İzmir'de, FETÖ/PDY'nin üst düzey yöneticileriyle telefonda irtibat kurduğu iddiasıyla tutuklanıp, Urla Belediye Başkanlığı görevinden alınan CHP'li İbrahim Burak Oğuz, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yattığı süre ve sonuç ceza süresi dikkate alınarak hükümle birlikte tahliye edildi.
Oğuz, SEGBİS sistemi aracılığı ile cezaevinden 8. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin karşısına çıktı. Savcılığın “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla cezalandırılmasını istediği Oğuz, savunmasında ilişkilerinin terör değil ticari olduğunu anlattı.
Burak Oğuz mahkemede hakkındaki iddialara ilişkin geniş bir savunma yaptı. Oğuz savcılığın “cezalandırılmalıdır” şeklindeki kanaatini reddetti.
Oğuz, “Suçlamaları kabul etmiyorum. İlişkilerim ticaridir. Bu yapıyla bağlantım yoktur. Mali Müşavir Yılmaz Serdaroğlu’nun iddia ettiği Cevdet Özen denilen kişiyi tanımıyorum. Seçim dönemlerinde birçok kişiyle görüşmüşümdür.
HTS kayıtları konusunda birçok yanlış bilgi var. Muhasebeciliğini yaptığım şirketlerin ticaret sicil kayıtlarındaki evraklarını size teslim ettim. 2011 yılında muhasebesini bıraktığım bir şirkete 5 yıl sonra ortak olan kişilerin bağlantıları nedeniyle suçlanıyorum. Böyle bir şey olabilir mi? YenBu Şirketi ve Mehmet Timuroğlu konusunda açıklamalar yapmıştım. 14 yıl önce muhasebesine baktığım kişilerin ilişkileri önüme getiriliyor” dedi.
Oğuz, mahkemeye banka dekontları ve savunmaya ilişkin belgeleri de teslim ettiğini söyledi. Oğuz, “Bayrock Şirketi’nin kuruluşunu ben yaptım. Daha sonra şirketi Bayrak Doğal Taş Şirketi’ne çevirdik. Hakan Çiçek (Akıcılar Hava Üssü’ndeki FETÖ imamı) ile ilk görüşmem 2012’de oldu. Daha sonra hiç görmedim. HTS kayıtlarına göre 2014’te telefonla görüştüm. Yüz yüze iki kez sadece devir işlemleri için bir araya geldim. Kendi ifadeleri de var. Bütün ilişkim ticaridir. Başka bağım yok” diye konuştu.
FETÖ ile irtibatlı olan bazı isimlerle ilişkisi olduğu iddialarına yanıt veren konuşan Oğuz, “Birçok kişinin işlerini vekaletname ile yaptım. Aynı durum İsmail Kokuroğlu ve Ayhan Kurt için de geçerlidir. Dış ticaret uzmanıyım. Birçok Avrupa ile bağı olan şirketlerle çalıştım. Bazıları ile ayrışmalarımız oldu. Borçları olanlara ihtarname bile gönderdim. Şirketin ortaklarıyla örgüt ilişkim yoktur. Ercan Aldemir ve Lokman Uçan (emniyet mahrem imamları) konusunda da değineyim. Muhasebesine baktığım şirketlerin ortaklarıydı. Bazı şirketleri birlikte kurduk. Kuruluş tarihler de bellidir. Hükümet hibe, teşvik ve primlerle ilgili kararlar aldı. Pazar oluştu. Kamu ve özel şirketlerde çalışanlar hücum etti. Bu işlerden birisi de bu kişilerle yaptığım iştir. Biz teşvik konusunda sözleşme yaptık. Kendilerine telefon hattı alıp verdim. Bu kişilerle görüşmem Mayıs 2017’dir. Daha sonra haklarında yakalama kararı çıkmış. Ben bu isimlerle 2018’de sözleşme yaptım. Bu isimlerin durumunu bilsem zaten sözleşme imzalamam. Hayatın olağan akışına aykırıdır. Tamamen teşvik amaçlı ticari bir iştir. Bizim iş ortaklığı protokolümüz vardır. Biz, protokolü de bulup mahkemeye teslim ettik. Delil olarak sunduk. Ben daha önce de teşvik işlemi yaptım. Biz bu süreçte para kazandık. Savcılığın ‘ilişki ticari değildir’ iddiasını kesinlikle ret ediyorum. Bu süreçte 179 bin TL para kazandık ve aynı zamanda bir çok ilişki kurduk. Lokman, kendisini benimle Ercan’ın tanıştırdığını, benim orada toplantılar yapmadığımı, başka muhasebecilerle çalıştıklarını, üzerine hat verildiğini anlattı. Zaten ben aramızdaki sözleşmeyi size verdim. Benim hayatım söz konusudur. Bizim sözleşme tarihimiz 24.04.2018’dir. Hakkında yakalama kararları olduğunu bilmek kendimi ateşe atmaktır.. Bunu nasıl yapabilirim? İmkansız” ifadelerini kullandı.
