AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.
Son dönemin tartışmalı yapılarından SADAT'ın yöneticilerinden birinin ''İktidarı sandıktan bırakmayız'' paylaşımı hakkında konuşan Çelik, ''Türkiye'nin büyük bir seçim tecrübesi var. Biz bu tecrübenin en yük olduğu ülkelerden biriyiz. Yok paramiliter güçler varmış. Bir siyasi parti kürsüden bu kadar sorumsuz konuşur mu? Ben böyle bir hata yapsam ağzımı bir daha açmam. Biri bir açıklama yapmış, bizi bağlamıyor. Sandığı belirleyiciliği dışında kim açıklama yapıyorsa reddediyoruz. Öyle her önüne gelenin yaptığı açıklamayı siyasi partileri yollarsanız olmaz'' dedi.
Çelik ayrıca ''Arap Baharı'nda ülkeler sandığa kavuşmak için ne bedeller ödediler. Milletimizin en büyük kazanımı sandıktır. Sandığın namusu koruyacağız. Birbirimizi sandıkla ilgili olarak saçma sapan bir takım açıklamalar üzerinden suçlarsak bu yanlış olur.
Hukuktan, programdan bahsetmiyorlar. Gece gündüz Cumhur İttifakı'na oy verenlere tehdit, kendilerine oy vereceklere vaat veriyorlar. Ne yapılmak isteniyor ben bilemem ama bunun sonucu siyasete toksik giriyor.
Siyaset kürsüsü bize milletin emanetidir. Açık bir şekilde söylüyorum AKP adına konuşup sandığa hakaret ediyorsa o bizden değildir'' ifadelerini kullandı.
''Kılıçdaroğlu'nun önüne bir belge getirildiği zaman bunu sorgulaması lazım.
Bunun Türk demokrasisini zehirleyen sonuçları oluyor. Biz bununla mücadele ederiz ama kendisini ve partisini bu duruma düşürmemelidir. Bu son derece hassas bir konudur. Cumhurbaşkanımızın biz bir harekete gerçekleştireceğiz demesinin hemen ardından yapıyor açıklamaları.
Yurt dışında öğrenciler için yurt yapılmasından rahatsız olanlar FETÖ unsurlarıdır. Bu faaliyetler yürütülürken çok hassas olunmalıdır.
Daha açıklama yapmadan önce dedim ki: Belge dediği ri zaten erişime açık belgeler olacak. Öyle de çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi de buna inanmıyordur.
Cumhurbaşkanımız bir terörle mücadele operasyonunda bahsedecek siz iki gün sonra çıkıp cumhurbaşkanımız kaçacak diyeceksiniz. Siyasi rekabetse siyasi rekabet. Siyasetin sınırları hukukun içerisinde. Bunu tutup da devletin işlerine çomak sokmak için yaptığınızda başka bir şey yapmış oluyorsunuz.
Bosna'da İzzetbegoviç'in mezarına mağara diyorsunuz. Bazen 24 saat bekliyoruz düzeltirler diye. Bazen cevap vermiyoruz hata yapmışlardır belki diye. Ben bazen 12 saat bekliyorum yanıt vermek için. Sonra düzeltme gelmeyince diyoruz ki bunun arkasında duruyorlar.
Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'in NATO konusunda teröre destek vermeme şartı koşmasının ardındaki gelişmeleri dikkatle izliyoruz. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra Türkiye'nin ittifak konusunda ortaya koyduğu argümanların ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bir yeni konsept olacaksa bunun presnip çerçevesinde, ilkeli olarak yürümesi gerekiyor. NATO ittifakı bir güvenlik mimarisidir. Ruhu, bir ülke tehdit altındaysa tüm üyeler tehdit altındadır, ifadesidir.
Biz tavrımızı koyar koymaz; İsveç ''Bizim NATO'ya girmemizi isteyen güçlü ülkeler var, Türkiye'nin bu ülkeleri karşısına alacağını düşünmüyorum'' dedi.
İsteyenin istediği gibi terör örgütlerine yaklaşması NATO'nun güçlenmesi anlamına gelmez.
Türkiye ittifakın ruhuna uygun düşeni yaptı.
Terör örgütlerine karşı tutum alındığında muhalefetin de destek açıklaması yapması kıymetlidir. Bunun yerine tam tersi olması şaşırtıcı. CHP adına yapılan makalede Türkiye'nin bu hamlesinin taktik bir yanlış olduğu söyleniyor.
Daha vahim bir cümle kuruyor, 'CHP İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinden yanadır' diyor.
Türkiye, önüne gelen onay mektubunu onaylayan, otomatik bir onay makamı mıdır? Kendi ülkenizin hükümeti şu anda karşı tarafla, benim vatandaşlarıma silah çeken bu terör örgütlerine karşı tedbir alın, diyor. Siz de biz sizin üyeliğine destek vermeye hazırız, diyorsunuz.
Türkiye'yi zaten önüne gelen otomatik onay vermesi gereken bir ülke olarak algılamak başlı başına bir zihniyet çarpıklığıdır. NATO içerisindeyiz, gitmiş başka ülkelerin parlamentolarında bizi şikayet etmeye çalışıyorlar. CHP'nin genel çizgisine baktığımızda bunu reddedecek güçlü bir refleksi olduğunu düşündüm ama etmediler. TBMM'de görev yapıyorsunuz, parti adına konuşuyorsunuz, Türkiye'ye karşı gelen tepkileri normal karşılıyorsunuz. Bu bizim en meşru hakkımız. Teröre destek verenlere veto hakkımızı kullanmak bizim en meşru hakkımız.
Miçotakis, iki ülke arasına başka ülkeleri sokmamayı taahhüt etti. ABD'de Türkiye'ye F16 vermeyin, dedi. Yunan basınında bu derece yalvaran şekilde konuşulması eleştiri konusu oldu. Müzakere kapısı açıktır, sorunlarımızı kendi aramızda çözebiliriz. Ama başka ülkeler üzerinden bize tehdit savurmanın bir dönüşü olmayacaktır.