Auto-Created-3
27 Mayıs 2019 ( 10737 izlenme )
Reklamlar

İki füze sistemi arasındaki fark

ANALİZ

İki füze sistemi arasındaki fark

Askerlik artık iyice kolaylaştı biliyorsunuz.
Öncelikle “parası olan” artık askerlik yapmak zorunda değil.
Parayı bastırdığı an vatan hizmetinden kurtuluyor.
Yüksekokul bitirmiş ya da iyi kötü biraz okumuş olan, büyük kentlerde yaşayanlar için de artık askerlik “eziyet olmaktan”çıkarıldı.
Topu topuna 6 ay askerlik yapacaklar.
Onların da çok büyük bölümü kışladan bile çıkmadanaskerliklerini tamamlayacak.
Anadolu'nun küçük kentlerinde, köylerde, adını bile bilmediğimiz uzak yerlerde yaşayanlar ise askerlik görevinin temelini oluşturacaklar.
En tehlikeli bölgelere bu çocuklarımız gönderilecek.
Şehit olduklarında üç beş kişiyi bile geçmeyen yakınlarının üzüntülerine muhtemelen ortak bile olamayacağız.
Sadece siyasetçiler “Şehit olmak şereflerin en büyüğü” diyerek aileleri güya teselli edecekler ve “Ne mutlu ki sizler de şehit yakınısınız” nutukları atacaklar.
Bunun dışında ordumuz genellikle yoksul ve az eğitimli kesimlerden çıkan, bir maaş alabilmek için tezkere bırakaraksilahlı kuvvetler bünyesinde kalmayı kabul edenler tarafından oluşturulacak.
Böylece profesyonel orduya geçeceğiz.
Yeni askerlik yasası böyle bir şey.
Elbette parası olanlar sevinç içinde.
Parası olmayan az eğitimliler de farkında olmadan seviniyorlar çünkü onlara da bir iş kapısı açılmış oldu.
Ancak yeni askerlik yasasında bir madde var ki, çok garip.
Yasanın 45'inci maddesinin 2'nci fıkrası aynen şöyle;
“Barışta, olağanüstü hal veya seferberlik hallerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur.”
Ne anlayacağız bu maddeden?
Erdoğan'a tuhaf bir yetki veriliyor.
Yasada ne olduğu tam olarak tanımlanmayan “sahalarda” özel olarak görevlendirilecek gönüllüler olacak.
Tanımı tam yapılmadığı için bu gönüllülerin Erdoğan'a çok yakın olduklarını anlamalıyız herhalde.
Tabii bu “yakın” tanımı “tanıdık, bildik” değil “biat etmiş” ya da “fedai” olarak kabul edilmelidir.
Demek ki Erdoğan, yasayla bir tür “gizli ordu” kurmak istiyor.
Bunlar öyle gönüllüler olacaklar ki, hiç bilmediğimiz operasyonları bizzat Erdoğan'ın emriyle gönüllü olarak yapacaklar ve zaten birer asker gibi çalıştıkları için de askerlikten muaf tutulacaklar.
Tabii bir “adam kayırma” olarak da düşünebiliriz.
Erdoğan'ın “Bu benim için gönüllü bir iş yaptı. Bu nedenle artık askerlik yapmasına gerek yok” diyeceği kişilerin hem ne yaptıklarını bilemeyeceğiz hem de askerlik yapmamalarınagöz yummak zorunda kalacağız.
Ama bana kalırsa, bu çok ahlak dışı olacağı için benim tahminim, bir takım gizli operasyonlar için direkt saraya bağlı gizli bir ordunun kurulduğudur.
Bu ordunun kime karşı ne gibi operasyonlara katılacağı ve sonuçlarından kimin sorumlu olacağını ise şu anda öğrenmemiz galiba pek mümkün değil.

YENİ ÖĞRENDİM

İmamoğlu bugün Celal Bayar'ın kızını ziyaret edecek

Bugün, yaşadığımız önemli tarihi bir günün yıldönümü.
Bundan 59 yıl önce Türk Silahlı Kuvvetleri, Demokrat Parti iktidarını devirerek yönetime el koymuştu.
Başta cumhurbaşkanı, başbakan olmak üzere çok sayıda bakan, bürokrat ve askeri kişi Yassıada'da kurulan mahkemede yargılanmıştı. Mahkemeler sonunda 15 kişi ölüm cezası almış ancak bunlardan sadece Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan asılarak idam edilmişlerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu elim olayın yıldönümünden bir gün önce, restore ettirdiği oteli, plaj ve havuzu, lokantaları ile bir tür eğlence merkezine dönüştürülen Yassıada'ya gitti.
27 Mayıs'ı İstanbul seçimleri için propaganda amacı olarak kullanmak isteyen Erdoğan dün adadaki eğlence ve dinlenme tesislerinin yapımını denetledi. 
CHP'nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu ise 27 Mayıs'ın yıldönümünde anlamlı bir ziyarette bulunma kararı aldı.
İmamoğlu bugün Celal Bayar'ın 99 yaşındaki kızı Nilüfer Gürsoy'u evinde ziyaret edecek.
Nilüfer Gürsoy referandum sürecinde “Ülkenin geleceğini kurtarmak, demokrasi ve hukuk sistemini yaşatabilmek için”‘Hayır' denilmesi gerektiğini belirten uzun bir mektupyayınlamıştı.
Erdoğan'ın ülkeyi tek adam olarak yönetme hevesinde olduğunu belirten Gürsoy, gazetelerde ilan olarak da yayımlanan mektubunu şöyle bitirmişti;
“Kuşkulu ve endişeli miyiz? Evet, öyleyiz. Aynı zamanda nereden nereye gelindi diye hüzünlüyüz. Ama asla ümitsiz değiliz. Referandumdan yüksek sesle ‘Hayır' çıkmasını ümit ediyoruz. Hayır diyeceğiz ve hayırlı olmasını dileyeceğiz. Milletimizin sağduyusuna ve vefasına güveniyoruz.”
Yakınlarından aldığım bilgiye göre, Nilüfer Gürsoy iptal edilen yerel seçimlerle ilgili tepkili ve Ekrem İmamoğlu'na destek verecek.

