İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün yapılan İBB Meclisi toplantısında, “Sizlere bugün bu ürperitici durumu, yani nasıl bir İBB devraldığımızı anlatmak istiyorum” diyerek Meclis üyelerine sunum yaptı. “Sizlere 3 başlık altında sunum yapacağım: Durum Tespiti, Bu Durumun Sebepleri, Problemlerin Çözümü ve Uygulayacağımız Acil Tedbirler” diyen İmamoğlu, “Durum Tespiti / Mali Olarak Ne Durumdayız?” dedi ve şöyle devam etti:
“Büyükşehir Belediye Meclisi'nin onayladığı bütçe, gerçek gelirler ve gerçek ihtiyaçlara göre yapılmış bir bütçe değildir. Planlanan bütçeye göre gelirlerle giderler arasında eski parayla 3.2 katrilyon liralık, yeni parayla 3.2 milyar liralık fark vardır. Paranın, emeğin, üretimin, hak ederek kazanmanın önemini, değerini bilen hiç kimse, kendi bütçesini bu anlayışla yapmaz.”
AKP döneminde hazırlanan bütçenin gerçekçi olmadığını ifade eden İBB Başkanı İmamoğlu, “İstanbul Belediyesi'nin gelirleri ve giderleri arasındaki fark, 2008 krizinde bile bu kadar açılmamıştı” ifadeleri kullandı ve detaylarıyla İBB bütçesindeki korkunç rakamları anlattı.
İmamoğlu'nun konuşmasının ilgili bölümü şöyle:
“Her ne kadar planlanan bütçede gelir gider farkı 3,2 Milyar lira olsa da,
toplam gelirler ilk altı ayda planlanandan 2 milyar TL daha az gerçekleşmiş durumda.
Bu farkın yıl sonunda en az 4 milyara ulaşacağı görülüyor. 4 milyar TL’lik gelir kaybına karşılık giderleri düşürmek amacıyla hiçbir çalışma yapılmamış olduğu için giderlerde bir gerileme olmayacak.
Bu nedenle bütçe açığımız an itibariyle 7,2 milyar liradan az değildir. İstanbul Belediyesi'nin gelirleri ve giderleri arasındaki fark, 2008 krizinde bile bu kadar açılmamıştı. Bir kamu kurumunun gelir ve giderleri arasında bu kadar büyük bir uçurum oluşursa, o uçuruma herkesten önce vatandaşlar düşer, dar ve sabit gelirliler düşer.
Doğacak kriz bütün ülkeyi etkiler. Yaratılan gelir gider uçurumu nedeniyle böyle bir riskin eşiğindeyiz. Belediye'nin gelirleri artmadığı halde giderlerinin bu kadar hesapsız ve ölçüsüz artmasının 2 nedeni vardır:
1 Belediyedeki mevcut israf düzeninden nemalanan bir avuç insanın çıkarı gözetilmiştir. Onların sürekli artan talepleri karşılanmaya çalışılmıştır.
2 Son yıllarda, ülkenin sürekli bir seçim atmosferi içerisinde olması nedeniyle, makro ekonomik gerçekleri ve dengeleri hiçe sayarak "seçim ekonomisi" uygulayan hükümet, bunun bedelinin önemli bir bölümünü de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yıkmıştır.
İBB yönetimi de, seçim zamanlarında mevcut hükümeti korumak istemiş, ekonomik krizi yönetemeyen hükümetin daha fazla zorlanmaması için, yükü vatandaşın sırtına yüklemiştir.
Hani, merkezi hükümetin desteği olmadan Belediye'de nasıl iş yapacaksın diye soruyorlar ya? Bütçeyi inceleyince, bu sorunun tam tersinin geçerli olduğunu gördük. Bilhassa seçim zamanlarında hükümetin pozisyonunu gözetme çabası yüzünden, İstanbul Belediyesi'nin mali durumu daha da ağırlaşmıştır.
Hükümetle İstanbul Belediyesi'nin mali ilişkilerinin "aramızda hallederiz" tarzı bir yaklaşımla yürütüldüğü ve bu plansızlığın, bu öngörüsüzlüğün, bu özensizliğin faturasının hem İstanbullulara hem de ülkedeki tüm vatandaşlara ödetildiği görülmektedir.
