İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, Suriyeli sığınmacıların Türkiye'nin milli, kültürel, politik ve jeopolitik yapısını değiştirecek derecede tehdit oluşturduğunu iddia etti.
‘MİLLİ DEVLET YAPSINA AĞIR TEHDİT’
Özdağ, resmi rakamlara göre Türkiye'de 3 milyon 800 bin Suriyeli bulunduğunun varsayılması halinde her 20 kişiden 1'inin Suriyeli olduğunu iddia etti.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Suriye’deki iç savaştan en zararlı çıkan ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. Ümit Özdağ, Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin milli, kültürel, politik ve jeopolitik yapısını değiştirecek derecede tehdit oluşturduğunu savunarak şöyle konuştu:
‘TÜRKİYE’NİN NÜFUS YAPISI DEĞİŞTİRİLİYOR’
“Suriyeli sığınmacı sayısı Türkiye’nin kültürel ve etnik dokusunu değiştirecek bir hızla artıyor. Eğer resmi rakamları kabul eder ve 3 milyon 800 bin Suriyeli olduğunu varsayarsak bugün Türkiye’de yaşayan 20 kişiden 1’i Suriyelidir. Suriyeliler içimizde büyüyen ayrı bir millet olarak varlıklarını sürdüreceklerdir. Bir süre sonra Arap azınlık hakları talepleri yükselecek, Arap milliyetçiliğine dayanan partiler ortaya çıkacaktır. Böyle bir demografik istila ile Türkiye’de milli devletin ayakta kalması mümkün değildir.”
‘BU TEHDİT TÜRKİYE’Yİ PARÇALAR’
Türkiye’nin belirli kentlerinde Suriyelilerin ya nüfus üstünlüğünü ele geçirdiğini ya da nüfusun yüzde 25-30’luk dilimine ulaştığını ifade eden Özdağ, yurt genelindeki 3 milyon 800 bin Suriyelinin 1 milyon 600 bininin Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay’da yaşadığını kaydetti.
Kilis’te çoğunlukta olan Suriyelilerin, Kilislilere, “Burası bizim, siz gideceksiniz. Devlet buraları bize verdi” diyerek tecavüzkâr şekilde davrandığını iddia eden Özdağ, “Suriyeli sığınmacıların bir an evvel ülkelerine dönmelerinin zemini hazırlanmazsa, Ortadoğu’da sık sık rastladığımız jeopolitik sarsıntılardan bir tanesinin gerçekleşmesi durumunda bu coğrafyayı Türkiye’nin parçası olarak tutmanız mümkün olmaktan çıkar” dedi.
İstanbul başta olmak üzere yurdun çeşitli kentlerinde Suriye mafyasının ortaya çıktığını ileri süren Özdağ, şöyle devam etti:
“ŞİMDİYE KADAR 40 MİLYAR DOLAR HARCANDI”
“birşeyi kalmayanların vücutlarını satmalarıdır. Cinsel hastalıklar korkutucu ölçüde artmıştır. Türkiye, Suriyeli sığınmacılar için şimdiye kadar 40 milyar dolar harcadı. Bu para, Türkiye gibi dünyanın en borçlu, en yüksek faizle borç alan bir ülkesi için çok büyük bir miktardır. Bu para ile Türkiye, örneğin maliyet bedeli üzerinden 12 Osmangazi Köprüsü yapabilirdi. Sonuç olarak, Türkiye’nin ve Suriyeli sığınmacıların iyiliği için Suriyelilerin ülkelerine dönmesinin sağlanması tek çözümdür. İYİ Parti, Suriyeli sığınmacıların vatanlarına dönmeleri için gereken her önlemi alacaktır(DHA, 28 Kasım 2018).
ERDOĞAN 32 MİLYAR DOLAR DEMİŞTİ
Türkiye'nin tüm kategorilerde milli gelirine göre en çok yardımı yapan ülke olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Birçok gelişmiş batılı ülkelerin mültecileri için dikenli tel ördüğü bir dönemde Türkiye 32 milyar yardım yapmıştır. Türkiye 4 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapıyor." diye konuştu(Kaynak: bloomberght, 27 Temmuz 2018).
DÖRT MİLYONU AŞKIN SIĞINMACI
Yani şu anda Türkiye’de dört milyonu aşkın sığınmacı bulunuyor ve bunları üç milyonu aşkını Suriye’den gelmiş sığınmacılar teşkil ediyor. Dünyada hiçbir ülke bu kadar sığınmacıyı kendi ülkesine almaz, almadı zaten, en fazla sığınmacıyı barındıran ülke Türkiye.
