Gazeteci yazar Soner Yalçın, Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinde "Ekran şöhreti" başlığıyla dün Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın pandemi dönemindeki çelişkili açıklamalarını gündeme getirdi.
KOMPLOCU TEPKİ
Maske, aşı ve mutasyon konusundaki birbirinden tamamen farklı açıklamalarını köşesinde hatırlatan Yalçın'a Ceyhan'dan tuhaf bir "komplocu" tepki geldi.
ŞENOL NE DEDİ
Yaşananlar şöyle...
Yalçın'ın "Bilim' sözcüğünü ağzından düşürmeyen tıp insanlarının, hiç kuşku duymayan kendinden emin olma hali beni hep şaşırtıyor. Prof. Ceyhan pandemide bunun prototipi oldu! Bu kadar mı toplumsal belleği zayıf/ hafızasız toplum olduk?" ifadelerini alıntılayan Profesör Esin Davutoğlu Şenol şu tepkiyi verdi:
"Mehmet Hoca’nın savunulmaya ihtiyacı olmadığını düşünüyorum O yüzden , Hoca’nın ,dünyanın bir salgını izlerken yeni keşfettikleri ile geçen ilk 3 aya denk gelen sözlerinin bu şekilde çarpıtılması ne adil ne de gazetecilik diyeceğim Çok etkili bir gazetenin baş köşesi Olmamış!"
KABA İFADELER
Şenol'un paylaşımını alıntılayarak tepki gösteren Ceyhan, Soner Yalçın'ı garip ifadelerle hedef aldı. Yalçın'ı komplo teorisyenliği suçlarken ne olduğu belirsiz bir "otçular komplo teorisi”ne imza attı.
Ceyhan'ın kaba bir üslüpla yazdıkları şöyle:
"Esin Hocam Mevlanayı hatırlarım bu durumlarda. Bir söz duyduğumda söze bakarım söz müdür diye, söyleyene bakarım adam mı diye. Bunlar yırtık çoraptaki kirli ayak. Komplo teorilerine İlgi azalınca, bağlı oldukları otçulardan fırça yiyorlar. yırtıktan kafa çıkarmaya çalışıyorlar."
GAZETECİLİK GÖREVİ
Yalnız şunu da hatırlatalım; Mevlana’nın öyle sözü yok... Alınganlık gösteren ve "incinen" hocamıza gazetecilerin görevinin "Toplum önündeki birinin sözlerinde çelişki varsa bunu yazmak olduğunu" belirterek Soner Yalçın'ın yazısını hatırlatıyoruz:
"Geçen pazartesi…
Kanallar arasında dolaşırken Cnntürk'te Ahmet Hakan'ın “Tarafsız Bölge” programında, Prof. Mehmet Ceyhan'ın sözlerine denk geldim:
“Ahmet Bey, salgın gerçek mi, değil mi; önlemler gerekli mi, gereksiz mi? Bunu yayında bulunan arkadaşlarınıza sorar mısınız; böyle düşünen var mı?”
Konukların şaşırdığını tahmin ediyorum; her daim olduğu gibi Prof. Ceyhan alınganlık gösteriyordu…
Hakan Bayrakçı, “Hocam sizi dinlemeyeceğiz de kimi dinleyeceğiz” dedi.
Ahmet Hakan, “ben şahsen salgın başladığından beri Mehmet Hoca'nın dediklerine kulak kesiliyorum. Onun dedikleri doğru çıktı…”
Gazeteci Murat Çelik, iltifatlara katıldı.
Gazeteci Şaban Sevinç, “bilim adamı doğruları söyleyince tepki çekiyor; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dedi.
Lokantacılar – Pastacılar başkanı Aykut Yenice aşırı övgüye “ellerinizden öperim” diye devam etti…
İlgi bu kadar yoğun olunca Prof. Ceyhan şunu dedi:
“Salgınla mücadeleye zarar verecek ifadeler kullanan yayın organları kapatılmalıdır!”