O nedenle, biz İstanbul Belediyesi'nin mali durumunu gerçekçi, rasyonel, doğru ve adaletli bir yapıya kavuşturduğumuzda, bundan tüm Türkiye ekonomisi de olumlu etkilenecek, iktidar da açıkça söyleyemese de bize müteşekkir olacaktır.
Size daha da vahim bir şey söyleyim…
An itibariyle fiilen 7,2 milyar olan gelirgider farkı, önceden alınmış olan kredilerin ödemesiyle birlikte ise 9,8 milyara kadar çıkmaktadır.
Ayrıca, ülkedeki enflasyonist ortam, gelir gider dengesizliğini daha da ağırlaştırıcı bir etki yaratmaktadır.
Çünkü enflasyonist ortamda, diğer gelirler gibi, kamunun vergi gelirleri de düşer ve kurdaki artış sebebiyle de giderleri artar. Ekonominin bu en basit, en temel gerçekleri bile dikkate alınmadan yapılan bir bütçe var karşımızda.
Oysa gelirleri artırmak için yeni arayışlara girilmesi, mevcut yatırımların hızla tamamlanıp gelire dönmesinin sağlanması gerekirdi.
İBB yönetimi işin bu boyutuyla hiç ilgilenmemiş, hem Belediyeye gelir getirecek, hem de vatandaşın hayatını kolaylaştıracak yatırımları tamamlamaya öncelik vermek yerine, bir avuç insanı, İsraf Düzenini daha da mutlu edecek işlere öncelik vermiştir.
Öte yandan, kağıt üstünde İBB yatırım yapıyor görünmektedir. Hatta son yıllarda bu yatırımların bütçesinin nominal olarak arttığını görüyoruz. Bunu da övünerek anlatıyorlar ama gözden kaçırmak istedikleri bir gerçek var:
2015'ten beri Belediye gelirlerinde herhangi bir artış olmuyor ama buna rağmen yatırıma yönelmişler.
Yani olmayan parayı yatırmışlar. Sonra da yatırımların yavaş ilerlemesi, kur farkından dolayı maliyetlerin katlanarak artmasıyla bütçeye çok ağır bir yük binmiştir.
Buna yatırım denmez, buna "batırım" denir. İstanbul Belediyesi istikrarlı bir biçimde batırılmaktadır.
Bu gidişatı durduracağız.
Bu slaytta da görüleceği gibi, İBB’nin bütçe gelirlerinin yaklaşık % 97 si devlet kurumlarından alınan paylar, gayrimenkul satış geliri ve iştirak karlarından oluşmaktadır.
Görüleceği üzere, toplam gelirin %72 si devletten gelmektedir.
İlk 6 aylık sürede devletten beklenenden çok daha az gelir gelmiştir
Yani, ilk 6 ayda devlet İBB’ye ödemesi gereken tüm rakamları ödememiştir. Ayrıca iştiraklerden beklenen kar payları da şirket performanslarının çok üzerinde öngörülmüş ve performaslarını artırıcı hiçbir stratejik adım atılmaması nedeniyle karlılıklar dibe vurmuştur. Bütün bunlar İBB’nin hizmetlerini aksatmasına neden olmuştur.
İBB'nin Maliye Bakanlığı, İller Bankası gibi kurumlardan aldığı paylar 2019 yılında ilk defa bütçe beklentisinin yaklaşık % 15 aşağısında gerçekleşecek.
Öte yandan kurum karları da geçen yıl gerçekleşmelerine göre yarı yarıya düşmüş durumda. Şirketlerle yapılan değerlendirmelerde yarıya düşen karın bile yıl sonunda gerçekleşmesinin hayal olduğunu gördük.
Elindeki bütçeyi akıllı şekilde kullanamayan, elindeki işletmeyi güçlendirip geliştiremeyen her hangi bir mirasyedi ne yaparsa, son 2 yıldır İBB de aynısını yapmaktadır.
İBB elindeki gayrımenkulleri satarak durumu idare etmeye çalışmaktadır.
Bu nedenle, son 2 yıldır İBB'nin en büyük gelir kalemlerinden biri taşınmazların satışından kaynaklanan sermaye gelirleridir.
Yılın ikinci yarısında 1,7 milyar TL öngörülen gayrimenkul satışı bu ekonomik kriz ortamında ne kadar gerçek dışı bütçe yapıldığının göstergesidir.
