"Katarlılar ne bulurlarsa alıyorlar. Biliyorsunuz Doğuş Grubu’ndan İstinye Park’ın hisselerini almışlardı. Her şeyimiz Katar’a gidiyor, dolayısıyla borsamızın da gitmesi sürpriz değil." diyen Özdemir, yerli ve milli diye bir şey olmadığını yerli olanların da yabancı sermayeye satıldığını belirtirken, vatandaşın bunun bilincinde olmadığını ifade etti. Remzi Özdemir sözlerine şöyle devam etti: "Tanzim satış gibi bir satış yapılıyor Türkiye’de, haraç mezat. Bugüne kadar Ak Parti’nin ağzından çıkan ilk kelime yerli ve milli. Ama bakıyorsunuz ortada yerli ve milli hiçbir şey yok.Yerli ve milli olanları da satıyoruz, her şeyi satıyoruz. Acı olan şu; halkın daha bunun bilincinde olmaması. Borsanın yüzde 10’luk hissesi bence bir başlangıç, daha devamı gelecektir.
Ama yüzde 10 hisse sembolik değil, çok ciddi bir hissedir. Aynı zamanda yönetime de girecekler ve bununla kalmayacak Katar. Daha fazla pay alacaklar ve bir süre sonra kendilerinin kontrolüne geçecek.Bu, Türkiye için çok acı bir durum. Ama o kadar düşmüş, o kadar kötü durumdayız ki onun satışını bile kutlar hale geldik. Yaşasın Türkiye’ye sermaye giriyor deniyor ama aslında Katar’ın sermaye falan soktuğu yok. Bakın hep hazır şeyler alıyor. Bakın, dünyada yabancı sermaye girişinin bir tanımı vardır. Yabancı gelir bir ülkeye yatırım yapar. Yatırım, fabrikadır, tesistir; yatırım binlerce insana iş açar.Ama Katar dahil olmak üzere bazı ülkelerin yatırımlarına baktığımız zaman tamamı hazır satın almalar oluyor."
KATARLILAR SON 5 YILDA TÜRKİYE’DEN HANGİ TESİSLERİ ALDI? ,
Katarlıların son 5 yılda Türkiye’den aldıkları tesisleri hatırlatan Özdemir, şu ifadeleri kullandı:"Tank Palet Fabrikası, QNB Finans, Antalya Limanı, Borsa İstanbul, İstinye Park, bir ay çiçeği markası da var, ismini söylemeyelim burada ve daha birçok şey…Katar bu kadar ucuza bir ülke bulamaz ki. İstanbul Borsası satıldı ama kaça satıldığı açıklanmadı. Dünyanın her yerinde bunun söylenmesi gerekir ama Türkiye’de maalesef bu yapılmıyor.En son otoyol ihaleleri, havaalanı ihaleleri ile ilgili bir karar çıktı, bundan sonra açıklanmayacak. Gerekçesi şirket sırrı.
Meclis’ten bile saklanan bir sırrı halka söylerler mi? Meclis dahi bunları bilmiyor.Bir karayolu ihalesinin ne kadara yapıldığını bilmiyorsunuz. İhale yapıyorsunuz, bedeli gizli.Nedeni ticari sır. Böyle bir mantık mı oldur? Katarlıların Borsa İstanbul’u kaça aldıklarının açıklanması gerekir. Bu, bana göre dünyanın kabul edemeyeceği bir mantık.Elbet bir gün bunun hesabının sorulması gerekir. Bunu kaça sattın, bu benim malım.Tank Palet Fabrikası ve daha birçok şey…. Satıyorsun ama kaça sattın?Mutlaka bunun bir açıklaması olacaktır.
“TÜRK TELEKOM DA KATAR'A SATILACAK”
"Kanal İstanbul’un etrafındaki arsaları alıyorlar, o arsalara bir süre sonra imar izni çıkıyor. Hoyratça bir satış var. Tam da bugün üstüne geldi. Kara Cuma mı dersiniz, efsane Cuma mı dersiniz ama Katarlılar için çok harika bir gün olduğu kesin.Bu bir iddia, kulis bilgisi. Bu bir spekülasyon olarak algılanmasın sonuçta halka açık bir şirket. Uzun süredir Türk Telekom konuşuluyor. Biliyorsunuz Türk Telekom Öger ailesine satılmıştı ve Türkiye, tarihinin en rezil özelleştirmesini yaptı.
