Auto-Created-3
25 Haziran 2019 ( 10646 izlenme )
Reklamlar

Havuz medyasından Akp'ye eleştiriler...

Yaklaşık 800 binlik oy farkı yandaş basında sert tartışmalara neden olurken yandaş kalemler de AKP'nin kaderini tartışmaya başladı. İşte günün havuz medyası özeti...


YÜZDE 45 AKP'NİN

Eski AKP Tokat Milletvekili ve Star yazarı Resul Tosun, 23 Haziran'da Cumhur İttifakı'nın adayı Binali Yıldırım'ın aldığı oy oranının yalnızca AKP'ye ait olduğunu öne sürdü.

İttifak ortağı MHP'yi tamamen sıfırlayan Tosun'un "Adam kazandı!" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle: 

İstanbul seçimine AKP'nin Cumhur İttifakı'yla girmesine rağmen, "AK Parti’nin tek başına aldığı oy %45’tir". 

AKP BAŞARISIZDIR

Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz, 23 Haziran'da rakibi Ekrem İmamoğlu'ndan 806 bin oy farkı yiyen Binali Yıldırım ve AKP'nin başarısız olduğunu söyledi. Korkmaz, "23 Haziran’da İstanbul’daki ilçe belediyelerinin seçimleri de yenilenseydi; AK Parti’nin kaybı büyük olacaktı! AK Parti’nin, 23 Haziran seçimi için uyguladığı siyasi strateji tutmamıştır: Başarısız olmuştur…" dedi. 

Korkmaz'ın "Tekrarlanan Seçim’in ardından…" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle: 

İstanbul için beklenen bir sonuçtu. Beklenmeyen ise aradaki farkın “tahminlerin hayli üzerinde” olmasıydı.

31 Mart’taki 13 binlik fark, 23 Haziran’da 806 bine çıktı. Yenilenen İstanbul seçimini; İmamoğlu Yıldırım’a karşı yüzde 9’luk farkla kazandı. 

Bu denli farkı; YSK’nın 31 Mart seçimini iptal etmesine, İstanbul seçmeninin verdiği tepki olarak kayda geçirmek gerekiyor.

3 Haziran’da İstanbul’daki ilçe belediyelerinin seçimleri de yenilenseydi; AK Parti’nin kaybı büyük olacaktı!

AK Parti’nin, 23 Haziran seçimi için uyguladığı siyasi strateji tutmamıştır: Başarısız olmuştur…

Gerekli dersleri çıkarabilecekler mi; bekleyip göreceğiz!

'PARTİCİ KİMLİĞİ CUMHURBAŞKANINA YAKIŞTIRILAMIYOR'

Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu 23 Haziran seçimlerini değerlendirdiği bugünkü köşesinde "Parti kimliği taşısa da partici kimliği cumhurbaşkanına yakıştırılamıyor" ifadesi kullandı.

"23 Haziran 2019 İstanbul Yenileme Seçimi’nin sonuçları üzerine çok şey söylenebilir. Önemli olan, durumu doğru teşhis edip, tedaviye ona göre başlamaktır" dedi.

Müderrisoğlu'nun "2023'e odaklanmak ama nasıl" başlığıyla yayımlanan yazının ilgili bölümü şu şekilde;

23 Haziran 2019 İstanbul Yenileme Seçimi'nin sonuçları üzerine çok şey söylenebilir. Önemli olan, durumu doğru teşhis edip, tedaviye ona göre başlamak.
Meseleye, "Yerel ve konjonktürel" olarak yaklaşmakla "siyaset alanı yeniden düzenleniyor" diye bakmak arasında dağlar kadar fark olduğu aşikar.
Şahsen ben, 2023 yılına kadar yetkilendirilen hükümetin, 4.5 yıla odaklanması için siyaset sosyolojisini yeniden etüd etmesini savunanlardanım.

Son yıllarda açıklanabilir gerekçeleri olsa da ekonomideki inişliçıkışlı grafik karşısında makro vaatlerden ziyade günlük hayata doğrudan tesir eden butik projeler seçmene daha cazip geliyor.
Cumhurbaşkanı ve Parti Genel Başkanı şapkası, farklı seçmen kitlelerinde eşdeğer karşılık bulmuyor. Parti kimliği taşısa da partici kimliği Cumhurbaşkanı'na yakıştırılamıyor.

