MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'nin yeni yasama yılının ilk grup toplantısında partililere seslendi.
1 Ekim'de başlayan yeni yasama yılında ilk grup toplantısını gerçekleştiren Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Yeni yasama yılının aziz milletimize, milletvekillerine ve parti gruplarına hayırlı olmasını diliyorum.
Sorunların ve zihni kurcalayan soruların varlığına işaret ettiğinin de farkındayız. Bizim her soruya verecek cevabımız, çözüm önerilerimiz vardır. Her zaman milletimizin emrine amadedir. Taşıdığımız sorumlulukların fevkinde hareket etmeye kararlıyız. Taviz çukuruna devrilmeden, yolumuza ve tarihi yolculuğumuza şevkle devam edeceğiz. İradesi sıra dağlar gibi duranlardanız. MHP, Türk milletinin sesidir. Türkiye'nin beka siperidir. MHP, Cumhur İttifakı Türkiye'nin muazzam sinerjisidir.
TBMM'nin yeni yasama yılında Cumhur İttifakı olarak Türkiye'ye sağlayacağımız ve kazandıracağımız pek çok yasal düzenleme, insanımızı huzur, refah ve esenliğe kavuşturacak pek çok sayıda adım ve kararımız olacaktır. Eylül ayı ile birlikte sahadaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Siyasi faaliyetlerimizi ülkemizin her köşesine temas edecek şekilde planladık. Afyonkarahisar'da başlayan istişare toplantılarımız 9 ayrı bölgeye yayılmış ve çok başarılı sonuçlar ortaya çıkmıştır.
MHP yaparsa en iyisini yapar. Davamızın haklarını layıkıyla savunacağız. Vatan ve millet sevdasının bayraktarı olacağız. Başarmanın sınırı, mücadelenin sonu yoktur.
İnandığımız sürece, ilkelerimize, davamıza bağlı kaldığımız sürece ne bir engel tanıyacağız ne de iftira ve ihanetlere boyun eğeceğiz. Bilinmesini isterim ki hiçbir çılgın varlığımıza zincir vuramayacaktır. Fitne ile örülmüş tuzaklara düşmeyeceğiz. Doğru duracağız, dürüst davranacağız, dengeli olacağız. Nerede bir mazlum varsa elinden tutacağız. Nerede bir garip varsa yanında olacağız, nerede bir hain çıkmışsa tam karşı cephesinde yerimizi alacağız. Bizler Türkiye sevdalısıyız, MHP'yiz. Ortak inanç ve şuurla kenetlenmiş iman neferleriyiz.
Bölge İstişare toplantılarımız yüksek başarı ile gerçekleşmiştir. Ancak geçtiğimiz pazar günü Ankara Bölge İstişare toplantımız öncesinde yaşanan bir trafik kazası hepimizi ziyadesiyle üzmüştür. Bartın'dan yola çıkan ve dava arkadaşlarımızı taşıyan bir minibüs kontrolden çıkarak kaza yapmıştır. Öncelikle ebediyete irtikal eden dava arkadaşlarıma cenabı Allah'tan rahmet diliyor, tedavi altında olan arkadaşlarıma şifa diliyorum.
Dünya ne eski dünya, insan ne eski insandır. Bu çelişkiden mütevellit yığılan çarpıklar hepimizin gündemini meşgul etmektedir. Covid19 salgının tehlike saçmasını, küresel ve bölgesel çatışmaların artan ölçeği, ekonomik gerilimlerin yaygınlık kazanması, siyasi ve diplomatik kutuplaşmaların sertliği aslında bakarsanız iyimserliği bir hayli gölgelemektedir. İnsanlığı kapanına sıkıştıran meseleler günbegün artmıştır. İnsani felaketlerin, göç krizlerinin, göçmen akımlarının, paylaşım kavgalarının, etnik ve mezhep rekabetlerinin, çok kutuplu dünyaya geçiş sancılarının neden olduğu kargaşayı donma noktasına taşımaktadır.
Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2020 yılında küresel ölçekte vasat bulan şiddet ve silahlı çatışmaların maliyeti 15 trilyon dolara ulaşmıştır. Kanlı çatışmalara giden büyük parasal meblalar açlık ve yoksullukla mücadeleye adansaydı dünya daha adil, daha yaşanabilir hale gelebilirdi. Küresel kuruluşlar, yardım örgütleri kaos mimarisini zayıflatmakta hem yetersiz hem de acizdir. BM, beş ülkenin tekeline girerek, onların baskı ve dozajı yüksek yayılmacı politikalarına kılıf hazırlamakla meşguldür. Gelir dağılımındaki uçurumlar, servet birikimindeki astronomik farklılıklar, barış, huzur ve güvenlik damarlarını tıkamaktadır.
Başta Rusya olmak üzere aynı kıtayı paylaştığımız ülkelerle de ters düştüğümüz konu başlıkları, sorun alanları vardır. Hükümet, takip ettiği çok yönlü ve aktif diplomasi ile farklı dönemlerde farklı çıkarları çatışan taraflarla aynı masaya oturabilme, Türkiye'nin haklarını savunabilme dinamizmine sahiptir.
İdlib merkezli yeni bir göç dalgasının sınırlarımıza yığılmasına mani olabilmek için bahse konu çözüm ikliminin yeşermesi şarttır. Türkiye, ikinci Afganistan olarak tarif edilen İdlib'te radikal unsurlarının ayrıştırma sürecini 2 yıl önce başlatmıştır. Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın ve Kremlin Sözcüsü'nün farklı tarihlerde Türkiye'nin taahhütlerine uymadığını iddia etmesi gerçek dışıdır. Üstelik saptırmadır. Soçi Zirvesi İdlib'in çok ötesine geçerek bütüncül bir perspektife bürünmüş, karşılıklı anlayış ön plana çıkmıştır. Suriye konusu kağıda dökülmüş, defalarca mutabakat sağlanmış bir durumdur. Birincisi İdlib, ikincisi 5 Mart 2021 mutabakatı ve üçüncüsü PKK/YPG ile Rusya ilişkisidir. PKK'ya, PYD'ye Moskova'da ofis açmasına müsaade eden Rusya'nın İdlib'de terörle mücadele söylemi bize göre inandırıcı değildir. Sözde M4 karayolunun güvenliğini sağlamak üzere Rusya ve Suriye ortaklığı ile bir kara operasyon bile gündeme gelmiştir. Bu operasyon sonrası oradaki insanların Türkiye'ye kaçması demektir. Buna rıza göstermemiz hayal ötesidir.
ABD yönetimi ise Rusya'da silah ve askeri malzeme alan ülkelere yaptırımları devreye sokmaktadır. ABD yaptırım kartını masaya çıkardı diye devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğimizi bekleyenler, aldığımız füze ve hava sistemini depolarda çürümeye terk edilmesini tavsiye edenler ya işbirlikçi ya da iradesizlerdir. Türkiye olarak neyi, ne zaman, nasıl alacağımızın ihtiyaç duyulan hesabını yalnızca Türk milletine vereceğimizi bilmesinde yarar vardır. Yaptırım var diye Türkiye Cumhuriyeti'nin şeref ve haysiyetini kimseye çiğnetmeyiz. Kimseye bu fırsatı vermeyiz.
ABD silah almayın diye ülkemize yaptırım gözdağı verirken, Suriye'nin kuzeydoğusunda ne işler çevirdiğini itiraf edecek dürüstlüğe sahip midir? PKK/YPG'ye bedelsiz silah veriyor da , bizim aldığımız silahlar mı gözüne batıyor. Hainlere mübah olan Türkiye'ye gelince ne hakla haram sayılıyor.
Bu sırada FETÖ irtibatlı Demokrat Partili bir senatör, Temsilciler Meclisi'nde gündeme Ülkü Ocakları'nı getirmiştir. 2022 yılı ABD Ulusal Savunma Yetki Yasası'nın onaylanan metninde, Ülkü Ocakları'nın bir terör örgütü olup olmadığı hakkında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından rapor hazırlanmasını öngören bir madde de yer almıştır. Bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar ülkücülerin varlığından, bu denli mi ürküyorlar cesaretimizden? Ben Ülkü Ocakları'nda yetişmekten iftihar eden bir genel başkanım. İkbal için değil, Türklüğün muzaffer şafağının sökmesi, milletin istiklal ve istikbal haklarının muhafazası için ülkücü oldum, yaşadım. Dünyaya bir kez daha gelsem, yine ülkücü hareketin bir ferdi olurdum. Ey ABD'nin Temsilciler Meclisi, ne anlatsak boş, ne biliyorsanız onu yapın, elinizden geleni ardınıza koymayın. Ülkü Ocakları'ndan şehit çıkar, gazi çıkar, kahraman çıkar, siyaset ve devlet adamı çıkar, adam gibi adam çıkar. Bir tek çıkmayacak teröristtir, haindir, devlet ve millet düşmanıdır.
