Bugünlerde saray kulislerinden, ilginç bir fikir egzersizine şahit oluyorum. Siyasi kulislere de yayılan tartışmanın başlığı, “Bir siyasi partinin genel başkanı aynı zamanda Meclis Başkanı da olabilir mi?”.
Aklı başında olan hukukçu ve uzmanlar, Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü’ne göre bunun gerçekleşmesinin imkansız olduğunu, Anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğunu savunuyor.
Anayasa da açıklık olmadığını, boşluk olduğunu öne sürüp, saray çevrelerinde “pek ala olabilir” diyenler var…
Anayasa kaç defa rafa kaldırıldı?.. Bir kez daha kaldırılsa ne olur?.. Dünyanın sonu mu gelir?..
Çoktaan hak etti bile!.. Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile iş kökten halledilir… Sağa sola dolanmaya ve hatta tartıştırmaya ne gerek var!..
Yapın onu Meclis Başkanı!..
Manidar bir “jest” olur…
Asgari ücrette “jest” bekleyen garibanlarda çok mutlu olup kendi dertlerini unuturlar!…
O “jest” herkese yeter!..
Yargıdan yana zaten sıkıntınız yok. Anayasaya, kanunlara aykırıymış… Kim cesaret eder de ses çıkarır?.. Verirsiniz kafasına beyzbol sopasını!..
Saray koridorlarında konuşulan “Meclis Başkanı aynı zamanda siyasi genel başkanı”nın kim olduğunu çok mu merak ettiniz?..
Biliyorum ama yazamıyorum!..
Çok korktum!..
Fena halde tırsık oldum!..
Ama siz anladınız onun kim olduğunu…
Yoksa ben de “FETÖ’cü” müyüm neyim?..
İlgili kıvrak makamlardan bir yazılı açıklama daha bekliyorum!.