Bu yolun sonu çöküştür, iflastır.
Bu gidişatı çok ciddiye almak ve temelden değiştirmek zorundayız.
GÜNÜ KURTARMA ZİHNİYETİ İSTANBUL'UN GELECEĞİNİ İPOTEK ALTINA ALMAKTADIR
İBB yönetimi giderlerin çoğunu ötelemiş ve % 60’ını ikinci altı aya bırakmıştır. İşin kötü tarafı, bunların gerçekleşmemesi ya da ötelenmesi gibi bir durum da söz konusu değildir.
Daha da önemlisi, gider bütçesinin 1,7 Milyar TL'lik YEDEK ödeneğinin tamamının ilk altı ayda tüketildiğini tespit etmiş bulunuyoruz. Bugün burada doğru adımları atmaz, gereken kararları almazsak, yakın gelecekte gider bütçesinde revizyonlar yapılması gerekecektir.
Tasarrufla ilgili alınmış olan tek tedbir, İBB’nin cari borçlarının ödenmemesi olmuş. Gördüğümüz kadarıyla İBB’ye mal ve hizmet tedarik eden çok sayıda yüklenici uzun zamandır ödeme alamadığı için batma noktasına getirilmiştir.
Gelirleri artmayan her kişi ve kurum, dengeyi sağlamak için giderlerini azaltır, tasarrufa yönelir. Ancak İBB yönetimi bunu da yapmamış.
Çünkü zaten vatandaşa bütçeden o kadar az pay veriliyor ki, bunu daha fazla indirmek mümkün değil.
Bir avuç insana aktarılan kaynakları kesmeleri de malum ilişkiler nedeniyle mümkün olmadığı için tasarruf etmek mümkün olmuyor.
Ve gemi su almaya devam ediyor.
Gördüğümüz kadarıyla İstanbul Belediyesi'nin bütçesel iş ve işlemlerinde bir istikrar yok.
Ama maaşallah finansal göstergeleri son derece istikrarlı:
Bütçe Dengesi, Faaliyet Dengesi, Gelirlerin Giderleri Karşılama Dengesi gibi göstergelerde olumlu ne varsa, grafiğin yönü son beş yılda hep aşağı doğru…
İBB'nin kısa vadeli yükümlülüklerini, mevcut ve nakit dönem varlıkları ile karşılama oranında 1 olması gereken değer, bilanço makyajları temizlenince 2019 yılında 0,1 gibi korkutucu seviyelere gerilemiştir.
2018 öncesi % 0.8 – %1.2 aralığında değişen faiz giderleri kötü finansal politikalar nedeniyle % 8'e çıkmıştır.
Yıllardır İBB'nin finansal yönetiminde bütüncül bir hata yapılmış ve bunun da sonuçları her boyutta son derece ağır bir şekilde görülüyor.
Bu grafiklerin yönünü düzeltmek de ancak bütüncül bir zihniyet değişikliğiyle mümkündür.
Biz bunu yapacağız.
İBB şirketlerinin de hem performansları, hem de karlılık durumları son üç yıldır istikrarlı biçimde düşüyor.
Şirketler cirolarını enflasyon oranında artıramazken, hükümet politikalarını desteklemek amacıyla, kuruluş amaçlarının dışında kullanılmış ve verimsiz şirketlere dönüşmüşlerdir.
Ancak 2019 yılı bütçesinde bu kötü gidişat dikkate alınmadığı gibi, seçim ve ekonomik krizin hiç olumsuz etkisi olmayacağı varsayılarak yüksek ciro ve karlılık hedefleri öngörülmüştür.
Doğal olarak, bu yılın ilk 6 ayında İBB şirketleri, bırakın karlarının beklentilerin ve planlamaların altında olmasını, kendi maaşlarını bile ödeyemez duruma getirilmişlerdir.
Sonuç olarak, yıl sonu karlılıklarının, beklenen hedeflerin en az % 50 altında olacağı ön görülmektedir…
1. BU DURUMUN SEBEPLERİ
Değerli Meclis Üyeleri,
Öncelikle 2015 yılına kadar olan sürede bütçenin gayet başarıyla yönetildiğini söylemek isterim. Bu nedenle de emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Ancak, durum sonradan alt üst olmuştur. İBB’nin finansal yapısı istikrarlı şekilde bozulmuştur.
