Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.
Erdoğan, "O gece bu ülkenin Cumhurbaşkanı sabaha kadar görevinin başındaydı. Ertesi gün erken saatlerden itibaren de hiç. Ara vermeden cumhuriyet tarihinin liderler düzeyindeki en yoğun telefon trafiğini yürüterek görevine devam ediyordu. Çok merak ediyorsan, sen de arardın sana da bilgi verirdik, bu protokol anlayışına da sığmaz; ben kalkıp seni mi arayacağım, sen ara" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Terörle mücadelede 40 yıla yakın süredir verdiğimiz binlerce şehidimize Suriye'de malum yenileri ekleniyor. Son olarak İdlib'de rejimin saldırısında hayatını kaybeden 36 askerimizin de aralarında olduğu nice askerimizi toprağa verdik.
Hiçbir şehidimizin tek bir damla kanı boşa gitmiyor. Şehitler tepesi boş kalmayacak sözünü anlamak için imanın yanında içinden çıktığınız kültürü bilmek gerekiyor.
Ebediyete uğurladığımız askerlerimizin polisimizin jandarmamızın güvenlik korucularımızın şüheda makamına yükseldikleri konusunda şüphesi olan önce dönüp kendi imanını sorgulasın. Şehitler tepesi boş kalmayacak sözünü anlamak için de bağrından çıktığınız toplumun kültürünü bilmeniz gerekir. Şehitler tepesi boş kalacak diyen kişi bu ülkeyi düşmana teslim etme peşindedir. 15 Temmuz’da milletimiz sokaklarda şehit olurken tankların arasından sıyırıp belediye başkanının konutunda kahvesini yudumlayanlardan bu millette şehadet yolunda gitmek gibi bir şey olmaz. Dikkat ederseniz bu tipler bize dönüp Türkiye’nin Suriye’de ne işi var derken Avrupa ülkelerine asla böyle bir soru yöneltmiyor. Çünkü bunların gözünde ülkemizin yürüttüğü mücadelenin tek bir değeri yoktur. Tek dertleri kendilerine yol verilmesini sağlamaktır. Bunlara en güzel cevabı gazilerimiz, şehitlerimiz ve milletimiz veriyor.
Sokakta mikrofon uzatılan bir teyzemiz 'Yılan gelmiş biz Suriye'ye gitmezsek Türkiye'yi taksim ettiler' diye aydınlarımızın gösteremediği feraseti ortaya koyuyor. Değerli kardeşlerim evet ben inanarak atalarımızdan ilham alarak şehitler tepesi boş kalmayacak dedim, diyorum, diyeceğim.
Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim tiksinmedim şehitler ölmez vatan bölünmezden diyenlere bir şey ifade etmiyor. Bu zihniyet bugün Suriye’ye savaş açsak banko Esad’ı tutarım diyerek karşımıza sürekli terör örgütlerinin tezleriyle çıkarak yerini yıllar önce zaten belli etmiştir. Kimin nerede olduğunu çok dikkatle takip etmemiz lazımdır. Bay Kemal’in yeri bellidir. Bay Kemal’in yeri ne vatandır ne bayraktır. Onun yeri Esed’in yanıdır. Buyur sen git. Zaten yanında da Bay monşerler var. Onlarla beraber güzel bir yolculuk gerçekleştirirsin. CHP Genel Başkanı’nın hezeyanlarına cevap vermek gerçekten ağırıma gidiyor. Eskiden beri süren bu tutuma bir yere kadar siyasetin cilvesi olarak tahammül etmek mümkündü ama artık mesele doğrudan istikbalimize saldırı noktasına gelmiştir. Kendisi bizi tahrik ettiğini sanarken aslında ülkemize olan kinini kusuyor. Sizleri ve tüm milletimi bu kişinin hezeyanlarına tekrardan maruz bırakmaktan dolayı da hüzünlüyüm.
Bu zatın ağzından ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini savunma adına tek bir kelime çıkmazken her sözüyle karşımızdakilere destek veriyor. Bu zat dün de çıkmış kürsüye o gece neredeydiniz diye soruyor. O gece bu ülkenin Cumhurbaşkanı sabaha kadar görevinin başındaydı. Ertesi gün erken saatlerden itibaren de hiç. Ara vermeden cumhuriyet tarihinin liderler düzeyindeki en yoğun telefon trafiğini yürüterek görevine devam ediyordu. O gece bu ülkenin meclis başkanı cumhurbaşkanı yardımcısı milli savunma bakanı iç ve dış işleri bakanı, MİT başkanı savunma sanayi başkanı ve diğer tüm görevliler görevinin başındaydı. Kılıçdaroğlu CHP genel merkezinde kahve içerken ülkeyi yönetenler yüreklerindeki acıya rağmen şehitlerimizin kanını yerde bırakmamak için canla başla çalışıyordu.
Hatay valimizden cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığına kadar her seviyede bilgiler milletimizle paylaşılmıştır. CHP’nin başındaki zat kim bilir hangi senaryoların peşinde olduğu için kimin ne açıklama yaptığını takip edememiş olabilir. Ama milletimiz her şeyi başından itibaren takip etmiştir. Başbakanlığımız ve cumhurbaşkanlığımız döneminde dünyanın dört bir yanını nasıl hallaç pamuğu gibi attıysa bugün de gerektiğinde her yere gitmekten imtina etmeyiz. Diplomatik görüşmeleri bunun için bir yerler gitmeyi kendi kısır dünyasındaki kısır dünyasındaki turistik ziyaretlerle karıştıran bir zihniyete ne desek boştur.
