Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, haksız ve yalan haberleri okuyunca sinirlendiğini ama çatışmacı siyaseti sevmediğini, her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi olduğunu söylüyor.
Mansur Yavaş
Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Yavaş'ın açıklamaları şöyle:
Mansur Bey, özellikle CHP’nin kazandığı üç şehrin başkanları arasında bir kıyaslamaya gidiliyor ve sizin adınız öne çıkıyor. Neden bu kadar sevildiğinizi biliyor musunuz?
Ben bu kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişi vardır. Bizim ortak hedefimiz ise tek: Başarılı olmak. Aramızdaki rekabet ancak vatandaşa daha iyi hizmet konusunda olur. Vatandaşlarımızın ilgisine çok teşekkür ediyorum. Biz Ankara’da öncelikle toplumun sinir uçlarına dokunmadık. Seçimlerden önce hep bahsediyordum, “Koruma ordusuyla gezeceksem, ailemle bir yere gidip rahatça oturamayacaksam bu görevi istemiyorum” diye. Bir insan kimseye kötülük etmezse koruma ordusuna da ihtiyaç duymaz. Bu sadece saldırı anlamında da değil, bir yere gidersiniz ve size kötü bakabilirler. Ben gittiğim lokantada da, konser alanında da, köylerde de çok güzel ve güler yüzle karşılanıyorum. Bundan dolayı çok mutluyum. Resmi koruma da istemiyorum yanımda ama mecbur diyorlar.
Günlük siyasete de hiç girmiyorsunuz…
Bir belediye başkanının, hele ki benim gibi 10 yıl gecikmeli göreve başlamış bir belediye başkanının, bu süreyi telafi etmesi için çok çalışması gerekiyor. Biz Ankara’da, yıllarca hasret kalınan bir şeyi vaat ettik: Bereket ve huzur. Artık Ankara bu çekişmelerden yoruldu. Bunu da son seçimde yüksek sesle haykırdı. Buna layık olmaya çalışıyoruz.
Kendinizi tuttuğunuz, bir söz söylemek istediğiniz zamanlar olmuyor mu? Örneğin CHP’nin son yaşadığı “Saray’a giden partili” meselesi sizi etkilemiyor mu?
Açıkçası bazen haksız ve yalan haberleri okuyunca anlık sinirlendiğimiz noktalar oluyor. Ancak çatışmacı siyaseti sevmiyorum. Bunu yapmak isteyenler bir gün mutlaka kaybediyor. O yüzden genellikle sakin kalıyorum. Ankara halkı bana şu anda onlara hizmet etmem için 5 yıllık yetki verdi. Biz de bu yetki doğrultusunda işimize bakıyoruz.
Yakın zamanda 200 günlük icraatınızı açıkladınız. En çok hangi noktalarda zorlandınız? Sizi şaşırtan bir şey oldu mu?
İpek Hanım, 25 yıl sonra alınan bir yönetimde neredeyse her gün şaşırdığımız irili ufaklı şeyler oluyor (gülerek). Ancak biz şikâyet etmeye gelmedik. Tabii ki ilk aylarda kadromuzu şekillendirmeye, yönetimimizi belirlemeye, belediyeyi tanımaya vakit ayırdık. Şu anda bu süreci büyük ölçüde tamamladık. Ben mükemmeliyetçi biriyim. Doğru dürüst uyku uyumam. Bana ayak uydurabilen çalışma arkadaşlarım olsun istiyorum. Dolayısıyla bu konuya epey vakit ayırdık.
İlk icraatınız ihaleleri canlı yayımlamak oldu, bunu ne düşünerek yaptınız?
Yönetim anlayışımda üç önemli prensip var: Saydamlık, katılımcılık ve denetlenebilirlik. Dolayısıyla ilk işimiz tüm ihaleleri sosyal medyada canlı yayımlamak oldu. Bu çok büyük bir hamle ve Türkiye’de bunun değeri zamanla anlaşılacak. Bazı il ve ilçelerin de şimdi canlı yayına geçtiğini duyuyorum, seviniyorum. İnşallah tüm Türkiye’ye bu uygulama yayılacak. Yapmayanlara vatandaş soracak: “Sen niye canlı yayımlamıyorsun” diye. Yakında doğrudan alımlarda bile kimsenin birbirini görmeyeceği ve herkesin teklif verebileceği bir yazılım kullanmaya başlayacağız. Böylece Türkiye’de belediyecilik ile yolsuzluk kelimelerinin yan yana gelmesinin kökünü kazıyacağız.