İBB'nin finansal yapısının ciddi bir biçimde bozulmasının 7 nedeni olduğunu saptadık.
Ben bunlara "7 büyük yanlış" diyorum.
Bunlar yapıldığı için, bunların yapılmasına seyirci kalındığı için İstanbullulara çok büyük yazık ediliyor.
· Yatırımlar uzun ve plansız projelere dönüştürülmüş. Yazıktır, günahtır.
· Uygulanan yanlış politikaların yarattığı ekonomik kriz nedeniyle İstanbul Belediyesi'nin gelirleri enflasyonun da üzerinde tepe taklak edilmiştir . Yazıktır, günahtır.
· Hile yapılmış, kamu maliyesinin bilinen tüm kuralları çiğnenmiş ve korkunç bir israfa yol açılmış. Örneğin, normalde Temmuz ayında kullanılacak olan Maliye katkı payı İBB’ye, ülke tarihinde ilk defa, 15 gün önce, yani biz yönetime gelmeden önce ödenmiş! Maliye'den gelen ve Temmuz ayında kullanılması gereken 980 Milyon liralık tüm nakit 1 hafta içerisinde kullanılıp bitirilmiş. Yaklaşık bir Milyar Liranın nereye ve nasıl harcandığını elbette açıklayacağız. Bizden önce erken ödeme yapılırken, bizim işbaşına geçtiğimiz Temmuz ayının ödemesi ise yapılamıyor. Yazıktır, günahtır.
· Gerçekçi bütçe yapılmamış, krize ve seçime rağmen gelirler şişirilmiş ve giderler düşük öngörülmüştür. Gerçekler karşısında bütçe dengeleri alt üst olmuş. Yazıktır, günahtır.
· Son 2 yıldır, elde avuçta hızlı satılabilecek ne varsa satılmış. Bütçeyi dengelemek için Belediyenin elindeki gayrımenkuller değerini bulmadan satılmış. Yazıktır, günahtır.
· Belediye şirketleri çok kötü yönetilmiş, yönetiliyor… Şirketler istismar ediliyor ve karlılıkları azaldığı için Belediyeye kar payı veremedikleri gibi, maaş ve vergi ödemeleri için de belediyeye muhtaç durumdalar. Yazıktır, günahtır.
· Ülkedeki seçim ekonomisinin bedeli İstanbullulara ödetiliyor. Yazıktır, günahtır.
Geldiğimizde, İBB’nin kasasında sadece 7 milyon TL vardı. Buna karşılık, kasa teslim alındığında 5,8 milyar TL vadesi geçmiş ve ödenmemiş ödeme bekliyordu. (Müteahitlere, şirketlere, iştiraklere, firmalara, şahıslara)
Bu 5,8 milyarlık vadesi geçmiş borcun 1,5 milyarlık kısmı iştiraklere olan borçtur. İştirakler ödeme alamadıkları için taşeronlara ödeme yapamıyor.
Bu ise hizmetlerde aksaklıklara neden oluyor. Hatta yapılamama noktasına getiriyor. Örneğin Ağaç A.Ş taşeronlara ödeme yapamadığından park ve bahçeler bakımsız duruma getirilmiştir.
Her ayın sonunda gelen Maliye Bakanlığı payı önden alınmış ve tamamı harcanmış. Üstelik, vergiler ve maaşlar için de tek bir kuruş bırakılmamış. Bu nasıl olabilir? Hangi normal kamu yönetimi böylesi bir karara imza atabilir?
İBB’nin borç yükü 2014 yılında 7,6 milyar TL iken, 3.8 kat artarak 2019 yılının ilk altı ayında 28,8 milyar TL olmuştur. Ancak belediyenin hizmetlerini yerine getirebilmesi, çalışanların maaşlarının ödenebilmesi için bütçede öngörülen en az 3,2 TL'lik ilave finansman ihtiyacı bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul’un geleceği ipotek altına alınmış durumdadır.
Ayrıca 28 Milyar TL’lik borç kadar da gelecekte ödenecek olan, anlaşması imzalanmış yatırım projeleri bulunmaktadır. Plansız, hesapsız yatırımlarla ağır taahhütlerin altına girilmiştir.
