Petrol tankerlerinden önce Emir'in Annesi geldi…
Bu kanal işinde elbette rant var… Montrö üzerinde muhtemel oyunlar var… “İstanbul'u kaybetti kendisine yenisini yapıyor” da diyebilirsiniz…
Kendini Leonardo Da Vinci sanmak var…
Cehalet var, hırs var, inat var, kibir var…
★
Ama adım adım yerleşen “Din devleti” projesinin ciddi bir parçasıdır kanal…
★
Yavuz Sultan Selim Memlük ordularını yenip Mısır'a kadar toprakları aldıktan sonra Kahire'de Yusuf Nebi Tahtına oturdu, böylece halifelik Osmanlı'ya geçmişti…
Ama bir sorun vardı…
Araplar Osmanlı'nın halifeliğini bir türlü içlerine sindiremiyorlardı…
Yavuz Sultan Selim Arapları etkilemek için, kutsal emanetleri İstanbul'a getirip “Ben halife değil, MekkeMedine'nin hizmetkârıyım” falan dediyse de takmadılar…
Ne yaptı?..
Kahire'ye topladığı 2000 civarında etkili İslam ulemasını gemilerle İstanbul'a getirtti… Kimisi saraya yerleşti, kimisine konaklar hediye edildi, kimisine bol gelirli görevler verildi… Arap âlimler (!) devletin parçası olmuşlardı…
Osmanlı'nın Araplaşmasının başlangıcıdır bu…
Bundan sonraki süreçte Arapça devlet diline girdi, yobazlık Osmanlı hukukunun yerini aldı, batıda yaşanan reformlar reddedildi, devlet fetvalarla yönetilmeye başlandı…
Osmanlı'nın müthiş devlet düzeninin çöküşünün ilk adımları atılıyordu…
Türkmenler devletten uzaklaştırıldı…
“Türk” kelimesi dahi istenmedi…
Özellikle Aleviler her fırsatta topluca katledildiler…
★
Kanal kıyısındaki arazilere tapu memurundan önce Emir'in annesinin gelmesi rastlantı değil… Sevgili Çiğdem Toker, Arap ülkelerinin en etkili üç emlak şirketinin nüfuzlu Araplara yüzbinlerce dönüm arazi aldığını belgeleriyle açıkladı…
O günlerde daha DSİ Genel Müdürünün haberi yok…
★
Ayetler, hadisler bir yandan Resmi Gazete'ye dahi girerken… Okullarda takke külah çocuklar birer imam yetiştirilirken… İstanbul'un başkent, bayrağın yeşil, T.C.'nin adının “İslam devleti” olması daha üç gün önce İstanbul'da, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanının başkanlığında tartışılırken…
Araplara şehir kuruyor…
“Din devletine” bir kanal daha…