Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a köşesinden seslendi. Balbay, yazısında, "Unutma, bütün ipleri kendi eline aldığında... Kendi ipini de çekmiş oluyorsun!" ifadelerini kullandı.
Balbay'ın bugünkü "Her şeye muktedirsin... Ama başaramayacaksın!" başlıklı yazısı şöyle:
Tıpkı, çok yüksek volttaki ışığın aydınlatmak yerine, beyaz karanlık getirmesi gibi...
Tıpkı, çok yüksek desibeldeki sesin duymak yerine, sağırlık getirmesi gibi...
Tıpkı, kontrolüz bir gücün enerji üretmek yerine, yıkım getirmesi gibi...
Her şeye muktedir olmak, sana başarı getirmeyecek!
İnsan dünyayı zapt eder, kendini zapt edemez. Bütün iktidarı elinde tutunca ortada dengeleyecek bir mekanizma da bırakmamış oluyorsun.
Ne kadar geniş saraylarda, ne kadar yüksek koltuklarda oturursan otur, kendi bedeninin üstüne oturacaksın. Ama elindeki güç, gözünü kör, kulağını sağır ettiği için bunu hissetmen mümkün değil.
***
“Ilımlı” diye başladın ama aslında “kullanımlı”sın... Son yıllarda dışarıdan aldığın tek teşekkür, memleketi göçmen deposu haline getirdiğin için!
“Demokrat” diye başladın ama gemokrattan yemokrata kadar, demokrasiyi her şeye benzettin!
Ülke tarihsel birikiminden stratejik önemine, coğrafyasından insan kaynaklarına kadar bitip tükenmek bilmez zenginliklere sahip. İnat ettin, ne kadar zamanda tükenir diye büyük çaba harcıyorsun.
Her şey kötüye gittikçe, “şahlanıyoruz” diye gürlüyorsun.
Millet ahlanıyor...
Sen şahlanıyorsun!
Her şeyden terör ve ihanet üretiyorsun. En büyük üretimin bu. Kim, neyi eleştirse terör tanımının içine sokuyorsun. Şimdi sırada yalan terörü var!
Kim, hangi gerçeği dile getirirse yalan terörü deyip geçiyorsun.
Tarihte büyük yalanlar üreterek işbaşında kalan pek çok lider oldu ama “benden başka her şey yalan” deyip, tüm gerçekleri tek çuvala koymaya kalkan olmadı.
Oysa yalan olan senin verdiğin “bilgiler”...
Hangisini saysak? Enflasyon mu? Yüzde kaç çıkacağı, hesaplamadan önce belli oluyor!
İşsizlik mi? İşyerleri kapanıyor, çalışacak yer olmadığı için başvuran olmuyor, işsizlik de düşüyor!
İhracat mı? İşi ithalata bağlıyorsun. Açıklama yaparken sadece ihracat rakamlarını veriyorsun, büyük yükseliş!
Bütün bunların üstüne desek ki:
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!
Dersin ki:
Bu süre bize yeter, zaten yatsıdan sonra uyuyorlar.
Ama unutma, her gecenin bir sabahı var!
Desek ki:
Gerçek ayakkabısını giyinceye kadar, yalan dünyada üç tur atar!
Dersin ki:
İlk iki turdan sonra gerçeğin koluna girip, onunla yürürüm!
Ama unutma, gerçek zamanın çocuğudur. Zamanla büyür, yalanlar ise çürür!
***
Yargı sensin... Mahkemeler özel kalem! İşte o zaman da karar, karar olmuyor, talimatname oluyor!
Yasama sensin... Her şey bir kararnameye bakıyor. Ama her on kararnameden altısı önceki kararı düzeltmek için!
Yürütme sensin... Bakanlar, özel sekreter. Büyükelçiler, valiler, herkes devletin değil, senin özel temsilcin.
İşte bu durumda devlet tek ayaklı masaya dönüyor.
Ayakları olmadığı için ayakta duramıyor!
Bütün bunların üstüne “devlet benim” diyorsun. Dünyada 210 devlet var, her birinin adı var, bizdekinin adı “şahsım”!
Hah buldum işte, çözdüm şifreni; şahlanıyoruz derken şahsımlanıyoruz demek istiyorsun! Bununla varmak istediğin yere varman mümkün değil.
Milletten büyük olman mümkün mü?
“Benim milletim” demekle millet senin olmaz! Şimdi milleti ve milletin bütün kurumlarını şahsıma bağlayacağım, onlar beni değil ben onları denetleyeceğim, diyorsun.
Unutma...
Bütün ipleri kendi eline aldığında...
Kendi ipini de çekmiş oluyorsun!