Belediye meclis toplantıları epey hararetli geçiyor. İktidarın üyeleriyle belediyeyi yönetmekte zorlanıyor musunuz?
Ben burada konunun Ankara ve Ankaralının çıkarına olup olmadığına bakarım. Biraz önce bahsettiğim su yatırımları için kredi çekme konusundaki tutumu siyasi bir görüş olarak görüyorum. Halbuki bizim burada tek derdimiz Ankara olmalı. Kentin yararına olan konularda bana zorluk çıkarsalar ne çıkarmasalar ne? Bundan kim kaybeder? Bana değil ki, Ankaralıya zarar vermiş olursunuz. Ankaralı beni seçimle bu göreve getirdi. Herkesin bu konuda kendine dersler çıkarması lazım.
İlçe belediye başkanlarıyla bir araya gelebildiniz mi?
Teamül gereği önce bir hayırlı olsun ziyareti beklemiştik ama birkaç başkanımız dışında olmadı. Daha sonra AK Parti grubuyla konuşup bir yemek düzenledik. Bir araya gelmekten, konuşmaktan çekinmemeliyiz. Artık seçim dönemi bitti, hizmet etme dönemi başladı.
“Yatırımlar için almam gereken krediyi alamıyorum” dediniz, neden? Cumhurbaşkanı’nın “Madem bu horona girdin, çöz; borç yiğidin kamçısıdır” sözlerini nasıl karşılıyorsunuz?
Ankara’da acil yapılması gereken ve maalesef önceden çılgın projelere para harcandığı için ötelenen su ve kanal altyapı yatırımları var. Su iletim hatları acil yapılmalı. Bir arıza olursa 12 ay müddetle su kesintileri yaşanabilir. Kaybı ve kaçağı kaldırmak için yenilenmesi gereken borular var. İvedi su arıtma tesisinin kapasitesinin artırılması gerek, Tatlar istasyonu yapılmalı. DSİ, 16 ayrı yerde su taşkınları olmasın diye bizden bir an önce çalışma istedi; yoksa “Seller olur, afetler olur, insanlar ölür” dedi. Bizim acil işler için, bakın başka işler için demiyorum, bu işler karşılığında kredi talebimize Meclis ret oyu verdi. Hem de önce Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen teklifimize ret oyu verdi. Bu kararda hâlâ seçim yenilgisini hazmedemeyen birkaç kişinin etkili olduğunu duyuyoruz. Peki, soruyorum, kaybeden kim oluyor? Bana bir şey olmaz ki, ben 5 yıl daha burada başkanım. Ankara halkını mı cezalandırıyorlar?
Hedeflediğiniz kadar tasarrufta bulunabildiniz mi?
İlk 200 günde 387 milyon bütçe fazlası verdik. Tabii bu para direkt cebimizde kalmıyor. Belediyeyi biz yaklaşık 8.5 milyar borçla aldık. Bizim israfla savaşmaktan, tasarruf politikalarından başka şansımız yok. Araç sayımızı azalttık. İthal ağaç dönemini sonlandırdık. İhalelerin canlı yayımlanmasıyla kırımlar arttı. Bu tasarrufların neredeyse tamamına yakınını borç ödemeye harcıyoruz. Bir yandan da faaliyetlerimizi ve yatırımlarımızı sürdürüyoruz.
Seçimden önceki röportajımızda “Atanamayan öğretmenler çocukları eğitecek” demiştiniz... Bu adımı ne zaman atacaksınız?
Sadece bu konuda değil, verdiğimiz tüm vaatler üzerinde çalışan bir proje ekibimiz var. Sosyal yardım alan ailelerin çocuklarının eğitimi de bu başlıklardan biri. İlk adım olarak Kutludüğün Mahallemizde bulunan 6 bin 553 öğrencimizin EGO otobüs ücretleri belediyemizce karşılanacak. 1632 öğrencimizi ise servisle okullarına ücretsiz taşıyacağız. Sonraki aşamalarda onların eğitimine destek olmak için dersler aldırmaya başlayacağız. Burada ise atanamayan öğretmenlerimizin istihdamına katkıda bulunmak istiyoruz.
