Halk TV yazarı Ayşenur Arslan, bugün kaleme aldığı yazısında AKP'de 2015 yılında yaşanan bir toplantıyı ve bugüne olan yansımalarını yazdı.
Arslan'ın bugünkü yazısı şöyle oldu:
Önce şunu belirtmeliyim. Arşiv konusunda iyi değilimdir. Tek bir konuya odaklanma şansı olan araştırmacıların aksine, günlük telaş insanı bin parçaya bölüyor. Önemli gördüğünüz kimi dosyaları, iddianameleri, haberleri arşivliyorsunuz. Ama, çok değil birkaç ay sonra bakıyorsunuz ki neredeyse tamamı "büyük fotoğrafın içinde" kaybolup gitmiş. Geriye ancak tarihe kaydı düşülecek önemde birkaç konu / başlık / insan kalmış. Bu yazı, yıllardır arşivimde durmayı başarmış haberlerden birine dair. Yıllardır kendisini hatırlatıp duruyor. Okuyunca anlayacağınız üzere, bugüne dair çok şey anlatıyor.
Tarih 1 Eylül 2015. Şu meşhur, sonuçlandığı anda "iptal" kararı verilen 7 Haziran seçimlerinin artçı sarsıntılarının yaşandığı günler. AKP'de o seçimi ve sonuçlarını masaya yatıran bir toplantı var. Toplantıya, parti sözcüsü Ömer Çelik başkanlık yapıyor. Masanın etrafındaki isimler de, kamuoyu araştırmacıları, danışmanlar, uzmanlar, bakanlar..
Yazının sonunda listeyi vereceğim ama, şimdilik birkaç ismi anmak, toplantının önemini anlatmaya yeter:
Erol Olçok: 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden, AKP kampanyalarının planlayıcısı ve yürütücüsü.
Mücahit Arslan: Erdoğan'ın "kara kutusu" denilen, partinin kuruluşundan bugüne en yakınındaki isimlerden biri.
Hatem Ete: AKP'nin ideolojik / politik çerçevesinin çizilmesinde ciddi rolü olan SETA'nın "siyaset direktörü".
Mustafa Şentop: Bugünün Meclis Başkanı, o günlerde AKP Genel Başkan yardımcısı.
Masada, iki de araştırmacı var: AKP için anketler yapan POLLMARK'ın sahibi İbrahim Dalmış ile ANAR'ın genel müdürü İbrahim Uslu.
Zaten toplantı, bu iki ismin araştırmalarının sonuçlarını aktardığı sunumlarla başlıyor.
Saatler sürüyor bu "mahrem" toplantı. Türkiye, "AKP tek başına iktidar olabilecek sandalye sayısına ulaşamadı" diye yenilenecek seçimlere hazırlanırken, o masada yeni yol haritası çiziliyor. Bir yandan "7 Haziran'da ne yanlış yapıldı" diye fatura inceleniyor! Diğer yandan 1 Kasım seçimlerine doğru U DÖNÜŞLERİ, SERT MANEVRALAR konuşulup tartışılıyor.
Ve nasıl oluyorsa, bütün o "mahrem" konuşmalar SIZIYOR!
O dönemde Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen NOKTA Dergisi, toplantının tutanaklarını yayınlıyor. Haber neredeyse sessizlikle karşılanıyor. Daha sonra ben Halk TV'de, Medya Mahallesi'nde birkaç kez gündeme getiriyorum. Yine çıt çıkmıyor.
Toplantıya katılanlardan biri kripto FETÖCÜ müydü? Ya da kayıt, daha sonra içerden bir görevli tarafından ele geçirilip Cemaat'e mi gönderilmişti? Kimbilir. Ama bildiğim, derginin iddiası tam arşivlikti!
* * *
Teyidi mümkün olmadığı için İDDİA diyorum.
Tıpkı, gerçek olduğunu bildiğimiz ancak teyid ettiremediğimiz / kanıtlayamadığımız pek çok haber / olay gibi bir İDDİA.
Peki ne var o iddiada?
Sunumlara göre, AKP'nin "tek başına iktidar" imkanını kaybetmesinde üç başlık öne çıkmış: ÇÖZÜM SÜRECİ, YOLSUZLUK, DEMOKRASİ...
POLLMARK'ın sahibi İbrahim Dalmış, şöyle diyor örneğin:
"2011'de AK Parti'ye oy verip 2015'te vermeyen kişilere yapılan ankette verilen cevaplar; hükümet icraatlarının yetersiz bulunması, yolsuzluk algısı, Cumhurbaşkanı'nın siyasi tarzı ve kutuplaşma ve çözüm süreci, Kürt sorununa yaklaşım olarak çıkmaktadır."
Aslında toplantının yapıldığı 1 Eylül 2015, çözüm sürecinin bitişini haber veren pek çok "olayın" sonrasına denk geliyor. Ancak masa henüz devrilmemiş. Toplantıda, bir bakıma işte bu tartışılıyor: Tamam mı devam mı?
Eski içişleri bakanlarından Efkan Ala, "tamam" diyenlerden:
"Biz çözüm süreci üzerinden PKK'ya silah bıraktırıp onları siyasete kanalize etmeye gayret gösterirken, seçim stratejimiz çerçevesinde HDP'yi baraj altında bırakmayı hedefledik. Bu şekilde kendi siyasi planlarımızla çelişmiş olduk."
SETA'nın eski başkanlarından Taha Özhan ise, aslında konunun çözüm sürecinin çoktan kapanmış olduğunu düşünüyor:
"Kürt meselesi bağlamında biz önümüzdeki gerçekliği reddeden bir tavra büründük. Açık konuşursak, gerçekliği reddetmemiz bilinçli bir tercihti. Erzurum bunun en bariz örneği. Sosyolojiye karşı mücadele ediyoruz. Erzurum'da Kürt olduğunu ısrarla kabul etmedik. Kabul etmeye yanaştığımız noktada ise iş çoktan bitmişti."