Aralık sonuna kadar beklediğimiz gelirlerin toplamı 6,2 milyar liradır.
Oysa ki Aralık sonuna kadar yapılması gereken ödemelerin toplamı 10,7 milyar liradır.
Ayrıca, vadesi geçmiş borçlar toplamı ise 5,8 Milyar TL’dir.
2. PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜ
Değerli Meclis Üyeleri,
8 Temmuz 2019 itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediyesinin mali durumu, hali pür melali böyledir. İstanbul’un geleceği, hesap vermeye yanaşmayan yönetimlerce ipotek altına alınmıştır.
Mevcut 28,8 milyar TL gerçekleşmiş borcun yanı sıra; devam eden, ihalesi ve sözleşmesi yapılmış projelerden kaynaklanan yükümlülüklerle birlikte toplam yükümlülüğümüz 52 Milyar TL’ye ulaşmaktadır.
Özetle ortada çok önemli, çok ciddi bir finansal sorun vardır.
Biz bu büyük sorunun altında kalacak, ağırlığı altında ezilecek bir yönetim değiliz. Sorunun büyüklüğü ancak bizim cesaretimizi, kararlılığımızı artırır.
Bu sorun, bütün İstanbul'un sorunudur ve İstanbullular bu meclisten çözüm bekliyorlar.
Değerli Meclis Üyeleri,
Yapılacak şey bellidir:
1. Nakit akışın düzeltilmesi için acilen kredi bulunması.
2. Şirketlerin yönetimlerinin liyakat usulüne göre yenilenmesi ve gelirlerinin arttırılması. Bunun için de bir an evvel tüm iştiraklerin Olağanüstü Genel Kurullarının toplanması ve yeni yönetimlerle ilgili kararların alınması şarttır.
3. Tasarruf tedbirlerinin hayata geçirilmesi, mevcut projelerin tek tek ele alınarak hızlandırılması gerekmektedir.
Belediye Meclisi'nin çok değerli üyelerine tarihi bir çağrıda bulunuyorum.
İstanbul Belediyesi'nin mali yapısını düzeltmek, İstanbulullara daha çok, daha kaliteli, daha ucuza hizmet sunmanın yolunu açmak şerefine hep birlikte sahip olabiliriz.
Belediye Meclisimiz, tüm partizan görüş ve refleksleri bırakarak, İstanbul için bütünleşerek, vatandaş adına el birliğiyle sorumluluk üstlenerek tarihi bir başarıya imza atabilir.
Belediyenin giderleriyle gelirlerini dengelemek ve yarım kalmış, aşırı yavaşlamış yatırımları sonlandırabilmek için bu meclise büyük bir görev düşüyor.
Ama bunu yaparken de alınan kredilerin nereye nasıl harcandığını çok yakından, çok titizlikle takip edin, sorun, sorgulayın.
Sorunu çözmenin tek yolu budur. Bu yola hemen bugün, burada girmek ve zaman kaybetmemek zorundayız.
Yönetimimizin, Meclis'ten talep ettiği borçlanma yetkisi, anormal, olağanüstü bir uygulama da değildir. Aslında 2019 yılı bütçesi kabul edilirken, bu meclis 3.2 milyar liralık borçlanmayı öngörmüş ve bu borçlanma ihtiyacını kabul etmiştir.
Bununla birlikte, biraz önce açık şekilde ifade ettiğim gibi, gelirlerde ortaya çıkan düşüş neticesinde bütçe açığı 4 Milyar daha artmaktadır. Bu nedenle ortaya çıkan toplam net borçlanma ihtiyacı 7,2 Milyar TL’ye yükselmiştir. Bu rakama kredi geri ödemelerini de eklersek, gerçek borçlanma ihtiyacı 9,8 Milyar TL’ye ulaşmaktadır.
Fakat, biz öncelikle alacağımız etkin tedbirlerle borçlanma ihtiyacını azaltmayı planlıyoruz. Hedefimiz 9,8 milyar TL yerine 6, 5 Milyar TL’lik bir borçlanma ile bütçe hedeflerini tutturmaktır. Mevcut şartlarda bu önemli bir bütçe başarısı olacaktır.
Biz bu meclisten bu borçlanma ihtiyacının minimum 2,2 Milyar TL’si için bu meclisten, bakiyesi için Eylül Meclisinden onay almayı planlıyoruz.