Cemaatlere ve vakıflara kesilen yardımlarda hep İstanbul’u konuşuyoruz. Ankara’da durum nedir? FETÖ, belediyeye ne kadar sızabilmiş?
Ankara’da bu işler genelde yardım şeklinde değil de yer tahsisi ve emsalrant artışı gibi konularla ilerlemiş. Geçen ayki meclis toplantısında otoparkların ve işletmelerin verildiği vakıflar ve ailelerden bir kısmını açıklamıştım. Tüm alanlarda derin bir teftiş süreci devam ediyor. Bir yandan da, teftiş sonucu ortaya çıkanları hemen savcılığa iletiyoruz. FETÖ konusunu benim bir şey söylememe gerek yok. İmamlardan tutun verilen ranta kadar her şey kamuoyunda tartışıldı. Adalet bazen gecikir ama elbet tecelli eder.
ANKAPARK’ın 750 milyon dolara mal olduğunu açıklamıştınız. Aynı parayla siz neler yapardınız? Parkla ilgili tasarrufunuz ne olacak?
Şu an için her ne kadar olumsuz haberler gelse de orası ihaleyle bir şirkete verilmiş durumda. Burası yapılırken tüm bilim insanları, işi bilen çevreler karşı çıktılar ama bir kişinin verdiği kararların nasıl acı bir tecrübeye dönüşebileceğini Ankara yakından yaşadı. Bu parayla Ankara’da metro yapılabilirdi. Yüzlerce okul ve hastane yapılabilirdi. Yüzlerce köyün açıktan akan kanalizasyon sorunları, yol problemleri, su problemleri ortadan kaldırılabilirdi. Ankara’da acil yapılması gereken su ve kanal hatları yapılabilir, altyapı sorunu ortadan kaldırılabilirdi. Yeni otobüsler alınabilirdi.
Çok tartışılan bir uygulama da futbolda: Osmanlıspor’a ihalesiz 25 yıllığına bedelsiz olarak verilen Osmanlı Stadı ne oldu?
Mustafa Tuna döneminde açılan davayı belediyemiz kazandı. Teslim almaya gittiğimizde bir de baktık ki Ankaraspor’a verilmiş. Tesis verilmiş ama elektrik ve doğalgaz parasını belediye ödüyor. Yıllık 2 milyon lira… Belediyede böyle çok kısırdöngü olay yaşanıyor. Arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor, inşallah kısa sürede orayı teslim alacağız.
31 Mart’taki yerel seçimden önce Mansur Yavaş’a “senet” soruşturması açılmasına neden olan tırnak içinde “saygın” işadamı Necmettin Kesgin’e çocuk pornosu bulundurmaktan üç yıl hapis cezası verildi. Ne diyeceksiniz?
2019 yerel seçimlerinde belki de siyasi tarihimizin en kirli seçim kampanyası dönemini geçirdik. Onurlu ve namuslu insanlar için tabii ki bu süreç yıpratıcı olabiliyor. Bunu yapanlar seçimi kaybettiler ama bunun yanında halkımızın maşeri vicdanında hüküm giydiler. Beni, yönetim tarzımı ve hizmetlerimi eleştirebilirsiniz. Ama çamur atmak farklı. O çamur, atanların ellerine bulaştı. Artık bizim bunlara ayıracak vaktimiz yok. Ankaralıya daha iyi nasıl hizmet edeceğimizi düşünüyoruz, bunun için çalışıyoruz.
AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in “sosyal yardım alanların zorla AK Parti’den istifa ettirildiği” iddiasında bulundu…
Birilerinin siyasi kariyer arayışı olabilir. Ancak benim buna ihtiyacım ve vaktim yok. Belediyemiz bu konuda bir açıklama yayımladı. Herkesi bir konuda yorum yaparken bile adaletli ve vicdanlı olmaya davet ediyorum. Bırakın Ankara’yı, tüm Türkiye bilir ki, bizim yönetim anlayışımızda insan ayırt etmek yok. Dahası, bizim cebimizde eski dönemlerden kalma bir alışkanlık olan bir oy ajandası yok. Kim daha çok oy vermiş, kim daha az oy vermiş diye bakmadan, tüm vatandaşlarımıza eşit hizmet götürmenin derdindeyiz.
