İşte Altaylı'nın yazısından o ifadeler:
Hürriyet’in bir grup yazarı ve yöneticisinin “Yerli otomobilin prototipi”ni görmelerini ama yazmamalarını eleştirmiştim ya...
Kendini grubun lideri zanneden hanımefendiden yanıt geldi.
Hayli uzun bir yanıt.
Ve en az yayınladıkları ilk haber kadar komik, eğlenceli bir yanıt.
Mesela hanımefendi şöyle başlamış.
“Hürriyet Türkiye’nin en büyük haber platformu”
Bu cümle bizler için komedinin doruğu...
Hürriyet için ise trajedinin...
Evet bir zamanlar Hürriyet, Türkiye’nin en büyük haber platformu idi.
Ama bunun üzerinden epey bir zaman geçti.
Çok uzun bir zaman.
O zamanlar Hürriyet’in Ankara temsilciliğine mesela, en iyi haber yapanları getirirlerdi, en iyi yalakalık yapanları değil.
Bugün artık Hürriyet, Türkiye’nin haber platformu değil, olsa olsa Türkiye’nin mizah platformu.
Yapmadığı, yapamadığı haberciliği ile mizah konusu olan bir platform.
Tabii ki, bu sizin kabahatiniz değil hanımefendi.
Elbette Hürriyet bu hale siz orada olduğunuz için düşmedi.
Ama Hürriyet bu hale düştüğü için siz oradasınız!
Gelelim otomobille ilgili verdiğiniz yanıta.
Evet, tam da beklediğim yanıtı, size yakışan ya da sizin verebileceğiniz yanıtı verdiniz.
Şöyle demişsiniz: “4 kapısı var, 4 lastiği var, direksiyonu var, SUV model”
Keşke bu yanıtı vermeden önce gazetenizin otomotiv editörü Emre Özpeynirci’ye danışsaydınız da, komik olmasaydınız bu kadar.
Sizin otomobille ilgili fikriniz ancak bu düzeyde olabilir.
Kapı, lastik, direksiyon.
Segmenti de model zannedersiniz.
Benim de eleştirdiğim tam da bu işte.
Tam da bu dönemin yaklaşımı.
Bilenden sakla, bilmeyene göster ve övgü al.
Soru sorma kapasitesi olandan uzak dur, sorgusuz sualsiz beğenene yakın ol.
Ama burada da kabahat sizde değil, hanımefendi.
Siz ve benzerleriniz sebep değil sonuçsunuz.
Durumundan çok memnun olan, sonuççuklar...
Öyle de çoksunuz ki!