Resmen Türk bankaları büyük tokat yedi. Sen vatandaş olarak bankalara 1000 lira tak, hemen yedi sülaleni ağlatıyorlar. Ama Lübnanlı bir adam geliyor senin bankalarına özelleştirme vasıtasıyla yasal yollardan 78 milyar dolar dolandırıyor, hiçbir şey yapamıyoruz.Adam, havalimanının VIP salonundan çıkıp gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi, bunun neresi kabul edilebilir? Ama ne yazık ki Türkiye’de böyle şeyler oluyor. Daha sonra kredisi patlayan bankalar kendi aralarında bir şirket kurdular ve bu hisselerle Türk Telekom’u yönetmeye çalışıyorlar.Ama bu şirketlerin görevi Türk Telekom’u yönetmek değil. Banka Telekom şirketini neden işletsin? Doğal olarak bunu bir an önce satmak istiyor. Bankalar, Çinliler dahil bir çok şirket ve ülkeyle görüştü ama şu anda Telekom sektörü bir çok ülkede para deden bir sektör değil. Bu nedenle bunu başaramadılar.
Ancak iddialar, Türk Telekom’un bankalardaki hissesinin bir bölümünün Katarlılara satılacağı yönünde. Bunun en doğrusu Türk teşebbüslerinin elini taşın altına koyması ama milyar dolarlar Türkiye’den çıkmış. Yani Türk yatırımcısı, büyük iş adamlarının büyük bölümünün paralarının yurt dışında olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘yurt dışına para kaçıran iş adamlarının listesi var elimde’ dedi.Orada bir fırça çekti, arkası gelmedi. Birçok şirket, Bulgaristan’da, Polonya’da Çin’de şirket kuruyor.Ben Türk Telekom’un Türkler tarafından satın alınacağını sanmıyorum.Türkiye’nin yerli ve milli altyapısının olduğu bir şirketin satılmasına ben zaten karşıyım.”
SUYUMUZ DA KATAR'A...
Katar konusu bu kadar ile de bitmiyor. " Türkiye ile Katar arasında önceki yapılan 10 ayrı anlaşmanın içinde su yönetimi anlaşması dikkat çekti. Bir çöl ülkesi olan Katar’ın su ihtiyacını büyük ölçüde deniz suyunu arıtarak karşılamaya çalıştığı biliniyor." diyen Yusuf Yavuz ise Odatv'deki yazısında şunlara dikkat çekti: " Bu durumda hangi suyun yönetileceği sorusu akla geliyor.
İklim krizi, kuraklık ve hatalı su yönetimi politikaları yüzünden Türkiye’nin barajlarındaki doluluk oranı yüzde 33’lere kadar gerilerken bu anlaşma ile Katar’a su verilip verilmeyeceği tartışması gündeme geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı yapılan su anlaşması ile ilgili henüz ayrıntılı bir açıklama yapmadı ancak edindiğimiz bilgilere göre anlaşmanın kapsamında yeraltı suları, su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi, su kalitesi, arıtma ve gıda güvenliği gibi konular yer alıyor.
“VER PETROL DOLARLARINI AL SUYU” ANLAŞMASI MI
Ancak Katar ve Türkiye arasında önceki gün imzalan 10 ayrı anlaşmanın içinde dikkati çeken bir başka konu su konusunda yapılan anlaşmaydı. Katar’ın petrol dolarları iktidara can simidi olur mu bilinmez ancak Türkiye’nin suları Katar’a can suyu olacak gibi görünüyor.
SU FAKİRİ OLAN KATAR DENİZ SUYUNU ARITARAK KULLANIYOR
Katar’da 2017 yılında yaşanan gıda krizi hafızalardaki yerini koruyor. Petrol rezervlerinin üzerindeki ülkenin en önemli sorunu ise su. Nüfusu 2020 itibari ile 2.8 milyon düzeyinde olan ve çöl ikliminin hüküm sürdüğü ülkede su ihtiyacı büyük ölçüde deniz suyunun arıtılmasıyla giderilmeye çalışılıyor.
ÜLKE NÜFUSUNUN YARIDAN FAZLASI MODERN KÖLELERDEN OLUŞUYOR
Nüfusunun yarıdan fazlası yoksul Müslüman ülkelerden gelen işçilerden oluşan Katar’da zengin Arapların petrodolarlardan elde ettiği refahı doyasıya yaşayabilmesi için ülkeye Hindistan, Endonezya, Filipinler, Pakistan, İran, Irak, Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinden gelen insanlar modern kölelik koşullarında çalışıyorlar.
