Fatih Altaylı, bugünkü "AYM'nin kararı" başlıklı yazısında, "Hiç ama hiç katılmadığım bu metin, “düşünce özgürlüğü” kapsamındadır. " diyerek akademisyenlere destek verdi.
Altaylı, yandaş medyanın dilini eleştirerek, “Acaba siz Anayasa Mahkemesi’ni bu karar için değil gelecekte önlerine gelecek olan dosyalarla ilgili gözdağı vermek için mi eleştiriyorsunuz?” diye sordu.
“Anayasa Mahkemesi kararı ile ilgili neden tek satır kaleme almıyorsun?”
Bazı okurlar böyle yazmış.
Aramışlar, bakmışlar bu konuda bir yazımı bulamamışlar.
Haklılar.
Yazmadım.
Biraz ortalık durulsun diye bekliyordum.
Gürültü içinde “Aklıselim” duyulmaz diye.
Ama madem çok merak ettiniz yazayım.
Anayasa Mahkemesi’nin önüne giden ve Anayasa Mahkemesi’nin “fikir özgürlüğü kapsamında gördüğü” metni okudunuz mu ya da hatırlıyor musunuz bilmiyorum!
Ben metni gayet iyi anımsıyorum ve çok açık söyleyeyim, metne hiç ama hiç katılmıyorum.
Metnin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ciddi bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Hele hele kaleme alındığı günlerdeki durum göz önüne alınırsa, Güneydoğu’da ciddi bir kalkışma provası yapılırken bu metnin yayımlanmasının anlamsız ve hatta hatalı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bu benim düşüncem.
Ve kimse bu düşüncede olmak zorunda değil.
Bu yüzden de Anayasa Mahkemesi gibi düşünüyorum.
Hiç ama hiç katılmadığım bu metin, “düşünce özgürlüğü” kapsamındadır.
Bana göre hatalı bir metin midir?
Evet!
Ama nasıl ki, ben onlar gibi düşünmeme özgürlüğüne sahipsem, onlar da benim gibi düşünmeme özgürlüğüne sahipler.
Metin rahatsız edici mi?
Bence evet. Rahatsız edici.
Ama zaten düşünce özgürlüğü rahatsız edici metinler için geçerlidir. Sıradan, genel kabule uygun, herkesin düşündüğünü tekrarlayan bir düşüncenin tekrarı için düşünce özgürlüğüne gerek olmaz ki!
Düşünce özgürlüğü “tam tersini” düşünme özgürlüğüdür, herkesle aynı düşünme özgürlüğü değil.
Bu yüzden yazılan metnin tek satırına katılmadığım halde, Anayasa Mahkemesi’nin kararına aynen katılıyorum.
Çok yerinde bir karardır.
***
Gelelim hükümet yanlısı medya ve yazarların Anayasa Mahkemesi’ne yönelik saldırısına.
Elbette Anayasa Mahkemesi de eleştirilebilir.
Eleştirilmelidir de!
Ama bu eleştiri hukuk üzerinden olur.
Karar üzerinden olur, Anayasa’yı yorumlayış biçimlerinden dolayı olabilir.
Bu bir kişilik saldırısına, bir tehdide, bir şantaja dönüşmez.
Eğer dönüşürse o zaman benim aklıma da şu gelir:
“Acaba siz Anayasa Mahkemesi’ni bu karar için değil gelecekte önlerine gelecek olan dosyalarla ilgili gözdağı vermek için mi eleştiriyorsunuz?”
Ayrıca unutmayın ki, Anayasa Mahkemesi’nin son derece “gayrı hukuki” bir kararı için aynı mahkeme hazirununu alkışlayan da sizlerdiniz.
Hani OHAL KHK’larının Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelemeyeceğini söyleyen kararlarını.
Yani OHAL dönemi KHK’larını Anayasa’nın üzerine çıkaran o “akılalmaz” kararlarını alkışlayan...