‘KÜLLİYE'YE GİRİŞİN YASAK, BAZI YANDAŞ KANALLARA KONUK OLMAN YASAK'

Yeni Şafak Gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan AKP'liler tarafından engellendiğini, külliyeye girişinin yasaklandığını, yandaş kanallara konuk olamadığını yazdı.

Kılıçarslanın "Bu seçimi ben kaybettim" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Siz şimdi zannediyorsunuz ki “iktidardan aldığı nimetlerle, iktidarın kendisine verdiği destekle böyle şeyler yazıyor” bu adam. Tam tersine olduğunu söylesem bakış açınız asla değişmeyecek ama ben yine de söyleyeyim. Mevcut iktidara bahsettiğim kaygılarla destek vermenin bedelini benden daha sert şekilde ödeyen kimse var mıdır bilmiyorum. Eşimin dostumun bana “ulan salak! Külliye’ye girişin yasak, bazı yandaş kanallara konuk olman yasak, bazı yerlerde vereceğin ücretsiz konferansların açılan telefonlarla yasaklandı, bin türlü işine bin kez engel olundu; sen hala ana omurga deyip duruyorsun” dediği de ayniyle vakidir.

Ne yapayım yani? İçerisinde bulunduğum ana omurga bana aynı zamanda “doğru bildiğini söylemekten de, kanınlacanınla destek vermekten de çekinme” cümlesini öğretti. O serinlikle yaşamayı çok seviyorum.

Başa döneyim.

“Bu seçimi biz, şundan şundan kaybettik” derken kendisini o “biz”den ayıran herkese açıkça ilan ediyorum. Sizin yerinize de bütün sorumluluğu üzerime alıyorum. Bu seçimi ben kaybettim. Daha çok emek vermem, daha çok uğraşmam, daha çok didinmem gerekiyordu. Mesele mühim meseleydi çünkü. Bu meseleye gönül vermiş herkesten özür dilerim böylelikle…

 

'YOKSA BU GİDİŞİN SONU ANAP'IN SONU GİBİ OLUR'

Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak bugünkü köşe yazısında yenilginin sebebleri araştırılmalı, sorumlusu bulunmalı.Yoksa bu gidişin sonu ANAP’ın sonu gibi olur!" dedi.

Dilipak'ın "Seçim sonuçları üzerine" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

CHP’nin başarısını; AK Parti içindeki AKP Mediası, aynı zihniyetin yönlendirdiği troller, AK Parti’ye “Aşk ve sevda” şarkıları söyleyen, “Biz yaptık, yine yaparız havasında”, başarıyı kendi elinde gören, “göklerin hazinesinin anahtarı kendi ellerindeymiş gibi” davranan “Bel’am karakterli” siyaset “Kazanova”ları, “kibir küpleri”, “şöhret budalaları”, kollarındaki saat kadar bile değerleri olmayan, “ayaklarını yere vurarak yürüyen”, “marka bağımlısı” zenginlik gösterisi yaparak hava atan, beyni ve yüreği yoksul, “giydirilmiş odun kılıklı” bürokrat ve işadamları, israf içinde yüzen “yeşil sosyete”, “yeşil sermaye”, “yeşil feministler” sağladı. Bir yenilgi varsa, bunun sebebi araştırılmalı. Sorumlusu bulunmalı, yapanın yanına kâr kalmamalı ve müeyyide uygulamalı. Yoksa bu gidişin sonu ANAP’ın sonu gibi olur!

'SEN SEÇİMİ DE BİLEREK VE İSTEYEREK KAYBETMİŞSİN'

İnternethaber sitesi yazarı Süleyman Özışık bugün yayımlanan köşesinde AKP'nin neden kaybettiğine dair madde madde yazı yayımladı. "KHK mağdurları, EYT mağdurlarını, Suriyeliler ve Yallah Kürdistan'a kaybettirdi" dedi

 Özışık'ın "AK Parti'ye kaybettiren hatalar...." başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

1 İstanbul'un Suriyeliler konusundaki tavrı ve düşüncesi önemsenmedi. Şehrin üstüne hesapsızca ve plansızca boca edilen Suriyeliler, İstanbul halkının özel hayatının içine kadar sokuldu.

