Gelecek Partisi, 3 büyük şehrin il başkanını belirledi. İki ay önce AKP’den ‘düzelme umudu kalmadı’ diye istifa eden İsa Mesih Şahin, İstanbul İl Başkanlığı’na atandı.
Davutoğlu, memleketi Konya’da ise Maliye Bakanlığı kökenli bir ismi tercih etti.
Atanan ilk üç isim şöyle;
İsa Mesih Şahin (İstanbul), Osman Hakan Kılıç (Ankara) ve Hasan Ekici (Konya) oldu. Önümüzdeki haftadan itibaren ismi netleşen bazı isimlerin de açıklanması bekleniyor.
İstanbul'a ataması yapılan İsa Mesih Şahin, 20142018 yılları arasında AKP'den Kadıköy İlçe Başkanlığı görevini yürütmüştü. Gençlik kollarında uzun süre çalışan Mesih, 9 Kasım 2019 tarihinde partiden istifa etti.
Gerekçesini “Partimizin savruluşuna kayıtsız kalmadık, düzelmesi için çırpındık. AK Parti'nin artık inandığımız değerleri taşımadığına ve düzelme umudunun da kalmadığına üzülerek şahitlik ediyoruz” diye açıklamıştı.
Davutoğlu, memleketi Konya'ya ise Maliye Bakanlığı kökenli bir ismi atadı. 1974 doğumlu olan Hasan Ekici, vergi müfettişliği, iç denetçi olarak çalıştıktan sonra mali müşavirliğe geçti.
Ankara İl Başkanlığı'na atanan Osman Hakan Kılıç da AKP kökenli. Çankaya ilçe teşkilatında kurucu olan Kılıç, daha sonra AKP Ankara İl Başkan Yardımcılığı'na getirilmişti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haber Global ekranlarında Erdoğan Aktaş'ın konuğu oldu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının satır başları:
ABD İran krizi hakkında
Başlangıçta doğrusunu isterseniz, bütün dünyada yapılan bu operasyonun ciddi kaygılar doğurduğunu biliyoruz. Herkesin yüreği ağzına geldi dünya savaşı mı çıkacak diye. Daha sonra karşılıklı sağduyulu mesajlar toplumun bir anlamda ürkerek acaba bir şeyler olur mu diye düşündüğü acı olaylar en azından şimdilik görünmüyor.
Bu olay, Ortadoğu'da vekalet savaşlarının geldiği noktayı gösteriyor. Irak'a Suriye'ye müdahale ve bu müdahalenin doğurduğu acı olaylar. Binlerce kişinin ülkelerini terk etmesi, dökülen kanın müslüman kanı olması.
Aslında yapılması gereken, CHP olarak önerdiğimiz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nın kurulması. Bu toplumun, bu çevrenin barışa ihtiyacı var.
Egemen güçler hala bu bölgeden çekilmediler. Bölgeye barışın gelmesi gereken aktif rol üstlenmesi gereken Türkiye ve İran'dır. Bu bölgede ekonomik güç olarak da ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Zengin doğal kaynaklar var hepimizin bildiği. Egemen güçlerin bu kaynaklar üzerinde egemenliği var. Akılcı politikalarla bunların hepsini aşmak mümkün.
Öteden beri, ta koalisyon girişimlerinin olduğu dönemden beri söylediğimiz bir şey var. Türkiye'nin dış politikasının 180 derece değişmesi lazım. Eğer siz dış politikayı milli olmaktan çıkarır, iç politikanın bir aracı haline getirirseniz bunun faturasını toplum öder. Geldiğimiz nokta budur.
www.gercekgundem.com 'un programdan derlediği habere göre Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: Dış politika milli olmak zorundadır. Aslolan ülkenin çıkarlarıdır. Siz ülkenin çıkarlarını ön plana alırsanız ortak hareket ederiz. Hepimizin ortak amacı var.
Yanlış, dış politikanın kişisel çıkar üzerine inşa edilmesiyle başladı. Ben iktidarımı nasıl korurum, dış politikayı nasıl iç politikanın malzemesi haline getiririm, bu anlayışla Suriye'ye girildi. Suriye'ye girildi, ne oldu, faturayı kim ödedi?
Suriye'de izlenen dış politikanın Türkiye'ye sağladığı fayda nedir? Ben şu soruyu bütün vatandaşlarıma sormak istiyorum.
40 milyar dolarlık bir fatura ödedik. Erdoğan ne diyor, "gerekirse 40 milyar dolar daha öderiz" diyor. Beyefendi sen cebinden mi ödüyorsun 40 milyar doları? Suriye'de neyi kazandık biz, hangi avantajımız oldu Suriye politikasıyla?
Doğu Akdeniz'de önemli gelişmeler oldu ve Mısır'ı kaybettik. Darbe oldu karşı çıktık, biz de karşı çıktık ama BM tanıyor mu tanıyor, darbeye karşı olduğunuzu söyleyebilirsiniz en doğal hakkınızdır. İpler kopunca Doğu Akdeniz'de kaybeden biz olduk.