Terör örgütü arıyorlarsa onlara Pensilvanya'ya bakın diyeceğim.
Zillet İttifakı'nın ana ortaklarını ikaz ediyorum. Sözde Kürt sorununu tartışmak demek, milleti tartışmak demektir. Milletin tartışılması, devleti tartışmaya açmakla eş anlamlıdır. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Kürt kardeşlerimi gören CHP, İP vardır. Köşesiz köşe yazarları, satılmış aydınlar vardır. Türk milleti kardeştir, büyük bir ailedir.
HDP meşru organ değil, terörizmin gayrimeşru oluşumudur. HDP'yi meşru görmek Kılıçdaroğlu'nu bölücülüğün ve terörün vagonu yapacaktır. Meşruluğun değerlendirmesinde yegane ölçü Anayasa'nın çizdiği hukuki ve siyasi çerçevedir.
Siyasi partilerin eylemleri, devletin bağımsızlığına aykırı olamaz. Anayasa'nın ilk 4 maddesi milli varlığımızın kilidi, zırhı, zihniyetidir. Buna aykırı hareket edilmesi, Anayasal yaptırımlar uygulanması gereken anayasa suçudur. Milli iradenin tecelli ettiği yegane merci TBMM'dir. TBMM, ihanetin çözüm kaynağı, bölünmenin çözüm adresi görülemez.
Terörle mücadele çok ağır bedeller ödenmiştir. 19842020 yılları arasında asker, polis, korucularımızdan 8 bin 123 kişi şehit olmuştur. Yaralananlar ise 25 bine yaklaşmıştır. Bu dönemde PKK'nın saldırıları sonucunda 6 bin sivil ve masum vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 84 bin terör saldırı gerçekleşmiştir. Bu dönemde terörle mücadeleye harcanan para 898 milyar 522 milyon dolardır.
Kılıçdaroğlu başka bir alemde yaşamıyor, Kandil merceğini gözüne koydurmuyorsa bu yakıcı gerçeklerden ne zaman haberi olacaktır. İzanı kaldırdıysa itiraf etsin. Meraklanmasın, bu millet onu bile affedecek gönül enginliğine sahiptir.
Masum ve haklı öğrencilerimi hariç tutarak söylüyorum. Yurt sorunu var diyenler, provokatörleri sahaya sürenler, barınamıyoruz diye banklarda eylem yapan örgüt üyeleri, sizin propagandasını yaptığınız caniler olmasaydı bu devlet her mahalleye yurt yapar her evladımızı sıcacık ve insanı şartlarda ağırlardık.
Yumurta, et, süt, peynir fiyatlarının artışından, vicdani olmayan zamlı ürün satışlarından samimi olarak sızlananlara hak veriyor, bir şey demiyorum. Fırsatçıların peşine gidiliyor. Vatandaşın kesesine göz diken yağmacılardan da hesap soruluyor. Destekliyoruz, sonuna kadar gidilmesini istiyoruz.
Kılıçdaroğlu, partisine baskın seçime hazır olun mesajı veriyor. Zihni ve siyaseti baskın yemiş bu zata tekraren hatırlatıyor, sözlerimin kulağına küpe olmasını ümit ediyorum. Erken seçim, seçimlerin öne çekilmesi, baskın seçim yoktur.
Herkes hesabını 2023 yılının Haziran ayına göre yapmalıdır. Zillet ittifakı biraz sabretsin, onlara cumhurun gücünü, Türkiye’nin büyüklüğünü, ona buna minnet etmelerinin sonuçlarını mutlaka aziz millet iradesiyle göstereceğiz.
Selçuklu sarayında onun bunun taklidini yaparak geçimini sağlayan ve maskaralığın piri olarak değerlendirilen Caferek’in bugünkü temsilcilerine Allah’ın izniyle sandığı dar edeceğiz.