Kendisinin tanınmış ve bilinen isim olduğunu anlatan Oğuz, “Haberlere konu oldum. Gazetelerde, TV’lerde yayınlar yaptım. Ropörtajlar yaptım, makalelerim yayınlandı. Birçok kişi ile görüştüm. Sayısını bile hatırlamıyorum” dedi.
Oğuz, mali müşavir Yılmaz Serdaroğlu’nun “AK Partili ve siyasi” olduğunu söyledi. Oğuz, “Tamamen karalama yapıyor. Mış, Muş açıklamasından başka bir şey yok. Beni, Cevdet Özenle bağlantılı hale getirmeye çalışıyor. Mahkeme heyeti olarak sorular sordunuz. Siz, ‘ismi Cevdet Özen mi verdi’ diye sordunuz. O da ‘hayır’ dedi. Nedense tüm FETÖ’cü mali müşavirlerin isimlerini kendilerine veren kişi benim adımı vermiyor. Ben oda seçimlerine çalıştım. Tamamen gruplar arasında siyasi çatışmalar konusunda değerlendirme yapıyor” dedi.
Hakkında iddialarda bulunan isimlerin siyasi olduğunu söyleyen Oğuz, şunları söyledi. Oğuz, “İlk şirketimi kurduğumda ofiste yatıp kalkan birisiyim. Kendi tırnaklarımla kazıyarak buralara geldim. Ofiste yattığım, otobüs param olmadığı zamanlar oldu. Melih Çamkıran’ın hakkımda “FETÖ imamı” söylemi yalandır. Ben abi, imam değilim. Sohbet hocalığı yapmadım. Tamamen esnaf ilişkisi ve ortamdan gelen diyaloglardır. Önder Şengüler de Urla AKP’nin yöneticiliği yapmıştır. Urla AKP İlçe eski Başkanı olan tanık Tarkan Bakırlı da bu isimle akrabadır. Bakırlı, aktif siyasi bir yaşamı olan kişidir. Ben bu kişinin 5 yıl boyunca muhasebesine baktım. Sürekli bir aradaydık. Kendisi ve akrabası dahil 4 şirketlerinin muhasebesini bana verdiler. Benimle husumetlidir. Mahkemeye bile gelmemiştir.
Mutlu Tuncer ile kampanyada beraber çalıştım. Para istedi, vermeyince şantaja başladı. Haksız olmasına rağmen 30 bin lira para verdim. Kendisiyle ticari ortaklığım söz konusu oldu. Ege Ekspres Gazetesi’ni beraber kurduk. Orada sorunlar yaşadık. Kendisi CİHAN Haber Ajansı ile çalışma kararı alan kişidir. Gazete olarak kararı o verdi.
30 Haziran 1991 yılında 16 yaşında kardeşimi gölette boğulduğunu için kaybettik. Aile ilişkimiz bozuldu. Annemle babam ayrıldı. Babamla ilişkilerimiz üzerine iftiralar attılar. Babamı öne sürdüler. Babamın da beni istemediğini söylediler. Bu isimler Pencere Gazetesi’ne kaynak aktarmadığım için bana saldırdılar.Babam, hem Mutlu Tunçer hem de Önder Şengüler hakkında dava açtı. Zaten gelip kendisi de burada açıklamalarda bulundu” dedi.