Ahmet Hakan araya girdi: “Adam derse; ‘Korona'ya inanmıyorum bu benim ifade özgürlüğüm'…”
Prof. Ceyhan meseleyi şuraya taşıdı; “Bir ülkeyle savaşa girdik, askerlere savaşa giderken ‘gitmeyin, bu savaş bizim savaşımız değil, bu savaş yalandır' demekten daha da kötüdür bu durum! Buna ne laf yakıştırırsınız?”
Hakan Bayrakçı yanıtı verdi: “Vatan haini!”
Konuşmaları şaşkınlıkla takip ettim…
HATIRLATIRIM
“Bilim” sözcüğünü ağzından düşürmeyen tıp insanlarının, hiç kuşku duymayan kendinden emin olma hali beni hep şaşırtıyor. Prof. Ceyhan pandemide bunun prototipi oldu!
Bu kadar mı toplumsal belleği zayıf/ hafızasız toplum olduk?
“Prof. Ceyhan” deyince aklıma gelen, geçen yıl martta çıktığı NTV ekranındaki sözleri geliyor:
“Sağlıklı kişinin maske takmasına gerek yok” dedi.
“Maske güvenilir değildir” dedi.
“Maskenin ömrü sadece 2 saattir” dedi.
Bugün… “maskesiz sokağa aman adım atmayın” diyor; “evde bile kullanın!”
Bugün… Ekranda hukukçulara soruyor:
–“Sosyal medyada kimlikleri belli olup, insanları kışkırtan, ‘maske takmayın, maske zararlı, tedbir almanıza gerek yok' diyen gruplar var. Bunlara karşı bir yaptırım ya da cezai müeyyide olabilir mi?”
Dün dündür…
Bugün bugündür…
Prof. Ceyhan meydanı boş buldu konuşuyor.
Bitmedi…
AYIPTIR AYIP
Prof. Ceyhan'ın önceleri aşıdan hiç umudu yoktu.
“Oldukça zor iştir aşı. Benim düşündüğüm; aşının uygulanabilir hale gelip uygulanması yüzde 5 olasılık!”
Aşı bulununca “tünelin ucundaki ışık göründü” dedi…
Sonra…
Sinovac aşısıyla ilgili, “60 yaşın üzerinde etkisi olduğuna dair veri yok. Bu gruba aşı yapmak açıkçası tamamen kumar” dedi…
Çok geçmedi; “Aşı olalım mı olmayalım mı diye bir tartışmaya gerek yok” diye konuştu…
Hangisini yazayım?
Bir örnek daha vereyim:
Önce, “mutasyon” diyenlere dudak büktü.
Sonra, “mutasyonu” dilinden düşürmez oldu.
“COV 19 mutasyona uğrarsa ne olacak” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Kötü bir mutasyon da olabilir mi, düşüncesi olabilir. Bu tabii binlerce kat daha düşük bir ihtimal. Virüsün özelliğini kaybedip daha az bulaşır hale gelmesi için o dikensi yapısında herhangi değişiklik yeterli olabilir. Ama daha kötü hale gelmesi için çok özel değişiklik olması lazım, o çok daha düşük bir ihtimal…”
Şunu da söyledi:
“Eğer gerçekten orijinal virüsten daha hızlı yayılıyor ise, salgının bitmesi için beklediğimiz mutasyonun başlangıcı olabilir.”
Dediklerinin tam tersi çıktı!
Bugün diyor ki:
“Tam kapanma şart… Buna karşı çıkanlar vatan hainidir!”
Karşımızda böyle “bilim insanı” var!
Ekrana ilk çıktığı günlerde alt yazılarda adının önünde “Bilim Kurulu Üyesi” yazılıyordu; hiç sesini çıkarmadı. Sonra, olmadığı ortaya çıktı…
Yine bir Ahmet Hakan programında, “Allah neden virüsleri yaratmış? Çünkü insanların belli bir sayının üzerinde çoğalmaması gerekir. Yoksa insanlar yiyecek ekmek bulamaz” dedi…
Prof. Ceyhan'ın ekrana çıkmasının yasaklanmasını isteyecek değilim. Aksine. Daha da çok çıksın ki, “bilim dünyamızın” ibretlik hali görülsün.
Ekranda daha neler söyleniyor neler…