Aykırı davranış içinde olanlara, kanun ve nizamı bozanlara yönelik bir yaptırım uygulanmadı. Bu durumdan rahatsız olan İstanbul halkının Suriyelilerin tamamına değil, rahatsızlık veren kesimine tepki gösterdiği anlaşılamadı ve önlem alınamadı.

2 Belediye ve teşkilatlardan illallah eden seçmenin sesi duyulmadı. Doğu ve Güneydoğu insanının yoğun olduğu bölgelerde Karadenizli isimler teşkilat başkanı yapıldı ya da belediye başkan adayı olarak gösterildi.

İstanbul'un pek çok ilçesinde halkta karşılığı olmayan isimler aday gösterildi. "Biz bu adaylara oy vermeyiz" diyenlere, "Onlar kızar ama yine gelip oyunu bize verir" denilerek çantada keklik muamelesi yapıldı.

3 On binlerce Fetö kumpası kurbanı KHK mağduru aylarca "Adalet" istedi. Kimse bu feryadı duymadı ya da duymak istemedi.

Her fırsatta, "Fetö operasyonu AK Partililere döndü. KHK ile mağdur edilenler AK Parti'nin tabanını oluşturan insanlardan oluşuyor. Birileri, Fetö ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan AK partili insanları KHK maharetiyle mağdur ediyor" diye yazdık, kimse duymak istemedi.

4 Yaklaşık 10 yıldır 3600 Ek Gösterge sözü verilen emniyet mensupları bu dönemde de unutuldu. Bu unutkanlığın üstüne, "Tüm memurlara aynı hakkı tanıyacağız" denildi ama bu sözün de üstüne yatıldı.

5 Emeklilikte Yaşa Takılanlar sesini duyurmak için İstanbul'da yüzbinlerin katıldığı mitingler yaptı. Bir ikna sözü, bir "Sabırlı olun, halledeceğiz" sözü onların tepkisini dindirebilirdi ama bu bile yapılmadı. Bu kesim hakkında söylenen "Şimdi de bunlar türedi" sözü büyük bir kırılmaya neden oldu.

6 Aylarca "Beka sorunu var" denildi ve aslında bu söylemin halkta karşılık bulduğu da görüldü.

Ama hemen akabinde söylenen, "Yallah Kürdistan'a" sözü, HDP veya PKK ile zerre alakası olmayan Kürt kesiminin AK Parti ile arasına mesafe koymasına neden oldu. Muhafazakâr Kürtlerin büyük bölümü 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyerek tavrını ortaya koydu.

7 Kürtleri kırdığını düşünüp yeniden kazanmaya çalışan parti yetkilileri bu kez daha beter bir faciaya imza attı. 23 Haziran öncesi Abdullah Öcalan'ın mektubu piyasaya sürüldü. Öcalan'ın kardeşi devletin televizyonuna çıkarılarak konuşturuldu. Bu korkunç hata sonrası Milliyetçi kesim partiden uzaklaştı.

8 Seçimden iki gün önce Cumhurbaşkanı'nın "Ordu valisine hakaretten ceza yerse o koltuğa oturamaz" demesi, mağduriyet algısı yürüten İmamoğlu'na yapılacak en büyük iyilikti. Bu söz, AK Parti'ye son bir şans vermeye kararlı olan AK Partili seçmenin yüzde 6'lık bir kesiminin İmamoğlu'na yönelmesine sebep oldu.

İşin içine AK Partili medyayı ve pek tabi ki ekonomiyi de katabiliriz ama uzatmaya gerek yok.

Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı partiden uzaklaşanların sayısı neredeyse 3 milyonu buluyor. Ailelerini ve yakınlarını da katarsak bu rakam buçuk 7 buçuk 8 milyonu milyona denk geliyor.

Bu rakamın yarısının seçmen olmadığını varsayalım. Ya da 2 tersinden bakıp 2 milyonunun seçmen olduğunu düşünelim.

İkametini başka illere taşıyanlardan da 500 bin koyun üstüne...

İki buçuk milyon seçmen!

E, bu seçmeni öyle ya da böyle partiden uzaklaştırıyorsan, sen seçimi de bilerek ve isteyerek kaybetmişsin demektir.

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Cem Yılmaz: Biz kazanacağız Türkan Şoray, Cüneyt Arkın'ın tabutuna sarılarak hüngür hüngür ağladı Millet İttifakı genişliyor: 3 parti daha katılabilir! Buğra Kavuncu'ya saldıran kişi nereden çıktı