Sevgili okurlarım dünkü yazımda kendimle ilgili bir gerçeği sizlere aktarmıştım… Çok uzun yıllardan bu yana, neredeyse kendimi bildim bileli sigara içmekte olan bir vatandaş!
Her yerde, her ortamda ve her koşulda içtim!.. İçtikçe içtim.
Belli kontroller için her doktora gidişimde hep aynı şey söyleniyordu:
“Akciğerlerde tıkanma başlamış. Sigarayı azaltırsanız iyi olur. Aslında çoktan bırakmış olmanız gerekirdi ama…”
Bir yanda doktorlar bastırıyordu, bir yanda bizim hanım!
Ama ne bırakmak mümkün oluyordu, ne de azaltmak.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, 14 Haziran'da nefes darlığı şikayetiyle hastaneye gittiğini ve 18 Haziran'da taburcu olduğunu açıkladı.
Çölaşan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Merak edenler için söyleyeyim, günde ortalama 1520 sigara içerdim.
Ama düşünün ki bu süreç, hem de bir gün bile olsun ara vermeden yıllardır sürüp gidiyordu.
★★★
Son zamanlarda tıkanmalar başlamıştı. Çorap giyerken, ya da raftan bir şeyler alırken bile nefes almakta zorlanıyordum.
En kötüsü ise yürüyüşlerdi…
Yine son birkaç ay içerisinde, yürürken tıkanmaya başladım. Hafif bir yokuşta, hatta düz yolda bile hemen yoruluyordum ama sigaraya devam kuralı hiç değişmiyordu!
★★★
Günlerden 14 Haziran Pazartesi…
Nefes almakta yine zorlanıyorum. Kafam adeta durmuş durumda…
Acaba korona mı oldum diye düşünmeye başladım. Hemen yarın gidip test yaptırmalıyım…
Ama bir yandan da şunu biliyorum, bu tıkanmalar bazen gelse bile ertesi gün kendiliğinden açılıyor ve rahat ediyorum.
Akşam 17.30 dolaylarında eve gittim.
Nefes darlığı devam ediyor. Nefes alırken çok zorlanıyorum. Açılacak gibi değil.
Başka çare yok, Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne gitmeli.
★★★
Gece saat 22 dolaylarında hastaneye vardık…
Yoğun bakıma alıp hemen hortumlarla oksijen bağladılar.
Çeşitli uzmanlar gelip birbiri ardına muayene etmeye başladılar.
Damardan iğneler yapıldı…
Oksijen düzeyim, sonradan öğrendiğime göre acayip düşmüş.
Bu konularda gerçekten de dünyadan haberim yok!
Meğer oksijen 90'ın altına düşmemeli imiş.
Benimki 70'lere inmiş.
★★★
Tekerlekli sandalye ile yoğun bakımdan odaya çıkarıldık ve yatağa yatar yatmaz yine oksijen bağlandı.
Ertesi sabah saat 06.30 dolaylarında Kurucu Rektör Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın odaya girişiyle uyandım.
Ekibiyle birlikte vizite çıkmıştı.
Hemen sordum:
“Bugün taburcu olur muyum?”
Yanıt ilginçti:
“Dur bakalım, acele etme. İnsanlar hastaneye kendi kararlarıyla gelir ama taburcu olma konusunda kararı biz veririz…”
14 Haziran Pazartesi günü giriş yapmıştım, 18 Haziran Cuma günü çıktım.
★★★
Sevgili okurlarım, bu yatış sürecinde sürekli oksijen verildi. Oksijen düzeyinin yüksek olması gerektiğinden, evde de hortuma bağlanıyorum.
Ayrıca kullanmaya başladığım başka ilaçlar da var.
Şu anda 10 günü geçti…
Nasıl olduğumu soracak olursanız kısaca anlatayım:
Nefesim tam olmasa bile önemli ölçüde açıldı. Artık rahat nefes alabiliyorum.
Yürüme kapasitem epeyce arttı. Öyle birkaç adım atınca yorulmuyorum.
İştahım açıldı. Daha çok yemek yiyorum, hatta biraz kilo bile aldığımı sanıyorum.
Yiyeceklerin tadını almaya başladım.
Sabahları çok daha rahat kalkıyorum.
★★★
Bana soracağınız esas soruyu kafamda şimdi canlandırmaya çalışıyorum!
“Kardeşim bunları bir yana koy da sigarayı ne yaptığını anlat! Sigarayı bıraktın mı, yoksa aynen devam mı?”
Bu 100 puanlık soruya yanıtım şudur:
Evet, 14 Haziran'dan bu yana bıraktım ve hiç içmedim.
Zorlandın mı?
Hayatımda ilk kez bırakıyorum ve fazla zorlanmadım. Bazen canım istiyor ama öyle dayanılmayacak krizlere falan girdiğim yok!
Yeniden başlama durumun olabilir mi?
Bakın bu öyle bir konu ki, büyük konuşmanın anlamı olmaz.
★★★
Sevgili okurlarım, burada size sigaranın nasıl yararlı olduğu, ya da içenlere nasıl büyük zararlar verdiği konusunda nutuk atacak değilim.
Kafamdaki olayı birkaç cümle ile şöyle özetleyebilirim:
Hem dünyanın en iyi dostu, dert ortağı, hem de zamanla ister istemez ihanete yönelmeye hazır olan bir sevgilidir. İkisi arasındaki dengeyi iyi kurmak gerekir!