Ankaralı sizden hangi hayallerini gerçekleştirmenizi istiyor?
Şunu görüyoruz: Ankaralılar artık huzur istiyor. “Benim de söz hakkım olsun” diyor. Verdikleri paranın nereye harcandığını görmek istiyor. Kavgadan, siyasetten, çekişmeden uzak bir şekilde kendilerine hizmet edilsin istiyor. Biz de “ortak akıl” ile hareket edeceğiz, sözümüzü tutuyoruz. İnternetten “Ulus projesi sizce nasıl olmalı?” diye bir çalışma yaptık. İnanır mısınız iki klasörde binlerce fikir geldi. Biz, kırsal kalkınmanın gerçekleştiği, ekonomik sorunların asgari düzeye indiği, yeşil alanların ve büyük rekreasyon alanlarının kenti çevrelediği, turizmin ayağa kalktığı, bisiklet yolları ile çevrilmiş; bereketli, huzurlu, mutlu bir kent oluşturmak için çalışıyoruz. İnsanların birbiriyle iletişim kurduğu, gülümsediği bir başkent hayalimiz var. Anketler önümüze geliyor. Gittiğimiz yerlerde tepkilere bakıyoruz. Görüyoruz ki Ankaralı bundan çok memnun. Biz de bu memnuniyetin karşılığını vereceğiz.
Sosyal medyada “yeni iş arkadaşım” diye bir tweet paylaştınız. Adı FİDBİ... Sevimli de bir karakter, anlatır mısınız?
(Gülerek) Çok teşekkür ederiz. FİDBİ, Fen İşleri Daire Başkanlığı müfettişimiz. Tabii yaptığımız çalışmaları halkımıza anlatmamız gerekiyor. Yeni çağın gerekliliği nedeniyle iş arkadaşlarımız böyle projeler de geliştiriyorlar. Artık yol, asfalt, kaldırım gibi fen işleri çalışmalarını sosyal medyada FİDBİ’den de takip edebilirsiniz.
İnteraktif yurttaşlığa da öncülük edeceksiniz değil mi? Size fotoğraf gönderecekler ve siz olaya müdahale edeceksiniz…
Ankara’nın en ücra köşesinde bile yolda bir çukur olsa, insanlar o bölgedeki yetkili kişiyi suçlamazlar. Burada hep belediye başkanı sorumlu tutulur. Ancak benim bunları görme imkânım var mı? Eskiden yoktu ama artık yeni teknolojik gelişmelerle var. İşte biz bu noktada bir mobil uygulama geliştiriyoruz. Çok yakında lansmanını yapacağız ve dünyadaki en iyi örneklerinden olacak. Adeta bir gönüllü ordusu kuracağız. İnsanlar fotoğraflı, videolu, konum paylaşarak bize ulaşabilecekler. Ben de uygulamayı cep telefonuma indirdim. Bizzat kendim de vatandaşı fırsat buldukça arıyorum. Bunun dışında hangi birim amiri kaç kişiyi aramış, ne kadar sorun çözmüş görebiliyorum. Haftalık toplantılarla da bu istatistikleri bürokratlarımla paylaşıyorum. Bu çalışma kültürünü oturtacağız. Kendimizi vatandaşın yerine koyacağız. Halkın yönetime katılmasını sağlayacağız. Bir de muhtarlar uygulaması yaptık. Sadece muhtarlarımız girebiliyor ve köylerinde, mahallelerinde olan sorunları anında bize iletebiliyorlar. Bu talepler doğrultusunda son bir ayda dış ilçelerde yüzlerce çalışma yaptık.
Dünya başkentleriyle yarışmaktan söz ediyorsunuz. Bunun için hangi eksikleri tamamlamak gerekiyor?
