Sevgili okurlarım, adına korona denilen ve 21. yüzyılda bütün insanlık âleminin başına bela olan bulaşıcı salgın durmak bilmiyor.
Sadece bulaşıcı olsa mutlaka bir çaresi bulunurdu.
Ama aynı zamanda ölümcül…
Dünya üzerinde bulaşmadığı, ses getirmediği bir tek ülke bile yok.
En güçlü bildiğimiz, ya da kendilerini bize öyle yutturmayı başarmış ülkeler bile bu konuda ne yapacaklarını şaşırmış durumda.
★★★
İnsanlık yaşamında bugüne kadar nice salgın hastalıklara tanık olundu.
Ama böylesi görülmedi.
Hem de bilimin böylesine geliştiği bir çağda…
Bugüne kadar dünyanın dört bir yanında, başka bir deyişle beş kıtasında yaklaşık 1 milyon 300 bin kişi can verdi.
Salgın en çok “En gelişmiş ülkelerde” kol geziyor.
Sayısal olarak bakıldığında ilk sırada ABD var.
Onu Rusya izliyor…
Ve biz böyle bir ortamda bile yaz aylarında, sırf para kesilmesin diye, Rusya'dan gelen bir milyondan fazla turisti ağırladık.
Onlar çift taraflı çalıştı!..
Ülkelerinden Türkiye'ye virüsü taşıdılar, buradan virüsü ülkelerine götürdüler.
★★★
Sevgili okurlarım bu açıdan bakıldığında Türkiye'de durum, zannedildiğinden çok daha ciddi.
Pek çok hastane bu salgın nedeniyle aciller dışında başka hastaları yatıramıyor.
Yatırmak zorunda kalsa bile haklı olarak ürküyor…
Korona için belli hastanelerde ayrılmış olan yoğun bakım yataklarının çoğu dolu.
Salgının boyutları biraz daha artsa koronalı hastaların yatırılması bile mümkün olmayacak.
★★★
Alınan önlemlerin çoğu tam anlamıyla göstermelik.
Kabak şimdi yine 65 yaş üzerinde olanların başında patlatıldı!..
Belli saatlerde sokağa çıkma yasağı yine onlar için getirildi.
Restoran, kafe ve benzeri yerler en geç gece saat 22'de kapatılıyor.
Demek ki bu ölümcül virüs saat 22'ye kadar tehlike yaratmıyor, sonrasında ölümcül oluyor!
Oysa o saate kadar insanlar masalarda dip dibe, yüz yüze muhabbet etmeyi sürdürüyor! Bu nasıl iştir, bunlar nasıl çelişkili kararlardır, anlayan varsa bize de anlatsın da öğrenmiş olalım.
Ölüm rakamlarımız, hasta sayımız her geçen gün biraz daha artıyor.
Bugüne kadar 12 bin insanımızı yitirdik.
★★★
Şimdi bütün dünyada yoğun bir aşı tantanası yaşanıyor…
Aşı bulunmuş, önümüzdeki yıl uygulanmasına başlanacakmış!
Ben bu iyimser iddialara pek katılamıyorum!
Kapitalist sistemin bu konuda da yine devreye girdiği, ya da en kısa zamanda gireceği anlaşılıyor.
Bu aşı işinde milyarlarca dolar para ve rant dönecek.
Birileri bu rantın kaymağını elbette ki az sayıda, ya da tek bir şirkete yedirecek değil. Rekabet piyasası oluşacak!
Yakında medyada “Yeni çıkan korona aşımız piyasaya sunulmuştur. En garantili aşıdır, bizi tercih edin” gibi reklamlar çıkmaya başlarsa sakın ola ki şaşırmayalım.
Hele bizim gibi nüfusu 83 milyona ulaşan ülkeler bu aşı için en iyi, en verimli ve en büyük pazarlardan birini oluşturacak.
Bütün bu tahminlerim sonrasında yanılmayı içtenlikle diliyorum.
Sevgili okurlarım, eğer internet haber sitelerine girip bakarsanız, çok ilginç bir manzara ile karşılaşacaksınız.
Görev gereği her sabah çeşitli gazetelerin internet sayfalarına bakarım…
Her taraf Yunan alfabesiyle verilmiş olan reklamlarla dolu!
Harflerini bilmiyoruz, okuyup anlamamız mümkün değil.
Her şeyin pazarlaması yapılıyor.
Fotoğraflardan anlayabildiğim kadarıyla konut, kozmetik, parfüm, çeşitli elektronik aygıtlar, turistik geziler, ne ararsanız var.
Yunanca neredeyse ilk sırayı almış Türkçenin önüne geçmiş durumda.
★★★
Ben bu işi pek anlayamadım. Anlayacağını düşündüğüm arkadaşlara sordum, kimse tutarlı bir yanıt veremedi.
Bu reklamlar, bu ilanlar acaba niçin Yunanistan'da değil de Türkiye'de yayınlanıyor?
Bu konuya kafayı taktım!
İlgili kimselerden, medya yöneticilerinden istirham ediyorum, bu tuhaf olayın nedenini açıklasınlar!
Olduğu gibi yayınlamaya söz veriyorum.