"Her vaka hasta değildir, testi pozitif olup semptom göstermeyen var. Bunlar çoğunluğu oluşturuyor. Günlük verilen, daha doğrusu hasta sayısı sadece hastaneye yatan hasta sayısı değildir. Hasta olarak semptomu olan kişilerden bahsediyoruz. Semptomu olan, hastanede yatmayan ve yatan kişileri günlük hasta sayısı olarak vermiş oluyoruz." sözleriyle 'hasta' 'vaka' tartışmasını başlatan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Bu ayın 15'inden itibaren bütün rakamları açıklayıp bildireceğiz" açıklamasını yaptı.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök'ün sorularını yanıtlayan Koca, "Bu ayın 15’inde başlıyoruz. Ortalama 1.5-2 ayı geçmeyecek şekilde bütün toplumu kapsayacak şekilde saha taramaları yapmaya devam ediyor olacağız. Bundan sonra yapılan kesitsel taramaları semptomu olmasa da paylaşacağız. Bunu da Dünya Sağlık Örgütü’ne bildireceğiz.” dedi.
Koca, "Tam yeri gelmişken sorayım. Dünya Sağlık Örgütü sözünü ettiğiniz raporunda ‘Rakamları uluslararası standartlara uygun bildirin’ diyor. Herkesin kanaati, Türkiye’nin mücadeleyi iyi götürdüğü şeklindeydi. Niye durup dururken vaka sayısından hasta sayısına geçtik?" sorusuna, “Bakın orada yanlış bir algı oluşturulmak istendi. Her ülke kendi test politikasını belirliyor. Biz de Dünya Sağlık Örgütü’ne bizim test rehberimizle, test politikamızla ilgili her bilgiyi verdik. Dedik ki: ‘Semptomlu yani hastalık bulgusu olan kişilere test yapıyoruz’. Oxford’un yayımladığı, hangi ülkenin nasıl test yaptığıyla ilgili tabloda da bu görünüyor." yanıtını verdi.
Koca, “Temmuz ayından itibaren artık normalleşme dönemi başladı. Sınırlamalar kalktı, ülkeler arasındaki geçişler başladı. Biz de havaalanı gibi, yurtdışına gidenler gibi, cezaevinde olanlar gibi, çeşitli kesimlerde kesitsel taramalara başladık.” diye konuştu.
Koca, “Bu salı günü çok önemli bir gün. Çünkü o gün Türkiye’de, insan üzerine uygulanacak ilk aşının 1000 dozluk üretimi tamamlanacak.” bilgisini paylaştı.
Koca açıklamalarında şunları kaydetti:
“Daha önce laboratuvarda geliştirildiği haberleri çıktı. Ama laboratuvarda geliştirdiğinizde başlayamıyorsunuz. Üretimin olması gerekiyor. Üretim 1 hafta önce, önceki cumartesi başladı, salı günü üretim bitmiş olacak.”
Yani Türkiye’de ilk defa insana uygulanacak?
“Evet aşı o gün hazır olacak ve uygulamaya başlanacak.”
Kime uygulanacak bu aşı? Var mı böyle üzerinde denenmeyi kabul eden insan?
“Var ve tespit edildi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden
44 kişi belirlendi.”
44 fedakâr ve kahraman gönüllü vatandaş mı yani?
“Hayır gerçek sayıları 15 bin. Bugün Erciyes Üniversitesi’nde 15 bin kişilik bir gönüllü havuzu var. Biz bunlardan 44 kişiyi seçtik. Çünkü aşı uygulanacak kişide aranan özellikler var. Bir kere gönüllü olacak. Hastalık geçirmemiş olacak, sağlık durumuyla ilgili bazı şartları taşıyacak.”
Peki salı günü aşı hazır. Ne zaman iğne vurulacak bu 44 kişiye?
“Program şöyle. Bu 44 gönüllü önce 5 günlük bir karantinaya girecek. O 5 günde tetkikler yapılacak, herhangi bir virüs taşımadığından emin olunacak. Bu sürecin 2 haftayı bulacağını tahmin ediyoruz. Onun programı da şöyle. İlk gün birinci dozu vereceğiz. 21’inci gün ikinci doz verilecek.”
Salgında su krizi arttı! Barajların doluluk oranlarında dikkat çeken düşüş
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınına karşı sosyal mesafe ve maske kullanımının yanı sıra hijyene dikkat edilesi yönündeki uyarılar, vatandaşın su tüketimini artırdı.
Artan su kullanımı yaşanan kuraklıkla birleşince barajlardaki doluluk oranları azaldı.
Enerji verimliliği konusunda akademik çalışmaları bulunan Yaşar Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurdan Yıldırım Özcan, İstanbul'da yapılan bir çalışmada salgınla birlikte su tüketiminin yaklaşık yüzde 30 artış gösterdiğini belirterek, "Hem salgın hem de geçen yılki meteoroloji verilerine göre, yağışlarda meydana gelen azalma nedeniyle barajlarımızdaki su seviyesi önemli derecede düşmüş durumda. Her konuda olduğu gibi su tüketiminde de verimliliğe dikkat etmeliyiz. Genel anlamda yapabileceğimiz ufak tefek önlemlerle su tüketimimizi ciddi oranlarda azaltabiliriz" dedi.
Alınabilecek basit önlemlerle 4 kişilik bir ailenin, yılda 150 tona yakın suyun israf edilmesinin önüne geçebileceğini ifade eden Özcan, "Evdeki su tüketiminin yüzde 70'inin banyo ve tuvaletlerde gerçekleştiğini biliyoruz. Öncelikle banyo yapmak yerine duş almaya yönelmeliyiz. Banyo yaparken 120-150 litre su harcarken duşta bu oran 40-60 litreye düşüyor. Uzmanlar ellerimizi 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkamamızı öneriyorlar. Burada bizim yaptığımız en büyük yanlış, ellerin sabunlanması sırasında muslukları kapatmamamız. Bu sırada yaklaşık 20-30 litre suyu boşa harcamış oluyoruz. Bu konuya dikkat etmeliyiz. Yine 4 kişilik aile örneğinden gidecek olursak, ellerimizi sabunlarken muslukları kapatırsak kişi başı yılda 12 ton aile başı da yılda 48 ton suyu boşa harcamamış oluyoruz. Meyveleri ve sebzeleri bu sıralar normalden daha fazla yıkıyoruz. Bu suları biriktirip çiçekleri sulayabilir, balkonları yıkayabiliriz. Balkonları yıkarken hortumlarla değil kovalardaki sularla bu işi yapmalıyız. Tüm bu konularda azami derecede dikkatli olmalıyız" diye konuştu.
Suyun en çok tüketildiği yerlerden birinin de mutfaklar olduğunu dile getiren Özcan, "Bulaşıklarımızı elde değil makinalarda yıkamalıyız. Elde yıkarken 80-120 litre arasında su tüketirken, makinalarda bu 12 litreye kadar azalabiliyor. Makinaya bulaşıklarımızı hazırlarken, temizliği akan suda değil bir leğende sünger ve deterjan ile yaparsak yine 30-40 litrelik su tasarrufuna imza atmış olacağız. Eğer aile fertlerinden herhangi biri sifonu bir defa gereksiz çekerse bunun yıllık rakamsal büyüklüğü 16 ton oluyor. Genel anlamda çok basit önlemlerle bu tüketimin önüne geçebiliyoruz. 2019 yılında yapılan bir çalışmada kişi başı günlük su tüketiminin dünyada kişi başı 80 litreyken, Türkiye'de bu rakam maalesef 190 litre, bu yüzden dikkatli olmamız gerekiyor" dedi.. (DHA)