Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yıllar içindeki değişimini bugünkü köşesinde anlattı. Zeyrek, Erdoğan'ın yıllar önce Twitter'a yansıyan bir cümlesini de köşesinde paylaştı.
Zeyrek'in bugünkü yazısı şöyle:
301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma maden faciasının üzerinden bir hafta geçmişti. Takvim yaprakları 20 Mayıs 2014'ü gösteriyordu.
Cumhurbaşkanı (o gün Başbakan) Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin TBMM'deki grubuna seslenmek için kürsüdeydi. Faciayla ilgili hassasiyetini göstermek için ilginç bir cümle kurdu.
Aynı gün saat 12.42'de sosyal medya danışmanı, “paylaş” butonuna tıkladığında Erdoğan'ın cümlesi Twitter'a şu şekilde yansıdı:
“Bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki Dicle'nin kenarındaki kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”
(Erdoğan'ın kurduğu bu cümle aslında Mehmet Akif Ersoy'un “Koca Karı ile Ömer” isimli şiirindeki “Kenarı Dicle'de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de Adli ilahi sorar Ömer'den onu” mısraına bir göndermeydi.)
Aynı Erdoğan, önceki gece bir televizyon kanalındaki söyleşisinde “yangın olur da ormanda canlılar yanmaz mı” cümlesini kurdu.
★★★
“Türkiye'de demokrasi nereden nereye geldi” diye sorarsanız eğer, size büyük ihtimalle “Erdoğan nereden nereye geldiyse Türkiye'de demokrasi de oraya geldi” karşılığını verirdim.
Dicle kıyısında kurdun kaptığı bir koyunun mesuliyetini alan bir Başbakan'dan göz göre göre yanan ormanlarda yanan canlıları sıradan bir sonuç gibi gören, “Bütün bu canlıların sahiplerine hemen ödemelerini yapacağız. Büyükbaşsa büyükbaş, koyun, beyaz et… Hepsinin ödemelerini yapacağız” diyebilen bir Cumhurbaşkanı'na.
Üstelik o Cumhurbaşkanı, imkanları, yetkileri ve sahip olduğu güç bakımından o Başbakan'dan çok daha kudretli.
★★★
Hasan Amca'nın yanan ahırı, Hatçe Teyze'nin telef olan keçileri ve beyaz etleri (ördeği, horozu ve tavukları) için bir ödeme yapılabilir.
TOKİ yeni evler yapıp, ömür boyu borçlandıracağı köylülere verebilir.
Peki ya ıssız bir ormanda, bir ulu kayanın dibindeki kurt inine ve orada yaşayan kurda ne değer biçeceğiz?
Ya da ne bileyim, bir kuşa iki dalın arasına çalılarla yaptığı yuva yandı diye ödeme yapabilir miyiz?
Bir itfaiyecinin son anda kurtardığı kaplumbağaya soralım isterseniz: Sırtında taşıdığı evinin bir maddi karşılığı var mıdır?
Ya bütün bu canlılarla birlikte büyük bir ekosistem oluşturan o kadim ormanlardaki bin yıllık, 2 bin yıllık anıt ağaçların değerini neye göre belirleyeceğiz?
Biyologların sırf görüntüleyebilmek için fotokapanlar kurup yıllarca beklediği nesli tükenmek üzere olan Anadolu vaşakları nereye gider bu yangında?
Yüzyıllardır kıvrıla kıvrıla o ormanlardan geçen o derelere gölgesini salan genç fidanların gittiğini, kırmızı pullu alabalıklara kim anlatacak.
★★★
Bir orman, ağaçlardan ibaret değil, bir habitattır. O habitatı içinde yaşattıklarıyla birlikte koruyabilmek paha biçilmez bir eylemdir.
Sırf ormanların hayatımıza kattıklarından dolayı değil, geçici olarak bulunduğumuz yerkürede yaşamanın üzerimize yüklediği bir sorumluluktur/zorunluluktur ormanları korumak.
O uçsuz bucaksız ormanların büyük bölümü bin yıllardır oradadır ve sürekli yenilenerek, sürekli büyüyerek nesilden nesle devredildiler. Bizler önceki nesillerden devraldık. Gelecek nesillere sağ salim devretmeden bu dünyadan göçüp gitmemeliyiz.
Yerküre üzerindeki doğal yaşam bir zincir gibidir. Bir ucu milyonlarca yıl öncesindedir, bir ucu milyonlarca yıl sonrasında. Eğer koparırsak, bizim çağımıza denk gelen halkayı, sadece insanoğlunun değil, yerkürenin de geleceğini yok ederiz.
Ne yazık ki sorun “orman yanar da ormanda canlılar ölmez mi”, “yenisini dikeriz”, “parasını veririz” yaklaşımıyla çözülecek bir sorun değil.
Mesele o halkayı koparıp koparmama meselesidir.
Koparmamak için birey olarak hepimize, başta da yöneticilere büyük görev düşüyor.
2014'te Dicle kıyısında kurdun kaptığı koyunun mesuliyeti nasıl Başbakan'daysa, 2021'de yaklaşan korkunç alevlerden kaçmaya çalışan tavşan yavrularının mesuliyeti de Cumhurbaşkanı'ndadır, bizdedir, hepimizdedir!