Gündemdeki SADAT ve Atatürk Havalimanı'nı yıkım tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, "SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı'nda inşa edeceğimiz millet bahçesine binbir yalan, binbir iftira ile saldırmaya başladılar. Üstelik bunu öyle alçakça, öyle sinsice yapıyorlar ki bu senaryo onların çapını da kalibresini de fersah fersah aşar." ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Cumhuriyet bizim ilk değil son devletimizdir. Milletçe daha sonra Kıbrıs başta olmak üzere çeşitli coğrafyalarda başka devletler de kurduk. Böylece ecdadımızın binlerce yıl boyunca kadim dünyanın dört bir yanında hüküm süren devlet kurma geleneğini devam ettiriyoruz. Coğrafyamızdaki son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümünü ülkemizi muassır medeniyetler seviyesine çıkarmaya adadık.
Böylesine iddialı vizyona, hedefe, projeye sahip tek partisi AK Partisi, tek siyasi birliği Cumhur İttifakı'dır. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak eser ve hizmet siyasetimize yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.
Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve kalkınma atılımlarının gayesi 2023'ü inşallah Cumhuriyet'in zirvesi değil daha büyük atılımlar için yeni bir başlangıç haline dönüştürmedir. Bizim için 2023 bir final değil, büyük ve güçlü Türkiye için yeni bir milat, yeni bir başlangıç olacaktır.
Kumpasla geldikleri koltuklarını herkese duymak istediklerini söyleyen, yalanı, iftirayı, tehdidi siyaset diye pazarlayan, ülkenin hayrına tek göz olmayan karikatür tiplerin cesaret ve cüretlerinin giderek arttığını görüyoruz. Bunlar milletin ferasetini, inancını, kimi zaman tek parti zulmüyle, kimi zaman algı operasyonlarıyla yenebileceklerini sanan zavallılardır. Milletimiz Demokrat Parti'den beri bunlara şamar üstüne şamar indirmesine rağmen bu habis zihniyetin tarihten ders çıkarmadan hala yoluna devam etmesini ibretle izliyoruz.
Bizim kalbimiz rabbimizden, gözümüz milletten başka yere dönük olmamıştır, olmayacaktır.
CHP ve şürekası sürekli öyle zırva iddialarla karşımıza çıkıyorlar ki muhattap alıp cevap vermeyi zul addediyoruz. Buna rağmen milletimize olan saygımız sebebiyle bazı hususları açıklamamız gerekiyor. Önce CHP İstanbul İl Başkanı'nın mahkumiyet kararlarının bazılarının Yargıtay tarafından onanmasının ardından bize yönelik iftira kampanyası başlattılar. Yargı kararları elbette eleştirilebilir. Ama bu eleştirinin yargı mensuplarının ve ülkeyi yönetenlerin kişilik haklarına saldırı derecesine varması siyasetin değil hukukun konusudur. Nitekim bu süreçte ettikleri her kem sözün, attıkları her iftiranın hesabını hukuk önünde vereceklerdir.
Hakikatle, akılla, mantıkla ilgili olmayan bir SADAT tantanası çıkarttılar. SADAT, TSK'dan emekli bir grup subay ve astsubay'ın 2012 yılında savunma alanında danışmanlık faaliyeti yürütmek üzere kurdukları bir şirkettir. Bu şirket sömürge altında kalmış İslam ülkelerine yönelik çalışmalar yapıyor.
2018 yılında bir partinin genel başkanı hanımefendi çeşitli yerlerde silahlı kamplar kurulduğu iddiasını dile getirmişti. Cumhuriyet Başsavclığı bunun yalan olduğunu ortaya koymuştu.
CHP'nin başındaki zat, ortada bunu gerektirecek herhangi bir sebep yokken SADAT şirketinin önüne baskın yapar gibi gidip benzer zırvaları sıralamıştır. Biz bunun niçin şimdi yapıldığını çok iyi biliyoruz. Cevaben diyorum ki , başaramayacaksınız. SADAT'ın yöneticileriyle, kendileriyle, yakından uzaktan hiçbir alakam olmadığı halde, bunun darbeci bir oluşum olduğunu söyleyecek kadar bu başkan terbiyesizleşiyor. Hiçbir zaman senin dürüstlüğüne şahit olmadık. Bu yalanların da yine tutmayacak.
SADAT tartışması bitmeden Atatürk Havalimanı'nda inşa edeceğimiz millet bahçesine binbir yalan, binbir iftira ile saldırmaya başladılar. Üstelik bunu öyle alçakça, öyle sinsice yapıyorlar ki bu senaryo onların çapını da kalibresini de fersah fersah aşar.
Bilindiği gibi Osmanlı Dönemi'nde kurulan, Demokrat Parti döneminde uluslararası uçuşa açılan bu tesisin adı 12 Eylül darbesine kadar Yeşilköy Havalimanı'ydı. Eski Türk filmlerindeki sahneleri hatırlarsanız hepsi de Yeşilköy tabelasının altından geçer. Cumhuriyet döneminde tüm darbecilerin kullandıkları en önemli araç hep Atatürk maskesi olmuştur. Atatürk ismi üzerinden fırtınalar kopartanların hiçbiri bu hakikatı dillendirmez. Eğer gerçekten Atatürk hassasiyetleri olsaydı Atatürk tabelasından önce kendilerine 'Mustafa Kemal'in itleri' diyenlerden hesap sorarlardı.
