AKP’li Cumhurbaşkanı’nın ABD seferi sona erdi…
Sanırım, Erdoğan’ın en kısa süreli Amerika gezisi oldu! Yandaş medyaya bakacak olursanız, zafer naralarından geçilmiyor… “Mektubu da iade etti, FETÖ’yü de istedi”, “Mektubu masaya bıraktı” türünde başlıklar, “işte dik duruş budur” şeklinde yorumlar manşetlerde, televizyon programlarında yazılıyor, seslendiriliyor…
İyi de sonuç ne? S400’ler sorunu mu çözüldü? F35 programına mı geri döndük? Suriye’deki son kandırılışımızla ilgili bir değişiklik mi yaşandı? PYD/PKK konusunda bir kazanım mı elde ettik? FETÖ’nün iadesi ile ilgili bir gelişme mi oldu? Yaptırımlarla ilgili, Ermeni soykırım yasa tasarısı ile ilgili “bravo” dedirtecek bir başarı mı kazanıldı?
Bir tanesi haricinde tümüne “hayır” demek zorundayız ne yazık ki! Yalnızca ABD Senatosu’na getirilen Ermeni tasarısı, Beyaz Saray’daki toplantıya da katılan Senatör Lindsey Graham tarafından (şimdilik kaydıyla) bloke edildi…
Daha da acıklısı; Erdoğan’ın Trump’la görüştüğü sıralarda ABD Savunma Bakanı Mark Esper, gazetecilere yaptığı açıklamada aynen şu sözcükleri kullandı:
–SDG ile ortaklığımız sürecek. Onlara halen yardım sağlıyoruz!..
Dönelim Beyaz Saray görüşmesine; görünürde gayet sıcak geçti, Trump “Erdoğan’ın büyük hayranıyım” dedi, Erdoğan Trump’a “Dostum” diye hitap etti, tam 1 saat 15 dakika baş başa görüştüler, daha sonra heyetlerarası görüşmelere geçildi… İkili görüşmelerde neler konuşuldu bilmiyoruz; onu da el yordamıyla, yakın gelecekte yaşananlar üzerinden anlamaya çalışacağız! Şu andaki görüntü ve sonucu soruyorsanız gayet basit:
–Koca bir hiç!..
“Gazeteci olduğunuza emin misiniz?!”
ABD ya da Trump diyelim, tek bir başlığı dayattı:
–S 400’ler!..
Söyledikleri kısaca şöyle:
–Artık depoya mı kaldırırsınız, fişini mi çekersiniz, ne yaparsanız yapın, S400 Rus savunma sisteminden vazgeçin!..
Yeterli mi? Hayır! ABD askeri yetkilileri periyodik aralıklarla gelip, doğru mu söylüyoruz, yoksa savunma sistemini gizliden işler hale mi getirdik denetleyecekler!.. Nasıl buldunuz? Utanç verici değil mi?!.
Karşılığında ne veriyor peki ABD? Görünürde somut bir şey yok; belki yeniden F35 savaş uçağı programına dönüş, belki Patriot satışı, belki yaptırımların ortadan kalkması… Peki, başta Cumhurbaşkanı ve ailesi hakkındaki malvarlığı araştırması, Halkbank meselesi, onlar ne oldu?
–Ne bilelim, biz o 1 saat 15 dakikalık görüşmede yoktuk ki!..
Bence günün Amerikalılar açısından en eğlendirici, bizler açısından ise acı olayı tam da basın açıklaması sırasında yaşandı. Trump, toplantının sorucevap kısmında ikinci soruyu soracak gazeteciyi Erdoğan’ın seçmesini istedi. Cumhurbaşkanı da Sabah yazarı Hilal Kaplan’ı işaret etti. Bunun üzerine Trump aynen şöyle dedi:
–Sadece dostane muhabirler… Gazeteci olduğunuza emin misiniz? Neden Cumhurbaşkanı’nıza soru sormuyor sunuz? Türk hükümeti adına çalışmadığınıza emin misiniz?!.
Devamı daha da vahim; ben de İsmail Küçükkaya’nın Fox TV’deki programında yaptığı açıklamada öğrendim; o da Hürriyet muhabiri Cansu Çamlıbel’in mesajından öğrenmiş… Amerikalı Senatör Lindsey Graham, yanındaki diğer senatöre dönüp şöyle demiş:
–Bunların hepsi böyle artık, gazeteci değil hükümet görevlisi!..
Gülüşmüşler! Cansu Çamlıbel, “Biz gülemedik tabii” demiş; ben dinlemeye bile dayanamadım, yüreğim acıdı!..
Bir de mektup meselesi var tabii; Cumhurbaşkanı çok nazik bir ifadeyle “Takdim ettim” dedi konuşmasında… Böyle hakaret dolu, terbiyesizce, küstahça bir mektup için fazla mı nezaket içeriyordu acaba?..
İşte böyle muz gibi soyuluyoruz!..
Şehir hastanelerini biliyorsunuz…
Adı şehir ama tümü şehir dışında, ulaşımı zor bu hastaneler özel sektöre “müşteri garantisi” ile yaptırıldı! Bugüne kadar 30 tane yapıldı. Sağlık Bakanı geçen gün, bundan böyle bu hastaneleri devletin kendi kaynakları ile yapacağını açıkladı…
Ne güzel! İyi de diğerlerini niçin öyle yapmadı iktidar? CHP gerçekten takdire değer bir çalışmayla bu hastanelerin ekonomiye getirdiği yükü araştırdı; ortaya Cumhuriyet tarihinin en büyük kara delik faciası çıktı!.. Şehir hastanelerinin bizlere, çocuklarımıza maliyeti ne kadar biliyor musunuz?
–142 milyar dolar!..
30 şehir hastanesine 25 yılda ödenecek kira bedeli 77 milyar dolar. Çarpın 6 ile, 462 milyar TL!.. Hizmet bedeli için bu hastanelere ödenecek para ise 65 milyar dolar. Onu da çarpın 6 ile, 380 milyar TL’de o… Toplam 842 milyar TL… Bu rakamlar size pek bir şey ifade etmiyorsa şöyle izah edeyim:
–Bu 30 hastaneden yalnızca birinin maliyeti ile 1200 yatak kapasiteli tam 29 hastane yapılabiliyor!..
İhanete bakar mısınız!..