Ankara tarih boyunca birçok medeniyete merkez olmuş bir kent. Ama asıl özelliğini Cumhuriyet tarihimiz ile kazanıyor. Cumhuriyet tarihimize ev sahipliği yapıyoruz; dolayısıyla bu tarihi mirası doğru değerlendirmemiz gerekiyor. Zengin bir kültür barındırıyor. Turizm olanakları çok yüksek. Dünyanın en şifalı sularına sahip olan kentlerden birisi. Topraklarımız doğru kullanılırsa verimli. Sadece yönetim olarak değil sanayi açısından da başkent olabilecek bir kapasiteye sahibiz. İşte biz tüm bu bileşenleri, çağın getirdiği yeniliklerle buluşturup harekete geçeceğiz. Festivalleri, fuarları, konserleri ve sanata verdiği değer ile 24 saat yaşayan bir başkent kurmak istiyoruz. Bu konuda gerek öncülük ediyoruz, gerekse desteklerde bulunuyoruz. Yeni neslin beklentilerine önem veriyoruz. Örneğin “Pubg turnuvası” düzenledik, yüzlerce gencimiz katıldı. İlk kez kentimizde robot yarışması düzenlendi. Sokak sanatçılarımızı toplayıp “Mural Art” etkinliği ile sokaklarımızı rengârenk hale getirmeye başladık. Gri şehir algısını yıkacağız. Hayır, Ankara gri şehir değil. Tarihiyle, kültürüyle, turizmiyle, sporuyla, sanatıyla, üretimiyle ve teknolojiye verdiği önemle Ankara her anlamda önem kazanacak. Böylece, Mustafa Kemal Atatürk’e yakışır, dünya başkentleriyle yarışır bir başkent kurmayı hedefliyoruz.
Gelir gelmez Atatürk Orman Çiftliği ihalesiyle ilgilendiniz. Arazinin Atatürk’ün vasiyetine uygun şekilde kullanılacağına ilişkin yurttaşa söz verdiniz. Bu sözün sizin için anlamı nedir?
Atatürk Orman Çiftliği bölgesini kiralama ihalesine girdik ve iki alanı üç yıllığına kiraladık. Sözümüzü tutacağız. Çevre Koruma ve Kırsal Kalkınma Dairemiz konunun üzerinde hassasiyetle duruyor. Bölgeyi düzenledik ve tohumlarımızı ekmeye başladık. İlk etapta Macar fiği, yani hayvan yemi üreteceğiz ve bunu çiftçilerimize ücretsiz dağıtacağız. Böylece onların üretimlerine destek olacağız. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün adını taşıyan ve onun mirası olan bu alanı hakkıyla kullanacağız. Bu bizim kent olarak Atatürk’e ve kurtuluş kahramanlarımıza ödememiz gereken bir borç.
Başka ülkelere ziyarette bulunuyorsunuz. Bu temaslarda nasıl işbirliklerine gidiyorsunuz?
Öncelikle şu konuya değinmek istiyorum. Maalesef muhalefet bu konuyu da çarpıttı. Benim kızım İngiltere’de yaşıyor. 9 günlük Ramazan Bayramı tatiline ek olarak 5 gün izin kullandım ve torunumu görmeye gittim. Tüm masraflarımı kendim ödedim ve aile ziyaretine gitmiş olmama rağmen orada Ankara için birçok görüşme yaptım. Resmi ziyaretlerde de aynı durum söz konusu. Rusya’da Ankaramız için çok önemli görüşmeler gerçekleştirdik, Şehircilik Forumu’nda konuşma yaptım. Buna rağmen ulaşım masraflarımı kendim karşıladım; harcırah almadım. Özbekistan, Kazakistan ve Kore’de resmiydi; bir dizi ziyarette bulunduk. Yine harcırah almadım. Bakın altını çiziyorum, resmi ama ben harcırah almıyorum. Çünkü halkın parasını kullanıyoruz ve bizim yönetim anlayışımıza göre bunu titizlikle harcamak var. Yurtdışı temaslarımızda Ankara’nın ekonomi ve turizm potansiyeli başta olmak üzere birçok konuyu ele aldık. Kardeş şehir protokolleri imzaladık. Karşılıklı olarak ekonomik anlamda yapılabilecek işbirliklerini konuştuk. Kredi ve hibe imkânlarını değerlendirdik. Heyetlerimizin görüşmeleri sürüyor. Yakında sonuca ulaşmış olacağımız bazı projeler var.
Üniversitelerle de işbirliğiniz oldu mu?