Afrika ziyaretlerinin hatırlatılması üzerine Oğuz, “Ben Afrika aşığı birisiyim. Afrika ile bağlantım olması için İGİD’e gittim. Adresi öğrenip kendim buldum. Bunların FETÖ ile bağlantısı olduğunu bilmiyordum. Zaten eski Başkan Mustafa Özkara beyanlarında beni tanımadığını söylemiştir. Ayrıca YenBu Şirketi ile bağı olan Refik Uzun da açıklamalarda bulundu. Benim dönemin başkanı Mehmet Timuroğlu’nun nasıl mali müşavirlikten azlettiğini kendisi de söyledi.
Ayrıca yurt dışına da gittim. İş dünyasından da çok sayıda kişi vardı. Bu örgütsel değil, ticari ziyarettir. Aynı uçakta haklarında FETÖ soruşturması olan kişiler önüme getirildi. O u akta dönemim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bakan Selma Aliye Kavaf gibi isimler de vardı”
Oğuz, ayrıca üye ve derneklere ilişkin bilgiler de verdi. Sadece İGİD ve İZDİM gibi FETÖ bağlantılı şirketlerin kayıtlara geçtiğini diğerlerinin görünmediğini anlatan Oğuz, “Süreci en başından beri partim biliyor. Özellikle Mutlu Tuncer’in iddiaları, para talebi konusunu CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’e anlattım. Kendisi de zaten burada tanık olarak açıklamalarda bulundu. Hakkımdaki iddialar dedikodudur. 26 tanık dinlendi. Aleyhte konuşanlar rakiplerim ve siyasilerdir. Bu durum kabul edilemez. Benim CHP içine gizlice girdiğim iddia edilmektedir. Bu yalandır. En yüksek oyu alan kişiyim. Küçüklüğümden beri Urla’da yetiştim. Kendimi bildiğimden beri CHP’liyim. Siyaseti gizli saklı değil aktif yaptım. Bulunduğum her yerde CHP ilkeleriyle hareket ettim. Partimi temsil ettim. Bir Allah’ın kulu çıkıp aksini iddia edemez. Bu ne siz ne de başka bir güç değiştiremez. Anamın ak sütü gibi helal oyları seçimlerde almış birisiyim. İşyerim, CHP il ve Konak ilçe başkanlığım ve İGİD adresleri aynı yerlerdedir. Gizli saklı bir şey yapmadım. Ben, Konak’ta dönemin İlçe Başkanı Aytekin Tunus’un yönetimindeki partiye gidip geldim. Orada görevler aldım” açıklamasında bulundu.
Burak Oğuz’un avukatı Hüseyin Kelleci savunmasında müvekkilinin FETÖ irtibatına ilişkin bağlantısının örgüt değil ticari bağlantı olduğunu anlattı.
Avukat Kelleci, “Müvekkilimiz sohbet hocası değildir. Hakkındaki iddialar ağırdır. Suçlama yapan isimler siyasi kimliği olan kişilerdir. HTS kayıtları ortadadır. Birçok isim müvekkilimizi görmeden iddialarda bulunmuştur. Örgüt üyeliğine ilişkin emare yoktur. Toplu hareketi yoktur. Bank Asya’da kaydı bulunmamaktadır. Müvekkilimizin ofisinde Afrika ikonları doludur. Biz ofis görüntülerini de size sunduk. Gittiği her zaman oradan eşyalar getirmiştir. Kendisi en yüksek oyla seçilmiş bir dünya insanıdır. Aktif ve sosyal bir yaşamı vardır. Tahliye talep ediyoruz” dedi.
Avukat Umut Köroğlu da yaptığı açıklamada, iddianame ve mütalaada yer alan “renklendirme yöntemiyle organize bir şekilde FETÖ örgütü içinde yer almıştır” ibaresi bulunuyor. Biz geniş savunmalar yaptık. Kendisiyle ilgili yazılı ve görsel basında “renklendirme” vurgusu yapıldı. Renklendirme emniyet mahrem yapılanmasıyla ilgilidir. 1725 Aralık sürecinden sonra yaşanan süreci ifade eder. Tarih dikkat çekicidir. Bizim Burak Oğuz ile ilgili mevzuya baktığımızda “dini sohbet, az sayıda muhasebe defterleri ve yurt dışı ziyaretleri” anlatılmış.