Bu sığınmacıların sayısı bir yana, onlar için harcanan milyarlarca dolar bir yana, geldikleri yerlerin de büyük bir önemi var Türkiye için. Çünkü bunlar Suriye doğusu ve kuzeyinden geliyor yani 1915 büyük Ermeni isyanı sonrasında Osmanlı tarafından tehcir edilmiş Ermenilerin gönderildikleri yerlerden…
O dönemdeki sayıları yüzbinlerle ifade edildiği dikkate alınacak olursa, bir yüz yıl içinde sayılarının ne kadar artış olduğu da istenirse hesaplanabilir. Zaten Ermeni web sitelerinde -manşet resminde görüldüğü gibi- tehcirle giden Ermenilerin Suriye'de ikamet ettiklerinin yerler ve sayıları da yayınlanıyor...
1915’TE NE OLDU?
Rusların Doğu Anadolu’yu işgaliyle birlikte büyük Ermeni ayaklanması, 20 Nisan 1915’te, Van’da başladı… İsyan bastırıldı. 27 Mayıs 1915’te, günümüzde hala konuşulan Ermenilerin tehcir edilmesi kararı çıkarıldı. Kararın gerekçesi şu oldu;
‘SURİYE’NİN KUZEYİ VE DOĞUSUNA BÜYÜK TEHCİR’
‘Savaş yörelerine yakın bölgelerde oturan Ermenilerin bir kısmı ordunun harekatını zorlaştırır davranışlarda bulunmakta, halk saldırmakta ve isyancılara yataklık etmektedirler. Bu yüzden Van, Bitlis, Erzurum vilayetleriyle Adana, Mersin, Osmaniye ve Kozan kazaları, Maraş’ın merkezi dışında Maraş Mutasarrıflığında, Halep vilayetinde, İskenderun, Antakya kazalarında oturan Ermenilerin yerleri değiştirilecektir.
Bunlar, Musul ve Zor mutasarrıflıklarının Van vilayetiyle bitişik kuzey kısımlarına, Halep vilayetinin doğu ve güneydoğusuna ve Suriye vilayetinin doğusuna nakledileceklerdir(2)’.
Yazıldığı gibi yapıldı ve Ermenilerin bir kısmı Suriye’nin kuzeyi ve doğusuna tehcir edildi. Ermeni tehciri, Ekim 1916’da son buldu.
BU SIĞINMACILAR KİM
Şimdi yıl 2018…
Türkiye'nin tüm kategorilerde milli gelirine göre en çok yardımı yapan ülke olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Birçok gelişmiş batılı ülkelerin mültecileri için dikenli tel ördüğü bir dönemde Türkiye 32 milyar yardım yapmıştır. Türkiye 4 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapıyor." diye konuştu.
Yani şu anda Türkiye’de dört milyonu aşkın sığınmacı bulunuyor ve bunları üç milyonu aşkını Suriye’den gelmiş sığınmacılar teşkil ediyor.
SIĞINMACILAR OLAĞANDIŞI AYRICAKLIKLAR
İlginçtir bunlara vatandaşlık hakkı, çalışma ve ikamet izni veriliyor; 30 milyar dolara yakın para harcanıyor ama işin trajik yönü şu ki bu sığınmacıların 1915’de tehcir edilmiş Ermeniler olup olmadığı hiç kimsenin akla gelmiyor. Oysaki bu sığınmacıların Suriye’den geldikleri yerlerle 1915 Ermeni isyanında tehcir edilenlerin gönderildikleri yerler hemen hemen aynıdır.
Eğer göç ettirilenlerle bugün gelenler aynı kişi ya da onların soy bağları ise yakın gelecekte Türkiye çok daha ağır bir sorunla karşı karşıya gelecek demektir. Çünkü Ermenistan bu tehcire ‘soykırım’ diyerek Türkiye’den toprak ve tazminat istiyor ve bu konuda yüzlerce dava açılıyor.
Eğer gerçekten de bu gelenlerle zamanında tehcir edilenler aynı kişilerse yarın bu sığınmacılar, Ermenistan’ın bu haksız taleplerine destek verecek, vatandaşlık hakkı alacakları için de Türkiye’de dava açabileceklerdir.
