Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel, Ahmet Hakan’ın dünkü ‘Ben nasıl Atatürkçü oldum?’ başlıklı yazısına cevaben ‘Yeni başlayanlar için Atatürkçülük’ yazısını kaleme aldı. Son dönemlerde Atatürk’e yapılan hakaretlerden sonra dün hapis cezasına çarptırılan Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Armağan’ın ardından yazdığı yazı sosyal medya gündemine oturdu. Gülse Birsel’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
Kimler kimler gördük son yıllarda. Ne tuhaf tipler, ne komedi karakterleri, ne zavallılar...
Ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve fikirlerine rüzgârlar öyle estiği için uzak görünmeyi tercih edenler, ismini hiç veya tam olarak telaffuz etmemeye azami özen gösterenler, yokmuş, öyle biri hiç olmamış gibi davranmaya çalışanlar, aleyhinde konuşanlar, ailesine çamur atanlar, tarihi çarpıtanlar, iftiracılar, hatta utanmadan küfür ve hakaret edenler...
Öfkelendik filan ama, bunların önünde sonunda rezil, acınası durumlara düşeceği, Türkiye Cumhuriyeti bünyesinin, milletin bunları kabul etmeyeceği de belliydi.
Bak n’oldu? Yine dağ taş Atatürk. Sokaklar, caddeler, meydanlar, kahveler, okullar, hatta konserler, tiyatrolar, törenler, eğlence yerleri, sosyal medya önlenemez şekilde, gittikçe yükselen seslerle Atatürk.
Konu halk açısından gayet net, hep netti. Ama bir de medyadan takip ettiğim, Atatürk’ü yeni keşfeden figürler, kanaat önderleri, gazeteciler var.
Siyaset de son günlerde daha sık Atatürk demeye başladı, Allah’ım bu bir rüya mı? Fevkalade, bravo, işte böyle.
Ama tabii sadece Atatürk demekle de olmaz. Ne demişti ülkenin kurucu lideri? “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir...”
Bazıları geç anlar. Onun için vatana, millete bir hizmet olarak, yeni başlayanlar için bir Atatürk’ü anlama, daha yakından tanıma rehberi yaptım. Kendisinin meşhur bazı sözleri ve altlarında bu sözlerin acizane şahsıma ait açıklamaları var. Zira Atatürkçülük sadece lafla olmaz, aramıza yeni katılanların fikirleri de anlayıp, ona göre hareket etmesi lazım, değil mi efendim?
“Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Yazar burada “Bizim ezberci, baskı altında, soru sormayan, ezik, biatçı nesillere değil, tam tersine, özgür, araştıran, bilim yapan bireylere ihtiyacımız var” diyor.
“Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!”
Lider burada “Miskin miskin oturmayın, torpil istemeyin, güçlüye yandaşlıkla bir yere gelmeyi ümit etmeyin, çalışın, bileğinizin hakkıyla başarın ve bunu yapanların yükseleceği bir sistem kurun kardeşim” demek istiyor.
“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin?”
Kendisi burada kadınerkek eşitliğini, aynı zamanda fırsat eşitliğini anlatıyor. “Kadın şunu yapmaz, bunu yapmaz, yeri şurasıdır, burasıdır” deyip “Çünkü onun tabiatı farklıdır” diye kulp bulanlara kapak takıyor!
“İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir!”
“Bağımsızlık” diyor, “gelecek” diyor, “özgürlük” diyor, “ancak adalet olursa ayakta kalır, yoksa hepsi tuzla buz olur” diyor! Daha ne desin artık.
“Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”
Paşa burada “Yeni bir nesil tasarlarken bilim, teknoloji ve sanat öncelenmezse, geri kalırsınız”ı anlatmaya çalışıyor.
“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
E bunu açıklamaya gerek yok, anladınız siz onu!
Atatürkçülüğü herkese tavsiye ederiz. Atatürk ferahlatır, özgürleştirir, beyni dinç, zekâyı aydınlık tutar, tembelliğe, miskinliğe, taassuba, yalancı şeyhleredervişlere, kiraya verilmiş akıllara karşı panzehirdir.
Israrla isteyiniz!