Habertürk’ün AKP’ye verdiği destekle tanınan yazarı Nagehan Alçı’nın son yazılarındaki hükümet eleştirileri dikkat çekiyor.
Alçı, dünkü yazısında Atatürk’e ve İlk Meclis’e vurgu yaparak “100 sene sonra, 23 Nisan 2020 Türkiyesinde de aynı erdemlere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı. Alçı, 100 sene önce meclisin daha çoğulcu ve çok sesli olduğunu belirtti.
Alçı, 17 Nisan tarihli yazısında da hükümete “maske” eleştirilerinde bulunarak şöyle yazmıştı: “Maske işi maalesef kördüğüm olmuş durumda. Tamam önce dezavantajlı gruplara mesaj gelecek dendi diye beklendi ama aradan günler geçti, binlerce insan hâlâ bekliyor.”
14 Nisan tarihli “Umutsuzluk” başlıklı yazısında ise Alçı, “Türkiye’nin özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olabileceği konusunda zerre umudum kalmadı” dedi.
“TÜRKİYE MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNDE BİR SİYASAL REJİMİ HAK ETMİYOR MU”
Alçı’nın dünkü “100 yıl sonra 23 Nisan” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“O dönemin çoğulcukatılımcı ortamında Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde millet olarak verdiğimiz Milli Mücadele ile ne kadar övünsek azdır.
Düşünün o dağılmış ülke gerçek bir kurtuluş mücadelesi veriyor ve bu sırada mücadelenin önderi Mareşal Mustafa Kemal Meclis ortamında çatır çatır, özgürce tenkit edilebiliyor.
Milli Mücadele’nin Başkomutanı, milletin vekillerinden gelen tüm eleştirilere o Meclis kürsüsünden tek tek cevap veriyor. Son derece faydalı tartışmalar yaşanıyor o özgürlükçü atmosferde.
192023 Meclisi yani 23 Nisan 1920 ruhunun eşi benzeri dünya siyasal tarihinde benim bildiğim kadarıyla yok.
Biz bunu başarmış bir ülkeyiz.
O sebeple 23 Nisan 1920 olayını çok önemsemeliyiz.
O dönemin Meclis ruhu bizlere hem çoğulculuğun hem özgürlükçülüğün hem de katılımcılığın bir millet için büyük erdemler olduğunu öğretiyor.
Mustafa Kemal önderliğindeki Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasında bu erdemlerin de çok büyük bir payı var.
100 sene sonra, 23 Nisan 2020 Türkiyesinde de aynı erdemlere ihtiyacımız var…
Çoğulculuk ile özgürlükçülük ve katılımcılık yani gerçek bir ifade hürriyetinin yaşandığı hakiki bir demokratik hukuk devleti…
Türkiye hem 100 sene önce 1920’lerde hem de 100 sene sonra 2020’lerde böyle bir özgürlükçü ve demokratik hukuk devletini yani muasır medeniyet seviyesinde bir siyasal rejimi hak etmiyor mu?”
“MASKE İŞİ KÖRDÜĞÜM”
Alçı’nın 17 Nisan’da kaleme aldığı “Maske şart ama maske yok” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“34 gündür kiminle konuşsam selam vermeden aynı konuyu açıyor. Maske bulamıyoruz, ne yapacağız? Kod gelmedi, ne kadar bekleyeceğiz?
Maske işi maalesef kördüğüm olmuş durumda. Tamam önce dezavantajlı gruplara mesaj gelecek dendi diye beklendi ama aradan günler geçti, binlerce insan hâlâ bekliyor.
Başta marketler, pazarlar dağıtıyordu ancak Devlet ‘Yalnızca ben maske vereceğim’ deyince o da bitti.
Şimdi markette de eczanede de kod gelmeyene maske yok!
Birçok tanıdığım ‘Stok yapmayın, yeterince maske var dendiği için fazla almadık, elimizde yok, mecburen ya aynı maskeyi defalarca kullanıyoruz ya da kumaştan yapıyoruz ama o da yüzde durmuyor’ diyor.
Kısacası devlet maske satışını yasakladığından beri maske büyük bir problem haline geldi.
Elbette devletin vatandaşa maske dağıtması çok doğru ancak madem maske tedarik sıkıntısı yok, o halde devletin sunduğu imkanın yanında maske satışı da devam etseydi, isteyen para ile de maskeye ulaşabilseydi daha iyi değil miydi?
N95 gibi profesyonel maskeler çekilse ama basit maske satışı devam etse koronanın önüne geçmek daha kolay olmaz mıydı?”
“ZERRE UMUDUM KALMADI”
Alçı’nın 14 Nisan tarihli “Umutsuzluk” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“30’lu yaşlarımda Türkiye’nin özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olabileceği ve dolayısıyla orta gelir tuzağını aşarak kişi başı 25 bin dolar milli geliri yakalayabileceğine dair çok umutluydum.
Şimdi ise maalesef bir zerre umudum kalmadı.
Sadece kısa vade için de söylemiyorum. Orta ve uzun vadede de çok büyük bir sıçrama yapabileceğimizi sanmıyorum.
Tam anlamıyla özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olabileceğimize ve orta gelir tuzağını aşabileceğimize inanmıyorum.
Gençleri tabulara dokundu diye tutuklayan bir ülke orta gelir tuzağını da aşamaz.”