BUNU YAZMAK GEREK

Karabük'teki 100 yaşındaki kadın “İmamoğlu” diyorsa bu iş bitmiştir

Geçen haftanın gündemine oturan haberlerden biri Karabük'te yaşayan 100 yaşındaki Nazire Baş'ın söyledikleriydi.
Karabük Valisi Fuat Gürel, 19 Mayıs günü, aynı gün 100'üncü yaşını kutlayan Nazire Baş'ı eşiyle birlikte ziyaret etmişti.
Bu gerçekten çok anlamlı ziyaret sırasında 100 yaşındaki Nazire Baş, “Allah devletimize de çok versin, hayırlısını versin, güzel olacak diyeni versin. Her şey güzel olacak diyor İmamoğlu, çok seviyorum” dileğinde bulunmuştu.
Hiç beklemediği anda zora düşen Karabük Valisi Fuat Gürel, “Onu söylemeseydik, orayı geçelim” diyerek lafı kestirmişti.
Ziyareti haber yapan Anadolu Ajansı da görüntüleri abonelerine geçerken Nazire Baş'ın bu sözlerini sansürlemişti.
Haber üzerine sohbet ettiğim bir yakınım, “Valinin düştüğü durum da Anadolu Ajansı'nın sansürü de elbette çok önemli ama sen de dahil, kimse asıl önemli nokta üzerinde vurgu yapmadı” dedi.
“Nedir?” diye sordum.
“Çok ortada” diye söze girdi “Karabük nere İstanbul nere… Üstelik 100 yaşında bir kadın ve İstanbul seçimleriyle ilgileniyor. İmamoğlu'nun kazanması için dua ediyor “ diye devam ettikten sonra şöyle dedi;
“Anadolu'nun ortasından, 100 yaşında bir kadın bunları söylüyorsa bu iş bitmiş demektir. Konu artık İstanbul falan değil, yıllardır bunaltılan halkın sabrının artık taştığının göstergesidir. Erdoğan bundan sonra ne yaparsa yapsın ayakta kalamaz.”

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

O sanatçıların yüzü Erdoğan konuşurken hiç kızarmadı

İftarları siyasi şova çevirmeyi bu yıl da hiç ihmal etmeyen Erdoğan, önceki gece de kendisine bağlı sanatçı ve sporcularaiftar verdi.
Doğal olarak burada da bir iftar konuşması yaptı Erdoğan ve kendinden olmayan sanatçıları suçladı.
Erdoğan'ın “Her şey güzel olacak” diyen sanatçılara olan öfkesi henüz dinmemiş görünüyor, ayrıca zaten seçime kadar dinmesi de beklenmemeli.
Önceki akşamki iftarda da bunu dile getirdi elbette.
“Önünü arkasını tam olarak bilmeden siyasi tartışmalara taraf olan sanatçı ve sporcuların durumu bizi çok çok üzmüştür ve üzüyor” diyen Erdoğan, “Hep söylediğim gibi, sanatçı sanatıyla, sporcu sporuyla konuşur ve buradan hasıl olan itibarı da ülkesi ve milleti için kullanır” diye devam etti.
Erdoğan'a göre sanatçı ve sporcular da elbette siyaset yapma hakkına sahipmiş ama bu ancak kendisine destek verildiğindegüzel olurmuş.
Tabii Erdoğan bunu bu cümleyle belirtmiyor ama aynen şunu söylüyor; “Destek vermek başka, siyasi polemiklerde taraf olmak bambaşkadır. Türkiye'nin iftihar verici eserlerinin açılışında hazır bulunmak, milli bayramlarda yer almak, kritik dönemlerde destek amacıyla kamuoyu önüne çıkmak başkadır, günlük siyasi polemiklerde taraf olmak bambaşkadır.”
Herkesin anlayacağı gibi bu ifade “Benim yanımdaysanız iyisiniz, değilseniz kötü” demektir.
Burada beni asıl üzen artık hepsi neredeyse kadrolu hale gelmiş yandaş sanatçı ve sporcuların Erdoğan'ı bu davette de şiddetle alkışlamaları.
Artık utanma duyguları da tamamen yok oldu anladığım kadarıyla.
Karşılarındaki, cumhurbaşkanı sıfatı da taşıyan bir siyasi parti lideri, orada olmayan sanatçıları aşağılıyor, onlara değer biçiyor ve ne yazık ki onlar sessiz kalıyor, susup oturuyor.
Baktım bu sefer kimler katılmış diye.
Kadro aşağı yukarı aynı; Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Sibel Can, Yavuz Bingöl, Metin Şentürk, Hülya Avşar, Yusuf Güney, Hasan Kaçan, Berdan Mardini, Alişan Buse Varol.
Futbolcular da bildik isimler; Emre Belözoğlu, Arda Turan, Burak Yılmaz, Mert Günok, Volkan Babacan, Hamit Altıntop, Cenk Tosun, Oğuzhan Özyakup yine bağlılık bildirmek için iftar masasına oturmuşlar.

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Özdil: Yani ne talihsiz hükümetimiz var, hakikaten üzülüyor insan… Fatih Portakal yorumu patlattı Konuşmasındaki detay dikkat çekti: Erdoğan seçim tarihini ağzından mı kaçırdı? Kimlik, pasaport ve sürücü belgeleri ile ilgili yeni açıklama