Tabii ki. Örneğin, geçen hafta lansmanını yaptığımız 53.7 bisiklet yolu projemizde güzergâh üzerindeki sekiz üniversite ile protokol imzaladık. Sadece üniversitelerle değil, toplumun tüm kesimleriyle iletişim halindeyiz. Üniversitelerin de dahil olduğu, yaklaşık 400 STK ve meslek odasının da katılımıyla güçlü bir kent konseyi yapısı oluşturduk. Sık sık projelerimizi anketlerle ya da internet üzerinden halka soruyoruz. Hep şunu dedim: Bin kişinin yanlışı, bir kişinin doğrusundan daha doğrudur. Ankara’da bir kişinin verdiği kararların nelere mal olduğunu gördük. Biz kent konseyimizle, üniversitelerle, meslek odalarıyla, STK’lerle sürekli bir araya geleceğiz. Halkımızı da mobil uygulama ve anketlerle sürekli olarak sürece dahil edeceğiz.
200 günü geride bıraktınız… Hangi projeleri hayata geçirme olanağınız oldu?
“Çılgın projemiz olmayacak” demiştik. Biz insan odaklı belediyecilik yapacağız. Önce “ortak akla” başvurduk. Hayvan Çalıştayı, Ulaşım Çalıştayı, Çevre Çalıştayı, Kadın Kooperatifleri Çalıştayı gibi çalışmalar yaptık. Bunların sonucunda artık ithal ağaç dönemini sonlandırdık. Sürdürülebilir bir çevre planı yaptık, ilk adımını atarak lavanta ekmeye başladık. Kadınlarımızın ürettikleri ürünleri belediye olarak biz almaya başladık; yakında sözleşmeli üreticiliğe geçeceğiz. Ulaşımda hap çözümleri uyguluyoruz: Sincan altgeçidini tamamladık. Yaşamkent’te bitmek üzere olan üç altgeçit çalışmamız var. Ankara’nın dört bir yanında yol genişletme ve asfalt çalışmalarımız sürüyor ancak bir yandan da yaya öncelikli bir düzenleme yapıyoruz. Bisiklet yolu için temel atma aşamasındayız. Metro için görüşmelerimiz sürüyor. Atıl durumdaki alanı düzenleyerek Ankara’ya 30 Ağustos Zafer Parkı’nı kazandırdık. Ankara öğrenci dostu bir şehir oldu. Öğrenci evlerine yüzde 50 indirimli su vermeye başladık. Üniversite bölgelerinde sıcak çorba dağıtımı gerçekleştiriyoruz. 60 TL’ye 200 binişlik öğrenci abonman kart uygulamamızı başlattık. Akıllı Taksi Projemizi hayata geçiriyoruz. Ankara’nın merkezini Çankaya Belediyesi ile işbirliği yaparak sokak sokak, cadde cadde yeniledik. Dış ilçelerin tamamında yatırım hamlesine başladık; mahalle mahalle çalışıyoruz. Yolu olmayan, kanalizasyonu açıktan akan, suyu olmayan yer kalmayacak. Kırsal kalkınmada ise GölbaşıBalâ arasında sulu tarım projemize önce belediyemize ait arazilerden olmak üzere başlıyoruz.
Bu röportajı yapmak için bile zor vakit ayırdınız. Sabah kaçta kalkıyorsunuz, kaç saat uyuyorsunuz, günde kaç saat çalışıyorsunuz?
Çok yoğun çalışıyorum. Açıkçası çok uyuduğum söylenemez. Sabah erken saatlerde başlayıp geç saatlere kadar mesai yapıyorum, ancak mesai evde de devam ediyor diyebilirim. Telefonuma indirdiğim Mavi Masa uygulaması sayesinde vatandaşların taleplerini takip ediyorum. Birinin evde suyu kesildiğinde kendimi onun yerine koyuyorum. Dolayısıyla 24 saat çalışan bir belediye yapısı kuruyoruz.
Peki eşiniz bu durumdan şikâyetçi mi?
Eşim ve çocuklarım bu duruma Beypazarı Belediye Başkanlığım döneminden alışıklar. Her zaman benim yanımda destekçim oldular. Onların destekleri ve anlayışı her zaman işimi kolaylaştırdı.