Eylül ayından bu yana Türk Lirası'nı yıpratan bir dizi ekonomik ve politik gelişmeye şahit olduk. Mevcut risklere yenileri eklendi, bunlardan birisi de, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olmadığı gerekçesiyle Türkiye'nin Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından gri listeye alınması oldu.
Sözcü'den Mehtap Özcan Ertürk'ün haberine göre uzmanlar Türkiye'nin gri listeye girmesinin sıcak para girişini azaltacağına dolayısıyla TL üzerinde baskı yaratacağına dikkat çekiyor. Nitekim Mayıs 2021'de Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yayınladığı bir araştırmaya göre, gri listeye alınan ülkeye gelen sermaye akımlarında ortalama GSYH'nin %7.6'sı kadar bir azalma görülüyor. Bulgulara göre, bunun %3'ü doğrudan sermaye akımlarından, %2.9'u ise portföy akımlarından, kalanı ise yurtdışı kredilerden kaynaklanıyor. Orta Vadeli Program'a göre Türkiye'nin 2022'de GSYH'sinin 850 milyar dolar olması öngörülüyor. Dolayısıyla IMF'in işaret ettiği kayıp 64.6 milyar dolara denk geliyor.
Gri listeye alınmanın yankıları sürerken Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye'ye ekonomik yönden olası etkilerini değerlendirdi. En büyük ekonomik kaybın borsa, devlet iç borçlanma senetleri, repo işlemlerini içeren “sıcak para” ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında görüldüğünü aktaran Kozanoğlu, Türkiye'den son yıllarda ciddi sermaye çıkışı gözlendiğine işaret ederek, hali hazırda IMF'nin ortaya koyduğu ölçüde sermaye yatırımının da kalmadığını vurguladı. Kozanoğlu, içeride yabancı yatırımcıya ait 20.8 milyar dolar hisse senedi, 5.8 milyar dolar tahvil ve 7.7 milyar dolar swap olmak üzere sadece 34.3 milyar dolar sıcak para kaldığı bilgisini verdi.
Türkiye'nin gri listedeki en büyük ekonomi olduğunu söyleyen Hayri Kozanoğlu, listede Fas, Suriye, Arnavutluk, Güney Sudan, Yemen, İran, Kuzey Kore gibi ülkelerin de yer aldığını söyledi. Mali ve Ürdün de gri listeye alınırken, Afrika ülkeleri Botswana ve Mauritius ise liste dışına çıkarıldı.
Kozanoğlu, FATF'nin sisteminin başta bankalar olmak üzere özel sektörü yaptığı işlemlerden sorumlu tutmak üzerine kurulu olduğuna işaret etti. Kozanoğlu, bankaların müşterinin yaptığı işlemlerin gerçek bir ekonomik faaliyetin finansmanı mı, yoksa fiktif bir operasyon mu olduğunu incelemekle yükümlü olduklarını hatırlattı.