Onur Hamzaoğlu, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, Hacettepe Üniversitesi'nden halk sağlığı uzmanlığı aldı, Kocaeli Üniversitesi'nde profesördü.
2009 yılında Dilovası ve Kandıra'da araştırmaya başladı.
Bebeklerini emziren annelerin sütünde yüksek miktarda ağır metal tespit etti. Bu bölgede dünyaya gelen ve henüz anne karnındayken etkilenmeye başlayan bebeklerin ilk kakasından alınan örneklerde, kurşun, cıva, arsenik, kadmiyum, alüminyum gibi ağır metaller buldu.
Aslında bu sonuçlar çok da şaşırtıcı değildi.
Çünkü, Dilovası'nda her 100 ölümün 33'ü kanser yüzündendi, Türkiye ortalamasının üç katıydı.
Profesör Onur Hamzaoğlu araştırmasında elde ettiği verileri 2011 yılında basın yoluyla kamuoyuna açıkladı.
Vay sen misin açıklayan…
Kocaeli büyükşehir belediyesi ve Dilovası belediyesi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunuldu, dört yıl hapisle cezalandırılması istendi.
YÖK'e şikayet edildi.
Kocaeli Üniversitesi tarafından hakkında soruşturma başlatıldı.
“Halkı paniğe sevketmek”le suçlandı.
Yandaş medya tarafından linç edildi, “yalan söylüyor” denildi.
Kocaeli büyükşehir belediye başkanı “şarlatan” bile dedi.
Mahkemelerde yıllarca sürüm sürüm süründürüldü.
Davaların hepsini birer birer kazandı ama, kara kaplı deftere yazılmıştı… Fetoyla mücadele ediyoruz ayaklarıyla, kanun hükmünde kararnameyle üniversiteden atıldı.
Yetmedi… Sayın hükümetimizin Suriye'ye yönelik askeri harekatını eleştirdiği için “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”le suçlandı, şırrak diye tutuklandı, altı ay hapis yatırıldı.
★
Profesör Onur Hamzaoğlu'nu imha etmişlerdi ama, Profesör Onur Hamzaoğlu sayesinde artık mızrak çuvala sığmıyordu.
Dilovası gerçeği örtülemez hale gelmişti.
Sağlık Bakanlığı mecbur kaldı… 2011 yılında “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli'nde çevresel faktörlerin sağlık üzerine etkileri” adıyla bilimsel araştırma başlattı.
Proje beş yıl sürecekti.
Aslında niyet taa en başından gayet belliydi… Araştırma bölgesini genişletmişler, araştırma süresini uzatmışlar, böylece kanser gerçeğini halının altına süpürerek, sayın ahalimizin unutmasını sağlamışlardı.
★
Tam düşündükleri gibi oldu.
Unutuldu.
★
Araştırma 2016 yılında tamamlandı.
Güya 2017 yılında sonuçları açıklanacaktı.
Açıklanmadı.
2018 bitti.
Gene açıklanmadı.
★
Bu araştırmada görev yapan Akdeniz Üniversitesi akademisyenlerinden gıda mühendisi Bülent Şık dayanamadı, Cumhuriyet gazetesinde dört bölümlük dizi yazı yayınladı.
“Türkiye'yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz, işte zehir listesi” diyerek, çatır çatır çatır yazdı.
★
Yeraltı-yerüstü su örnekleri, toprak örnekleri ve 1380 gıda örneği üzerinde çalışılmıştı, 15 bin civarında analiz yapılmıştı, analiz edilen örneklerin yüzde 40'ında kimyasal madde saptanmıştı, insanlarımız soludukları havayla, yedikleri yemekle, içtikleri suyla kanserojen madde alıyordu, Sağlık Bakanlığı'nın açıklamadığı rapor buydu.
Tekirdağ, Kırklareli, Edirne'de her beş ölümden biri, Kocaeli Dilovası'nda her üç ölümden biri, Antalya'da her on ölümden birinin sebebi kanserdi.
Endüstriyel atıklar, Marmara denizindeki balıklara bile, kabuklu canlılara bile zehirli kimyasal madde bulaştırıyordu.
★
Vay sen misin bunu açıklayan… Sağlık Bakanlığı suç duyurusunda bulundu. “Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı, gizli kalması gereken belgeleri açıklamak”tan dava açıldı, 12 yıl hapsi isteniyor!
★
Yani… Halkı göz göre göre kanser etmekte sorun yok ama, halkı kanser konusunda uyarmak suç bu ülkede!
★
İstediğin kadar organik beslen…
Kahırdan kanser olur insan Türkiye'de.