Sözcü gazetesi bu durumu okurlarına şikayet etti, “aboneliğimizi iptal ederek okurların habere ulaşmasını engelliyorlar” diye manşet yaptı.
★
Halbuki…
Şahane bir durum bu.
★
Çünkü bana sorarsanız, Anadolu Ajansı artık devletin haber ajansı filan değildir, sarayın borazanıdır.
Halkın doğru haber alma hakkını savunuyorsak, Anadolu Ajansı'nın haberlerini kullanmak değil, kullanmamak gazeteciliktir.
★
Anadolu Ajansı'yla beraber, günümüzün mütareke basınını, haysiyet celladı besleme medyayı, “tarafsız” maskesi takarak, kasten, Cumhuriyet devrimi'ne karşı suç işleyen kötülük maşalarını, “demokrat” ayaklarına yatıp, kumpas programlarına figüran olarak katılan, böylece, bu kukla yapıları meşru hale getiren hacıyatmazları, karşıymış gibi görünüp, düpedüz çanak tutan yazılarıyla saray fedailiği yapan kamuflajlı omurgasızları yok saymaktır, gazetecilik.
★
Ne demek istediğimizi anlatabilmek için, makarayı az geri saralım…
★
Demokrat parti dönemiydi, namuslu gazeteciler mahkeme mahkeme süründürülüyor, halka doğru haber veren gazeteler sansürleniyor, kapatılıyordu.
O zamanlar televizyon yoktu.
Tek kanal radyo vardı.
Devletinmilletin radyosu olması gerekirken, hükümetin borazanıydı.
Sabah açıyorsun, iktidarı pohpohluyor, akşam açıyorsun, iktidarı şakşaklıyordu.
Yalan haberler yayınlıyor, diniman sömürüsü yapıyor, habire Chp'ye ve Chp'lilere küfrediyor, biat etmeyenleri “imansız” ilan ediyorlardı.
★
Demokrat partili olmayan vatandaşlara gına gelmişti.
Orantısız zeka devreye girdi…
“Radyo İstasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği” kuruldu.
★
Genç okurlar ironi yaptığımı düşünebilir ama, demokrasi ve basın özgürlüğü tarihimizin hazin gerçeklerinden biri bu…
Avukat Bedri Çalışkur, üniversite öğrencisi Altınay Onat Aydınlı ve Fehmi Demirtaş isimli vatandaşlar tarafından resmen kuruldu.
★
Basın toplantısı düzenlediler.
“Memleketimizde ve dünyada neler olup bittiğini doğru şekilde öğrenmek istiyoruz, bu bizim en tabii hakkımız, fakat radyoyu açıyoruz, devamlı partizanca yayın dinliyoruz, devletin radyosu gayesinden ayrıldı, partizanca neşriyatı şiar edindi, radyodan partizanlığın kaldırıldığı gün, derneğimizi feshedeceğiz, üye kayıtlarına yarın başlıyoruz” dediler.
★
1 Aralık 1958'de kurdular.
Ertesi sabah…
2 Aralık 1958'de kapatıldılar!
★
Bir gün bile açık kalamadılar.
Derneğin merkezi, avukat Bedri Çalışkur'un Galata'daki yazıhanesiydi, polis tarafından basıldı, mühürlendi, kapısına da İstanbul valisinin emriyle polis dikildi, girişçıkış yasaklandı.
Derneğin kurucuları savcılığa sevkedildi, “ahlaka ve genel adaba aykırı davrandıkları” gerekçesiyle dava açıldı, üçer lira sembolik para cezasına mahkum edildiler, bu mahkumiyet yaftası sayesinde bir daha böyle bir girişimde bulunmaları engellenmiş oldu.
★
İstanbul valisinin kapatma kararı, inadına “radyo”dan okundu…
“Derneği kuran şahısların kasıt ve niyetleri suç mahiyetinde görülerek, Cumhuriyet müddeiumumiliğine tevdi olunmuştur, merkez telakki ettikleri yer, polis tarafından kapatılmak suretiyle menedilmiştir” denildi.
★
Yani…
Yandaş radyoyu dinlememek, suçtu!
Yandaş radyoyu dinlememek, ahlaka ve adaba aykırıydı!
★
Akp türevi iktidarların en korktuğu durum, işte budur.
★
Akp türevi iktidarlar en büyük gücünü, yandaş medyadan alır.
★
Akp türevi iktidarların en büyük korkusu, yandaş medyanın okunmamasıseyredilmemesidir!
★
Ve, yandaş medyanın varlık sebebi de, aslında zannedildiği gibi iktidar değildir… Ahmak gibi bunları muhatap alan muhalefettir.
★
Dolayısıyla…
Sözcü'nün Anadolu Ajansı'nı okurlara şikayet etmek yerine, zaten çoktan Anadolu Ajansı aboneliğini kendisinin iptal etmesi gerekirdi.
★
37 senelik profesyonel iletişimci olarak iddia ediyorum.
Yandaş medyayı görmezden gelin…
En geç altı ay sonra akp makepe kalmadığını görürsünüz.
★
Üstelik…
Milleti alenen soyanların “günah işleme özgürlüğü” varsa, bizlerin de “seyretmeme özgürlüğümüz” olabilmeli değil mi?