2023’te bu ülkede bir cumhurbaşkanlığı seçimi var yüreğin yetiyorsa çıkarsın ben bu ülkeyi yönetmeye talibim dersin, dediklerini de yaparsın. Ama o güne kadar bu zata düşen görev milli görevlerimizi ilgilendiren konularda sorumluluk sahiplerine destek vermektir. Bunu yapamıyorsa sukût etmesine de razıyız." "Rejiminkiyle mukayese edilemeyecek kadar az da olsa elbette bizim de kayıplarımız var. Uçaklarımızla topçularımızla komandolarımızla yürüttüğümüz destansı mücadele ile rejimi her geçen gün biraz daha eritiyoruz.
"Suriye’de vermediğimiz mücadeleyi kendi topraklarımızda çok daha ağır ve büyük bedeller ödeyeceğimizi bilmek için daha neyi yaşamamız gerekir?
Suriye’deki durum yeni acılar, yeni trajedilerle giderek daha kötüleşiyor. Bugüne kadar rejim 3 bin 200’ün unsurunu, 160’a yakın tankını, çok namlulu roketatarlarını kaybetmiştir. Bizim savaşmayı bilmeyen değil, savaşmak istemeyen bir ülke olduğumuzu bir kez daha herkese ispatladığımıza inanıyorum.
Bu defa başaramayacak. Türkiye hem kendi güvenliği ve huzuru, hem de Suriyeli masumların hayatlarını kurtarmak için bilfiil sahaya çıkmıştır. Bu durum şayet İdlib’den ve diğer güvenli yerlerden çekilirsek teröristlerin doğrudan ülkemiz topraklarını hedef alacağının en somut ifadesidir. İstanbul’un Ankara’nın İzmir’in Antalya’nın Trabzon’un savunmasının Afrin’de İdlib’de Resulayn’da Kuzey Irak’ta hatta Libya’da başladığını hamdolsun milletimiz biliyor ve verilen mücadeleye sahip çıkıyor. Ne ülkemizi terör örgütlerinin eli kanlı rejimin ve onları destekleyenlerin insafına terk edeceğiz ne de mazlum Suriye halkını kendi başına bırakacağız. Sahada da diplomasi masasında da mücadelemizi sürdürerek Türkiye’nin sokulmaya çalışıldığı cendereden kurtaracağız. İşte o zaman önümüze yepyeni bir dönemin açıldığını göreceğiz. Türkiye’yi hedeflerine ulaştırana kadar bize durmak, dinlenmek haramdır. Mücadele zamanlarında 83 milyon biz biriz, beraberiz ve birlikte Türkiye’yiz ve biz birlikte güçlüyüz.
Türkiye’yi hedeflerine ulaştırana kadar bize durmak dinlenmek haramdır. Mücadele zamanlarında 83 milyon biz biriz beraberiz birlikte Türkiye’yiz ve birlikte güçlüyüz. Futbol sahalarında bile milletimizin ülkesine askerine verdiği destek bunun en güzel örneklerinden biridir. Bay Kemal farklı şeyler bekliyordu ama futbol sahalarının tribünlerinden ona farklı bir cevap geldi.
Terör örgütlerinin ve zalim rejimin elinden kaçan 4 milyon Suriyeli ülkemize sığınmadı mı. Bu ülkede evini topraklarından ayrılarak kaçmak zorunda kalan kimseye kötü bakmaya hakkı yoktur. Bize düşen bu insanların yeniden evlerine dönmelerinin mücadelesini vermektir. Bilindiği gibi 36 şehit verdiğimiz 27 Şubat'taki saldırının ardından Avrupa’ya gitmek isteyen mültecilere sınırlarımızı açma kararı almıştık. Bu kararımız uluslararası hukuka uygundur. Bugün mültecilere sınırlarını kapatan onları döverek bindikleri botları batırarak geri göndermeye çalışan her Avrupa ülkesi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırıdır.
Bu fotoğrafta yemek ve kıyafet dağıtılan erkek ve kız çocuklarından biri de belki Miçotakis’in büyükannesi veya büyükbabasıdır.
İkircikli davranıyorlar. Bunların tek yüzü yok maalesef birkaç yüzü var. Dürüst davranın ya. Verecekseniz verirsiniz, vermeyecekseniz vermezsiniz. Ama bizi aldatmaya kalkmayın. 40 milyar doları bu işte harcayan Türkiye evvelallah bir 40 milyarı daha harcar.
Avrupa ülkeleri şayet sorunu çözmek istiyorlarsa Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi ve insani çözüme destek vermelidir. Bunun dışındaki yaklaşımların tamamı da zaten yabancı düşmanlığı batağında debelenen Avrupa Birliği'ni kendi değerlerinden biraz daha uzaklaştıracaktır.
Umudumuz yaşanan gelişmelerin Avrupa Birliği’nin gerçekleri, görmesine ve gereken desteği sağlamasına vesile olmasıdır.