"İşin çoktan bitmiş olmasından" kastedilen malum: Milliyetçi / muhafazakar kesim zihinsel olarak hazırlanmadıkları bir sürece şiddetle karşı gelmiş.. AKP bu kesimin oylarını büyük ölçüde kaybetmişti.
Siyasi kariyeri pahasına çözüm sürecinde direneceğini söyleyen, "Kürt sorunu benim sorunumdur" diyen Erdoğan, işte bu "realiteye" direnememişti.
AKP bu nedenle Kürt sorununda tam bir U DÖNÜŞÜ yapmıştı. 10 Ekim GAR KATLİAMI da işte böyle bir kavşakta yaşanmıştı. Çözüm Süreci, olabilecek en sert çerçeve ile sona ermişti.
* * *
Kürt seçmenler şöyle yana çekilsin.. Tamam! Peki ihtiyaç duyulan oylar nereden, nasıl gelecek?
Masada işte bu konu en hassas başlıktı. Erdoğan'ın KARA KUTUSU, son günlerde adı, Saray ile FETÖ arasında MAHREM MÜZAKEREYİ YÜRÜTÜYOR diye güdeme gelen Mücahit Arslan şöyle diyordu:
"Her ne kadar yüzde 41 oy almış olsak da, biz aslında yüzde 25'lik bir partiyiz. Biz istikrarı temsil ettiğimiz ve merkez sağ ve muhafazakar bir alternatifimiz olmadığı için yüzde 41 oy aldık. Son dört yıl içinde lale devri yapıyoruz ve toplumsal olanı gözden kaçırıyoruz. (...) Kampanya ile değişim isteğimizi belli etmemiz gerekiyor."
Erdoğan'ın danışmanlarından Ertan Aydın da ekliyor:
"Bizim nefret kitlemiz artıyor. CHP ve HDP açılım üstüne açılım yaparken biz korkuyoruz. Bizim de açılım yapıp Nişantaşı ve Cihangir'e talip olacak bir dil belirlememiz gerekiyor."
Bu tespitlerin ve önerilerin arka planında anketler, araştırmalar var. Zira sonuçlar, gençlerin ve özellikle şehirli kadınların AKP'den uzaklaştığını gösteriyor.
Hafızalarımızda Soma'daki maden faciasında "hiç kirlenmeyen beyaz gömleği" ile yer eden eski bakan Taner Yıldız ise çözümü bambaşka bir yerde görüyor! AKP'den uzaklaşan gençleri tutabilmenin yolu ne ola ki!
"Eğitim oranı yükseldikçe bize oy verme oranı düşüyor. Neden? Bu mantıkla her şehirde üniversite açmak kendi kendimizi bitirmek anlamına geliyor."
* * *
Toplantıdan biraz uzaklaşıp hatırlayalım mı!
Hani, Sebahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı PROFESÖRRRR Bülent Arı, bir televizyon programında "okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor" demişti. "Cahillerin ferasetine güveniyorum" demişti. "En tehlikeli kesim okumuş kesim" demişti.
AKP'deki mahrem toplantıdan aylar sonra, 15 Temmuz'da öldürülen Erol Olçok'un cenaze töreninde de, üstelik Erdoğan'ın yanı başında, imam "bizi çok okumuşların şerrinden koru" diye dua etmişti.
Taner Yıldız'ın sözleri, tam olarak iktidarın paradigmasını ifade etmiyor mu! Eğitimlilerin sayısı artmasın.. Ya da başka çaresi yoksa, tarikatlarda / cemaatlerde kafaları karıştırılsın.. Dinci politikayla "itaat ve biat" kültürü aşılansın..
* * *
Erdoğan şimdi yine bir seçimin arifesinde. Üçüncü kez seçilebilmek için ne kadar erken olduğu önemli değil ERKEN SEÇİME gideceği açık gibi.
İşte bu süreçte kimbilir kimlerle ne toplantılar yapılıyor? Kimler ne öneriyor? Ortakların önüne konulan araştırmalar nasıl bir istikamet çiziyor? Bizzat Erdoğan'ın açıkladığına göre seçim barajının yüzde 7'ye inmesi MHP ortaklığı için ne söylüyor? Saray'daki toplantılarda acaba Bahçeli'nin kulakları nasıl çınlatılıyor?
Önümüzdeki günlerde peşpeşe göreceğiz.
U dönüşlerini de, çöpe atılan eskilerin çıkartılıp "YENİ" diye sunulmasını da..
Oynanan oyun bu kadar açık olmasa heyecanlanacağım da..
Erdoğan'ın içerde ve dışardaki sıkışmışlığının işaretleri fazla açık ve fazla acıklı!
Bırakın Nişantaşı ya da Cihangir'i.. Bir zamanlar firesiz oy deposu saydıkları semtlerde ya da Anadolu illerinde seçmenleri artık sokakta isyan ediyor.
MERAKLISINA NOT: NOKTA Dergisi'nin iddiasına göre 1 Eylül 2015 günü AKP Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıya katılan isimler şöyle:
Ömer Çelik, Mustafa Şentop, Taha Özhan, Erol Olçok, Lütfü Elvan, Taner Yıldız, Ali Sarıkaya, İbrahim Dalmış, İbrahim Uslu, Hatem Ete, Efkan Ala, Ertan Aydın, Faruk Çelik, Mücahit Arslan, Mahir Ünal