Şimdiki talebimiz, bu ihtiyacın münhasıran oylanması ve kabulüdür.
Gerçekte, talep ettiğimiz şey tam olarak bir borçlanma bile değildir. Nakit akışı için kredi alıp, eski borçların kapatılmasıdır. Böylece vade uzatılacak ve piyasanın rahatlatılması sağlanacaktır.
Aksi taktirde, bu şehre ve bu belediyeye gerçekten iş yapan yüzlerce yüklenici şirket batırılmış olacaktır.
Elbette bununla yetinmeyeceğiz. Bir yandan İBB bütçesindeki yangını söndürürken, bir yandan da Belediyeyi sağlam bir bütçe yapısına kavuşturmak için hızla önlemler alacağız.
İsrafı tüm boyutlarıyla ortadan kaldıracak ve bir tasarruf seferberliği başlatacağız. İBB'nin tüm harcamaları titizlikle gözden geçirilecek ve mutlaka gerçekçi, makul ölçülere indirilecektir.
İBB artık dışarıdan satın aldığı mal ve hizmetlerde 1'e 1 kuralını uygulayacak. Bir mal ya da hizmetin bedeli, ticari hayatın gerçeklerine ve kamuoyunun vicdanına göre 1 lira ise karşılığında da yalnızca 1 lira ödenecektir.
Aynı özellik ve kalitedeki mal ve hizmetlere oranla 1'e 3, 1'e 5, 1'e 15 fazla ödeme yapılmasına asla izin verilmeyecektir.
Makam aracı saltanatına derhal son vereceğiz. Yönetimde olduğumuz sürece, belediyemizde makam aracı saltanatı görmeyeceksiniz.
İBB'nin gündemindeki tüm projeleri "israf tasarruf" perspektifiyle ele alacağız ve bu projelerin ne ölçüde gerekli, ne ölçüde öncelikli olduğu konusunda çok titiz davranacağız. Bu değerlendirmeyi tüm İstanbullularla birlikte yapacak ve vatandaşın öncelikli, gerekli, önemli bulmadığı projelere kaynak aktarılmasına son vereceğiz.
2020 bütçesinin tasarruf temelli, gerçekçi, rasyonel bir temelde hazırlanması için derhal hazırlıkları başlatacağız.
Biz tasarrufu vatandaşa ulaştırılan hizmetlerden, aktarılan kaynaklardan yapmayacağız. Yapılan hizmetlerin şişirilmiş maliyetlerinden yapacağız.
Yani bizim tasarruf tedbirlerimiz nedeniyle vatandaşlarımız hiçbir olumsuzluk yaşamayacak, aksine bütçede kendilerine ayrılan payın artmakta olduğunu görecek, bunun mutluluğunu yaşayacak.
İBB bütçesinin bugünkü durumu, İBB Meclisi’nin de içinde olduğu bir kriz yönetimini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle darboğazı aşmak ve harcamalarımızı kontrol altına almakla yetinemeyiz.
Derhal gelir artırıcı tedbirlerimizi de hayata geçireceğiz. İlave gelir getirmeye dönük, hedef projelerimizi son şeklini verdikten sonra, sizlerin görüş ve onayınıza sunacağız.
Tabii unutmayalım, bugün itibariyle Meclisimizin en acil en önemli işi, borçlanma ihtiyacının gereğini yapmak ve bu yetkiyi Başkanlığımıza tanımaktır.
Değerli Meclis üyeleri,
Sözlerimi tamamlarken her birinize hatırlatmak istiyorum. Ortada bir Kriz Yönetimi durumu vardır. Bu krizin yönetiminde Meclis üyelerinin her birinin asli sorumluğu söz konusudur.
Gider gelir dengelenmesi için borçlanma imkanı verilmezse, giderleri düşürmek için tüm ödemeleri azaltmak ya da ertelemek durumunda kalırız. Bu süreçte hizmetler aksayacaktır ve bunun sorumluluğu meclis üzerinde kalacaktır.
Sadece çarkı döndürmek değil, yeni yatırımların da bir an evvel yapılması hayati önemdedir.
Bu meclis toplantısında bu kararın alınması ve bu yetkinin verilmesi lazımdır. Aksi halde çok geç olacaktır.
Teşekkür ediyorum.”