Doğu Akdeniz'e gemi gönderdik, ne oldu? Onlar gönderdiler ne oldu? Biz bulduk paylaşacağız diyorlar. Biz kaybeden taraf olduk. Baktık gerçekten kaybediyoruz, Libya'ya destek verdik.
Libya'ya asker göndereceğiz dediler, karşı çıktık buna. Libya'da iç savaş var. Yeni başlamadı. Bu iktidar Kaddafi linç edilirken alkışladı. Ben bunu hala sindirmiş değilim. Ben bu eleştiriyi AB yetkililerinin önünde de yaptım. Libya ne oldu, ikiye bölündü. Hafter ve BM'nin tanıdığı bir hükümet var. Erdoğan, Kaddafi'ye gittiği zaman Kaddafi kendisine ödül de verdi. 250 bin dolar. Ne yaptı bu parayı, yıllardır soruyorum.
www.gercekgundem.com 'un programdan derlediği habere göre Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: 250 bin doları aldı ve bağışlamadı. Daha sonra aynı Kaddafi linç edilirken alkışladı. Bu yapılan hareket doğru mudur, Kaddafi'nin linç edilmesine bizim alkış tutmamız doğru mudur?
Asker gönderiyoruz niye? Bizim askerimizin ne işi var? Ben bizim askerimizin kanının Libya çöllerine dökülmesini istemem. Suriye'de mevcut iktidarın desteklediği militan gruplar var. Kafa kesenler, kadınlara tecavüz edenler, bunların hepsinin eli kanlı. Bunların hepsini alacaklar, Libya'ya gönderecekler.
Ne işimiz var orada dediğim zaman, Mustafa Kemal Atatürk de gitmişti diyorlar. Gittiğinde orası Osmanlı toprağıydı. Mustafa Kemal oraya hangi koşullarda gitti? Tezkereyi çıkardılar, Putin'le görüştüler. Kimle çarpışacak bizim askerimiz?
İki taraf da meşru olur orada arabulucu olursun. Putin'den ders alıyorsun, onun söylediklerini tekrar ediyorsun. Putin bize Adana mutabakatını da hatırlattı. Ben sana söylüyorum BM'yi davet et diye. Ancak Putin'in telkini üzerine oturup böyle bir basın açıklaması yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilmiyor savruluyor.
Dış politikanın Türkiye'ye verdiği zararı bugüne kadar kurulan hiçbir hükümet vermemiştir. Yarın Hafter'in savaşı kazandığını düşünelim. Hafter diyelim kazandı, Libya ne olacak? Türkiye'yi düşman ilan edecek. Niye bu hale düşüyoruz.
Doğu Akdeniz'deki bütün haklarımızı kaybedeceğiz. Devlet yönetmesini bilmiyorlar. Bu bir ili yönetmeye benzemiyor. Bir bakanlığı yönetmeye benzemiyor. İtalya iki tarafla da görüşüyor. Türkiye kaybedecek, o zaman biz Doğu Akdeniz'de ne olacağız? Kalkıyorsun Mısır'la kavga ediyorsun. Mısır'la ne alıp veremediğin var.
Aynı Erdoğan, Ege Denizi'nde Adalar var, hiçbir devlet bu adalarda silahlı güç barındıramaz. Bize ait olan adalar işgal altında, nerede bu milli kahraman, nerede bu dünya lideri? Türkiye'ye mavi vatanı kaybettirecek olan tek kişidir.
Saray'a gittiğimde ilk söylediğim söz, devlette liyakatı mahvettiniz siz dedim. Devleti yöneten kişinin devletin itibarını her ortamda koruması lazım. Siz kutuda rüşvet alan adamı büyükelçi tayin ederseniz Türkiye'nin itibarı mı olur?
Hesabını veremediğiniz bir mal varlığına sahipseniz, egemen güçlerin tutsağı olursunuz.
FETÖ'nün siyasi ayağı AK Parti'nin yöneticileri, bunu bilmeyen mi var Allah aşkına. Kim rektör olmak istiyorsa, vali olmak istiyorsa, devlette önemli bir yere gelmek istiyorsa gidiyordu Pensilvanya'ya oradan icazet alıyordu. Komutan, vali, rektör, dekan bunlar atanıyordu. Bilmeyen mi var, herkes biliyordu bunu. Buradan Bahçeli'ye açık bir çağrım var. Samimiyse Bahçeli, FETÖ'nün siyasi ayağını ortaya çıkarmak için kendileri bir meclis araştırma önergesi versinler biz de destek verelim.
Defalarca Adil Öksüz ne oldu diye sordum. Adil Öksüz neden serbest bırakıldı, cep telefonları teslim edildi. Toz duman içinde başbakanlık müşaviri gider de Adil Öksüz'le hangi gerekçeyle görüşür. "Gittik, Adil Öksüz'le karşılıklı Kuran okuduk..." dediler.