İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin tartışmaları hız kesmeden devam ediyor.
Aradaki oy farkının çok olması ve seçim sonuçlarının Türkiye üzerinde etkisi olması yandaşlar arasında sert hesaplaşmalara sahne oluyor. AKP'nin kaderi bugünde tartışılmaya devam ediyor. İşte günün havuz yazarlarından özetler...
Eski AKP Bursa Milletvekili ve Karar yazarı Mehmet Ocaktan'a göre "Deniz bitti" ve dolayısıyla "AKP için ahlaki değişim şart..."
Ocaktan, 23 Haziran'da İstanbul'da alınan sonuçları değerlendirirken "Unutulmamalıdır ki İstanbul’daki ağır yenilgi, sadece bir belediye kaybetme meselesi değildir, bu geçmişte değişimi, yeniliği ve geleceği temsil eden bir partinin artık statükoyu temsil eder hale gelmesidir" dedi.
Ocaktan'ın "Ve deniz bitti AK Parti için ahlaki değişim şart" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İstanbul seçimleri, AK Parti açısından ahlaki anlamda bir iç sorgulamanın ve değişimin şart olduğunu herkesin anlayabileceği bir lisanla ortaya koymuş bulunuyor. AK Parti’nin, sanki hiçbir şey olmamış gibi aynı retorik ve statik üzerinden problemleri görmezden gelme; “Nasıl olsa bugünler de geçer ve yolumuza kaldığımız yerden devam ederiz” anlayışıyla yeni siyaset üretmesi mümkün değildir.
Unutulmamalıdır ki İstanbul’daki ağır yenilgi, sadece bir belediye kaybetme meselesi değildir, bu geçmişte değişimi, yenliği ve geleceği temsil eden bir partinin artık statükoyu temsil eder hale gelmesidir.
Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi bugünkü köşesinde "AK Parti’de şu ana kadar güçlü bir değişim iradesini gördüğümü söyleyemem" dedi.
Selvi'nin "AK Parti’de değişim olacak mı?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
AK Parti siyasi hayatının en kritik dönemeçlerinden birinde. İstanbul seçimlerine yönelik yapılacak tespitler ve bundan sonra izlenecek yol, AK Parti’nin kaderini belirleyecek. AK Parti’nin en büyük şansı, çok güçlü bir liderinin olması. Erdoğan, süreci tersine çevirebilecek bir etkiye sahip. Bu yüzden Erdoğan’ın yapacağı hamleyi tespit etmeye çalışıyorum. Henüz sürecin başındayız ama şu ana kadar güçlü bir değişim iradesini gördüğümü söyleyemem. Durmak yok, yola devam durumu…
AK Parti MYK’da ve ondan bir gün önce İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim sonuçlarına ilişkin iki ayrı sunum yapılmış. Oy hareketleri üzerinden bir tablo çıkarılmış. Ekonomi, işsizlik, Suriyeliler, YSK’nın iptal kararı, Öcalan’ın mektubu gibi nedenlere pek girilmemiş. Kampanyanın dili üzerinde durulmamış.
Yeni partinin kurucuları arasında ismi geçen Abdullah Gül'e yakınlığıyla bilinen Fehmi Koru fehmikoru.com'da yayımladığı bugünkü yazısında, "Yanlışlar devam ederse sonunda çareyi yine halk bulacaktır" dedi.
Koru'nun "İktidar peş peşe hatalar yapıyor ve siyaset alanında zararını da görüyor.. Endişem büyük…" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İki seçim arasında yürüttüğü kampanya da baştan sona yanlıştı AK Parti’nin. Yanlışlıktan dönmek amaçlı son birkaç güne sığdırılan yeni propaganda unsurları ise katmerli yanlışlar olarak siyasi tarihimizde yerlerini aldılar.
Seçimden sonra sandığa yansıyan daha güçlü yeni iradenin AK Parti adayı tarafından hiç vakit kaybedilmeden kabulü ve ardından partinin kurumsal yapısının da ona eşlik etmesi doğru davranışlardı. Bunlara bakıp “Burada duracak mı yanlışlar?” derken seçim sonrasında da yanlışlara yenileri eklenmeye başlandı.
Çevre bakanlığının belediye şirketleri ve iştiraklerinin yönetimlerini belirleme yetkisini belediye başkanlarından alıp belediye meclislerine vermesi gibi…
Hukuki açıdan yok hükmünde olan karar mahkemeden de döndü zaten; ancak bakanlığın kararında ısrarlı olduğu da gelen haberler arasında. Halkın oyuyla seçilen belediye başkanlarını elindeki gücü kullanarak başarısız kılma yanlış arayışında AK Parti.
AK Parti çevrelerinin daha önce kendilerinde olan belediye başkanlıklarını kaybetmeyi kabulde zorlandıklarına dair dışa vuran yanlış tepki ve değerlendirmeleri de bu arada hesaba katmak gerekiyor.
