Can Ataklı, bugünkü "Bizim derdimiz de Rusya ve Amerika gibi petrol olmalı!" başlıklı yazısında, "Açılım adı altında yanlış bir politika izlenmesi yerine, Türkiye'yi biraz genleştirecek ama bölgedeki gücünü artıracak böyle bir strateji uygulaması, Türkiye'nin iç huzurunu da artıracaktır." ifadelerini kullandı.
Ataklı'nın yazısından o bölüm şöyle:
Bizim derdimiz de Rusya ve Amerika gibi petrol olmalı!
Tam bir yıl önce Erdoğan, daha net biçimde Suriye'ye operasyon yapılacağını söylemişti.
Sonra aralıklarla aynı şarkıyı tekrarlayarak “Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.
Sonunda Suriye operasyonu, ekim ayının ortalarında gerçekleşti.
Bir yıldır Suriye'ye yönelik bir operasyon yapılmayacağını yazdım söyledim.
Yapılsa da bunun sadece “bir tur atıp çıkmaktan ibaret” olacağını belirttim.
Nitekim öyle oldu.
Yandaş tetikçi medya eliyle, ülkede müthiş bir baskı yöntemi uygulandı. Sınır ötesi bir terör operasyonu sanki bir fetih gibi destanlaştırılmaya çalışıldı, birkaç gün içinde Amerika “Durun” dedi. Trump'ın gönderdiği adamları bir teslimiyet anlaşması imzalattı, operasyona ara verildi, ardından aynı işi bir de Rusya yaptı, AKP iktidarı, operasyonu bitirdiğini açıkladı.
Sonuç; Bir tur atıp çıkmış olduk.
Şimdi “destan” lafları pek yok ortalıkta ama “30 kilometrenin de ötesine geçeriz, önümüze bir tane PYD'li çıksın, yok ederiz” söylemi yaygın.
Erdoğan, böyle konuşunca bir de baktık ki Amerika çekilmekten vazgeçmiş, gerisin geriye dönüyor.
Ruslar da daha batıda dururken, şimdi bütün güney sınırımızı kapattı.
Güvenli Bölge kurduğumuz söyleniyor ama Rusya'nın izni, Amerika'nın haberi olmadan Suriye tarafına dönüp bakamıyoruz bile.
İşin kötüsü, Suriye ile de döndük 8 yıl öncesine. Bir ara “Katil Esed'le değil yan yana gelmek, adını bile anmam” diyordu Erdoğan, şimdi Esad diyor ki, “O adamla konuşmam ama askerler arasında konuşuyorlar, zaten Türk Ordusu da Erdoğan'a karşı ama belli etmiyor.”
Erdoğan ise sanki hiçbir şey olmamış gibi mağduriyet edebiyatını aynen sürdürüyor.
“Ruslar ve Amerikalılar” diyor, “Bunların derdi petrol, başka bir şey düşünmüyorlar.”
O halde AKP Genel Başkanı'na şunu sormak isterim; “Rusların ve Amerikalıların derdi petrolse, sizin derdiniz neden petrol değil?”
Ancak bunun yerine “aşağılık duygusu içinde ve mağduriyet edebiyatı” ile iç kamuoyunu etkilemeyi ve gücünü artırmayı hedefliyor.
Oysa yıllardır yazdığım ve söylediğim gibi Türkiye, bölgede güçlü bir oyun kurucusu olmak için hemen burnumuzun dibindeki petrol sahalarına el koymak zorundadır.
Bu bölgedeki petrol yatakları ya IŞİD'in ya PKK'nın ya da aşiretlerin elinde oyuncak olmuş durumda.
Amerika ve Rusya ise bunları kullanarak kendi hakimiyetini sürdürüyor. Çünkü başka çaresi yok.
Buna karşı bu bölgeler Türkiye'nin hakimiyetinde olsa, durum çok daha farklı olacaktır.
Petrol bölgelerinin Türkiye'nin elinde olması tüm bölgenin barış ve güvenliği için de en doğru yoldur.
Petrol gelirinin kontrolü, bunun terör finansmanında kullanılmasının önlenmesi, Türkiye sayesinde bir NATO denetiminin bölgede daha ciddi biçimde uygulanması, bölgedeki Kürtlerin de Arapların da gayrimüslimlerin de çıkarınadır.
Açılım adı altında yanlış bir politika izlenmesi yerine, Türkiye'yi biraz genleştirecek ama bölgedeki gücünü artıracak böyle bir strateji uygulaması, Türkiye'nin iç huzurunu da artıracaktır.
Ancak ne yazık ki AKP iktidarı, konuyu Türkiye yararına bir siyasete dönüştürmek yerine, iç politikada kalıcı bir hakimiyeti sürdürmek amacıyla heba etmektedir.