Bu hesabı soramayanların iftiraları ortada. Böyle samimiyetleri olsaydı, kendi ülkelerini yabancılara şikayet eden genel başkanlarından, belediye başkanlarından hesap sorarlardı. Atatürk Kültür Merkezi'ne karşı olanlardan hesap sorarlardı. Meselenin Atatürk değil, ülkenin ve milletin kazanımları olduğu izaha muhtaca gerek kalmayacak kadar açık.
Atatürk Havalimanının faaliyetlerine devamı, etkileriyle sürdürülemez bir hale gelmişti. Dünyanın pek çok yerinde yapıldığı gibi biz de yeni havalimanı inşa ederek bu sorunun çözümü yoluna gittik. Bundan bile rahatsız oldular. Sadece kargo bölümü Atatürk Havalimanı kadar olan İstanbul Havalimanı ülkemizin en büyük kazanımları arasına girmiştir. Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü ve nefesi yetmeyecektir.
Atatürk Havalimanı'nın bir pisti oradaki hastaneye hizmet vermek ve ihtiyaç durumu için faal tutulmaktadır. Yeni havalimanımız ise milletimiz cebinden tek kuruş çıkmadan yapıldığıyla kalmamış, milletin cebine para aktaran kaynak haline gelmiştir. Atatürk Havalimanı'na yapacağımız millet bahçesine çevrecilik için karşı çıkmaları tam bir garabettir.
Buradan sesleniyorum; başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere kaç tane millet bahçesi yaptınız? Bize bunu ispatlayın.
Bu zat, Bosna Hersek direnişinin efsanevi komutanı ve lideri merhum Aliya İzzetbegoviç hakkında söylediği sözler, onun aslında hangi kriterlere göre bir ayrım yaptığını da gösteriyor.
Aliya'nın karargahını 'mağara' diyerek kendi aklınca değersizleştirmeye çalışan bu zata en güzel cevabı Boşnak kardeşlerimizin sandıkta vereceğe inanıyorum
Tüm dünya Körfez sermayesini çekmek için çalışır, bunlar ülkemizden kaçırmak için çalışır. Bunun adı siyaset değil ihanettir.
29 Mayıs'ı da, Bay Kemal istersen sen de gel, Atatürk Havalimanı'nda kutlayacağız. Sen böyle 700 kişiyi falan topla, oraya götür. Orada engeller kurmaya çalış, boşuna uğraşıyorsun. Biz orada 29 Mayıs İstanbul'un fethini kutlayacağız. Ve o gün de ağacı dikeceğiz ve bahçenin temelini de atacağız.
Sığınmacılar tartışması da kirli planın parçasıdır. Halbuki parti daha birkaç yıl önce yayınladığı raporda ülkemizin açık kapı politikasının yetersizliğinden, bu insanların sağlık, meslek gibi konularda yeterli hizmetin verilememesinden şikayet ediyor.
Enflasyonun en bariz tecellisi olduğu ekonomik sıkıntılar herkesi kara kara düşündürüyor. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Ukraya Rusya arasında cereyan eden savaş güvenlik dengelerini tekrar ön plana çıkardı. NATO, Doğu sınırlarını güçlendirmek için çeşitli arayışlar içindedir. Ukrayna krizinin ardından bölgede sergilenen dayanışmanın seferber edilen kaynakları, biraz gözlerimiz dolarak biraz da tebessümle izliyor dersek yeridir. Biz yıllardır terörle mücadele eden bir NATO üyesi olarak bu tablo ile hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden hassasiyetimizi anlamalarını, saygı göstermelerini ve destek vermelerini bekliyoruz. Teröre karşı sınırlarımızı korumak gibi hassasiyetimiz vardır. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermediler. Sığınmacılar Batı ülkelerine yönelmediği sürece derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedik. Bunlar kusura bakmasınlar NATO'daki müttefiklerimizdir. NATO ve AB içinde her türlü şımarıklığı sergileyen kimi ülkelere sınırsız hoşgörü gösterseler de müttefiklerimizin bu hassasiyetimizi paylaşmadıkları ortadadır. Önümüze getirilen her teklife sorgusuz sualsiz evet diyeceğimiz anlamına gelmiyor. Hem PKK/YPG terör örgütüne destek verip hem de bizden NATO üyeliği için destek istemek en hafif tabiri ile tutarsızlıktır. İsveç'ten 30 terörist istedik, vermeyiz dediler. Siz teröristleri vermeyeceksiniz ama bizden NATO üyeliğini isteyeceksiniz. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz 'evet' diyemeyiz. Bu yanlış bir kere yapıldı Yunanistan'la. Yunanistan ve Fransa NATO'dan çıkmışlardı, sonradan girmelerine maalesef biz 'evet' dedik. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi gelmek istiyorlarmış. Boşuna yorulmasınlar, gerek yok. Tavır ortada. İsveç'te hala yürüyorlar. Bu yürüyüşler hala devam ediyor. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Tek gayemiz ülkemizi istikrarsız hale getirmeye yönelik eylemleri kaynağında kesmektir.