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakınında bulunanlara yönelik olarak bir yazı kaleme aldı. Taşgetiren, “Etraf yanıltıyor' yaklaşımı, farkında olmaksızın içinde 'Lider’in yanılmaya açık olduğu' düşüncesini saklar" dedi.
Erdoğan'a yönelik olarak "Lider kendi 'Etraf'ını kendi seçer. Etraf iyi ise iyi seçim yapılmıştır, kötü ise kötü seçim yapılmıştır" diyen Taşgetiren'in "Liderin 'etraf' sınavı" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
“Tayyip Erdoğan Ak Parti’nin her şeyi” demek gayretullaha dokunacağı için söylenemese de “Çok şeyi” olduğunda şüphe yok. En azından Ak Parti camiası açısından.
Kurulurken “Eşitler arasında birinci” idi. Süreç içinde “Eşitler”in ya eşitliği aşındı ya da “üç dönem uygulaması” sebebiyle kenarda kaldılar.
Dolayısıyla Erdoğan’ın “Birinciliği”, “Liderlik” haline geldi. Sonra da sistem değişikliği ile “Tek belirleyici” konumuna yükseldi. Üstelik bu statü, “Ümmetin lideri” gibi manevi bir donanımla beslendi.
Gelinen noktada en zor olan şey, herhangi bir sorun çıktığında bu konumdaki bir insanın sorumluluğunu ifade edebilmektir.
Erdoğan'ın eski danışmanı, 'Dolmabahçe Mutabakatı'yla çokça gündeme gelen Star Gazetesi yazarı Yalçın Akdoğan bugünkü köşesinde, "İmralı mektubunun ters teptiği ve önceki seçimde beka söyleminin olumsuz etki yaptı" dedi.
Akdoğan'ın "Doğru bilinen yanlışlar…" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Kampanya sürecinde yaşanan kimi hadiselerin de sonuca dramatik etki yaptığı konuşuldu. Mesela İmralı mektubunun ters teptiği ve önceki seçimde beka söyleminin olumsuz etki yaptığı gibi…
Anket verileriyle çıkan sonuçlara bakıldığı zaman bu iddiaların tamamıyla teyid edilmediğini de söyleyebiliriz. İmralı hadisesi yaşanmadan önce yapılan anketler ile sonuçlar arasında ciddi bir fark yok. Bu olayın trendi ciddi şekilde değiştirdiğine dair de bir emare yok. Tartışma konusu olmak ile sonuca tesirli olmak farklı şeyler.
Aynı şey, beka meselesi için de geçerli. 31 Mart’tan önce beka söyleminin ters teptiği söyleniyordu, 31 Mart’tan sonra bu söylemin fazla dile getirilmemesinin tabloyu iyileştirmediği de görüldü.
AK Parti çevrelerinde çokça dile getirilen tabanın daha fazla motive olduğu, tam bir ayılma ve canlanma içine girdiği, daha pozitif bir dalganın oluştuğu söyleminin de temenni olduğu anlaşıldı. Belki önceki seçimde daha düşük bir motivasyonla destek verenlerin bu seçimde daha hararetli bir şekilde sandığa gittiği söylenebilir, bunun böyle bir algı oluşturması da mümkündür.
Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak bugünkü köşe yazısında AKP aynı argümanlarla giderse "AKP'nin yenilgiye uğraması muhtemeldir" dedi.
Albayrak'ın "AK Parti seçmeni, CHP’ye nasıl oy verdi?" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Dolayısıyla AK Parti’nin kuruluşuna ve şimdiye dek kazandığı zaferlere karine teşkil eden kimlik siyaseti boşa düşmüş oldu.
Aynı argümanlarla giderse, söyleyebiliriz ki 2023 yılı için AK Parti iktidarı cepte değil. Önümüzdeki süreçte çok farklı bir yol, strateji ve söylem geliştiremezse, “eşitlik ve kalkınma” üzerine kurulan tezler güncellenmezse AK Parti’nin genel seçimlerde yenilgiye uğraması muhtemeldir. Köprüler, yollar, tüneller, savunma sanayi ve diğer hamleler hatırlatıldığında bazı seçmenler “Eee ne olmuş” diyebiliyor zira.
Elbette, güneyimizde bir YPG devleti hem de ABD eliyle konuşlandırılmaya devam edilirken yeni bir çözüm sürecinden bahsetmiyorum, edenleri de yadırgıyorum. Fakat ekonomi, işsizlik, genç seçmenle iletişim, Erdoğan’da değil ama AK Parti kadrolarında görülen iktidar kibri gibi başlıklar önemli tabii… Fırsat olursa bunları da değerlendiririz.(Sol haber)