İç hukuk yolları tüketildiğinde ise bu davalar uluslararası mahkemelere taşınabilecektir. Ama bu kez ortaya daha tuhaf bir durum çıkacak –sığınmacılara vatandaşlık verildiği için- bu davaları açanlar Türk vatandaşı kimliğini taşıyanlar olacak, uluslararası hukuk arenasında daha güçlü hale geleceklerdir.
SONUÇ
Birinci Dünya Harbinde, Osmanlı Devleti Doğu’da Ruslara karşı savaştı, tutunamadı geri çekilmeye başladı ve toprakları Ruslar tarafından işgal edildi. Böylesi bir işgal ve savaş döneminde Van’da Ermeniler, Hakkari’de Nesturiler isyan çıkardı. O savaş koşullarında bu isyanlar bastırıldı ve Nesturiler İran ve Irak kuzeyine kaçtı, Ermenileri ise Suriye kuzeyi ve doğusuna tehcir edildi.
Bugün Türkiye hem Suriye hem de Irak’la sorunlar yaşamaktadır. Irak’ta, Ermeni Taşnak-Hoybun örgütünün günümüzdeki uzantısı olan pkk terör örgütü hudutlarımızda yuvalanmış hatta Irak hudutlarını aşarak Suriye hudut boylarını da ele geçirmiştir. Arkasında da Amerika desteği vardır. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesinin bize görünen silahlı ayağı pkk terör örgütüdür.
Öte yanda, toprakları pkk terör örgütünün PYD YPG gibi farklı isimler altındaki uzantıları Suriye devletini tehdit etmektedir. Suriye’nin doğu ve kuzeyinde yer alan önemli miktarda topraklarını da işgal etmişlerdir.
Hem Irak’ta hem de Suriye’de konuşlu bu terör örgütlerine karşı doğal olarak Türkiye’nin Irak ve Suriye merkezi hükümetleriyle işbirliği yaparak bu tehditleri bertaraf etmesi en akılcı yaklaşımdır. Ancak şu andaki Türkiye siyaseti böyle bir yol izlemek yerine pkk terör örgütünü himaye eden Barzani ile ilişkiler geliştirmektedir.
Suriye’de durum daha vahimdir çünkü Suriye merkezi hükümetini düşman gören bir siyasetle olaya yaklaşan Türkiye bu tavrıyla Amerika ve İsrail benzeri bir siyaset izlemektedir. Çünkü Esad rejimini düşman görüp yıkılmasını isteyen İsrail-Amerika’dır. Amaçları da Esad rejimini devirip İsrail yanlısı bir hükümeti iş başına getirmek suretiyle İran’ı bölgesinde önce yalnızlaştırmak, ardında da İran rejimini devirmektir.
Tüm bunların yanı sıra, Türkiye Suriye’den gelen dört milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapmakta ve milyonlarca dolar harcamaktadır. Gelen sığınmacıları normal yardımların çok çok üstüne ilgi gösterilmekte, eğitim ve sağlıkta ayrıcalıklar tanınmakta, vatandaşlık verilmekte, bir şekilde bu sığınmacıların kalıcı bir şekilde yerleşebilmeleri için her türlü destek sağlanmaktadır.
Eğer ki bu sığınmacıların birçoğu, 1915 tehciriyle Suriye’ye gönderilmiş kişiler ise, Türkiye yakın gelecekte çok ağır bir toprak ve tazminat talebiyle karşı karşıya kalabilecektir. Çünkü başta Ermenistan olmak üzere tehcir edilmiş örgütlü Ermeni toplulukları şimdiden bu taleplerini yüksek sesle dile getirmektedir. Türkiye şimdiden bu gelen sığınmacılar üzerinde küresel bağlantıları açısından araştırma yapmalı ve acilen tedbir almalıdır. Türkiye bu sığınmacıların kalıcı hale dönüşmemesi için de acilen tedbir almalıdır.
Diğer taraftan, Türkiye, Irak ve Suriye’den gelen terör tehditlerini bertaraf edebilmek için hem Suriye hem de Irak merkezi hükümetleriyle işbirliği yapmalıdır.
Erdal Sarızeybek
Yararlanılan kaynaklar:
1. Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, ‘Ermeni Sorunu’nun Kökeni,’, s. 102, Pozitif Yayınları, 2007.
Başvuru kitabı: MENORA/ Işığın Gölgesindeki Darbe- Destek Yayınları