Burak Oğuz renklendirme sistemi içine girmiyor” dedi. Burak Oğuz’un tutuklanmasına dayanak olan evrakların Gazeteci Mutlu Tuncer’in yazıları ve Melih Çamkıran ile Önder Şengüler arasındaki telefon görüşme kayıtları olduğunu söyleyen Av. Köroğlu, “Burak Oğuz toplantılara faal değildir. Komşuluk ve yakın arkadaş ortamı buluşmasıdır. Kendisi hakkında en ağır ifade veren Melih Çamkıran bile bir örgütten bahsetmemiştir. 2004 yılındaki ‘komşu sohbeti” cemaat bile değildi. Adı bile yoktu. Sonrasında bir örgüt oluşumu ifade edildi. Sadece 5 ay süren sempati boyutundaki sohbet yargıdaki cezalandırmaya dayanak olacak sohbet değildir. Yeter delil anlayışını kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Köroğlu, Oğuz’un yurt dışı ziyaretlerine ilişkin de konuşurken, “Burak Oğuz 400 kişilik uçakta kim olduğunu bilemez. Kayıtlara bakalım. Hepimiz bir yere gidiyoruz. Yan delillere bakmak gerekmez mi? HTS kayıtları alınsa bile bu delil sayılmaz. 2004’ten beri 180 FETÖ irtibatı tespit edilmiş. Bu adamın telefonunda 9 bin kişi var. 180 arama yüzde 2’ye tekabül eder. Bu nasıl bir delil olabilir. Birisi arıyor ‘davam var, cezam var’ deniliyor. Bence sadece Burak Oğuz değil herkes için araştırılsa bu yapıya yakın kişiler tarafından arandığı ortaya çıkacaktır. İddianamede 450 şirketten sadece 8 tane şirket adını bize sormuşlar. Aynı yerde toplanmış olmaları, baz verileri alınmış olması gerekmez mi? Sadece noterde bir araya gelmişler. Buraya adam gelmiş, mahkeme huzurunda (Yılmaz Serdaroğlu) saçı bağlı, yarı şortlu ‘duydum’ diye açıklamalar yapıyor. Kendisi İGİD’e örgüt üyeliğinden değil merakından üye olmuş bir isim. Dernekte defterleri elinden alındı. Neden? Referandumda ‘hayır’ diyen Burak Oğuz ile bu örgüt karşı karşıya geldi. Burak Oğuz’un ByLock kaydı yok, banka kaydı bile yok. Çocukları okullara gitmemiş. Yargıtay’ın kararları var. 2013 yılı bir net sınırdır. Hizmet sektöründe olan insanlar bu anlayışla mağdur olur. Benim de avukatlık ofisine onlarca kişi geliyor. Hepsine sabıka kaydı soramam ki. Şu olayları yaşadıktan sonra üzerime kayıtlı olan ama avukat arkadaşların kullandığı dört telefon hattını geri aldım. Niye? Çünkü müvekkilim ofisinde teşvik için sözleşmeyle çalışan mahrem imamlara telefon vermekle suçlanıyor. Biz, tanık beyanlarıyla protokolü mahkemeye teslim ettik. İddiaların hepsine karşı ispatla yanıt verdiğimizi düşünüyorum. 2012’den önceki sohbet, dernek üyeliği, HTS kaydı baz alınmalıdır. Müvekkilim yüzde 70 oy alarak seçildi. Sabıka kaydı yok. Soruşturma başladığında kendi gelip ifade verdi. Kaçma şüphesi yoktur. Burayı geçemezsek üst mahkemelerden geçeceğiz. Beraat edeceğine inancım tamdır. Tahliyesini talep ediyoruz” dedi.
Burak Oğuz ise "çoluk çocuğumdan ayrıyım. Bu hayatın tekrarı yok, mağdurum. Suçsuzum. Tüm ilişkilerim ticaridir. Hayatımın olağan akışında bir zaman bu yapıyla yolun kesişmiştir ama bu ilişki ticaridir" dedi.
(Egedesonsöz Ender ALDANMAZ)