İZMİR’DEN DAHA KÜÇÜK YÜZÖLÇÜMÜNE SAHİP OLAN ÜLKE ŞANTİYE GİBİ
Her zaman şantiye görünümünde olan ülkenin toplam yüzölçümü 11 bin 521 kilometrekare. Bu oran, 11 bin 891 kilometrekare olan İzmir’in yüzölçümünden bile küçük. Buna rağmen büyük oranda başkent Doha’da toplanan “modern köle” nüfusu her yıl artıyor. Nüfus ve inşaat hacminin artmasıyla birlikte suya olan ihtiyaç da katlanıyor…
KATAR’IN EN ÖNEMLİ MÜTTEFİKLERİNDEN BİRİ AKP İKTİDARI
Katar’ın son yıllardaki en önemli müttefiklerinden biri de AKP iktidarı. 2017’de ülkede gıda krizi yaşandığı dönemde Türkiye’nin ünlü market zincirlerinin ürünleri Katar’daki raflarında yerini almıştı. Türkiye şimdi de Katar’la yapılan su yönetimi anlaşması ile deniz seviyesinden en yüksek rakımı 40 metre civarında olan bu çöl ülkesinin su sorununa çare olmayı amaçlıyor.
KATAR İLE YAPILAN SU ANLAŞMASI NELERİ İÇERİYOR
DSİ’nin bağlı olduğu Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile Katar Enerji İşleri Bakanı Saad Bin Sherida El Kaabı arasında imzalanan ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Katar Devleti Hükümeti Arasında Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’ anlaşmasının detayları henüz açıklanmış değil.
HANGİ SUYUN YÖNETİMİ İÇİN ANLAŞMA İMZALANDI
Katar’ın yeterli içme suyu kaynakları bulunmayan, deniz suyunu arıtarak kullanan bir ülke olduğu göz önüne alınırsa hangi suyun yönetimi konusunda mutabakat imzalandığını anlamak zor değil. Türkiye genel olarak su kısıtı çeken ülkelerden biri olsa da halen bu konuda Ortadoğu’daki en şanslı ülkelerden biri. Ancak küresel iklim krizi ve kuraklık bu şansın uzun sürmeyeceğini gösteriyor. Hızlı bir şekilde su fakiri ülkeler arasına sürüklenen Türkiye’nin su yönetimi politikası da çok akılcı değil.
TÜRKİYE’DEKİ BARAJLARDA BİRKAÇ AY YETECEK SU KALDI
Türkiye’de su konusundaki tablo çok da iç açıcı değilken Katar’la yapılan su anlaşmasının başlığı bile oldukça düşündürücü. Türkiye’nin barajlarındaki doluluk oranı bugün itibari ile yüzde 33 civarında. Bir başka deyişle özellikle Türkiye’nin büyük kentlerinde beklenen yağışlar gelmezse birkaç ay yetecek su bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin açıklamasına göre yağış olmaması durumunda Ankara ve İzmir’deki barajlarda 5 ay, İstanbul’da ise 3 ay yetecek içme suyu var.
EN FAZLA YAĞIŞ ALAN BÖLGEDE KURAKLIK ALARMI
Türkiye’nin en fazla yağış alan bölgesi olan Doğu Karadeniz’de bile mevsim normallerinin altında seyreden yağışlar kuraklığın bu bölgede de etkili olmasına neden oluyor. Son ikiüç yıldır Karadeniz Bölgesinde kış aylarında orman yangınları olağanlaştı. Bu yangınların önemli nedenlerinden biri de uzmanlara göre yağışların azalmasına bağlı olarak orman tabanındaki örtünün kuru ve yanıcı hale gelmesi.
TÜRKİYE’NİN SU KAYNAKLARI AKILCI YÖNETİLMİYOR
Bu tabloyu onlarca örnekle detaylandırmak mümkün. Konya Ovasındaki yeraltı sularının ölçüsüzce kullanılmasına bağlı olarak hızla artan obruklar, havzalar arası su transferleri ve Göller Bölgesindekiler başta olmak üzere birer birer kuruyan ya da kuruma aşamasında olan göllerimiz. HES’ler yüzünden suyu çekilerek adeta hayalet vadilere dönüşen nehirlerimiz, derelerimiz Türkiye’nin tatlı su kaynaklarının akılcı ve doğru biçimde yönetilemediğini ortaya koyuyor.
İDDİAYA GÖRE ANLAŞMANIN İÇİNDE GIDA GÜVENLİĞİ KONUSU DA VAR
Bu tablo ortadayken Katar’la yapılan “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın ne anlama geldiği ve detayları kamuoyu ile henüz paylaşılmadı. Bununla ilgili edindiğimiz bilgilere göre Katar’la yapılan anlaşmanın ana hatları su kaynaklarının korunması, su politikaları ve buna bağlı kalkınma stratejilerinin belirlenmesi, su kalitesi, doğal ve yapay beslenme gibi konuları içeriyor. Yeraltı suları ile birlikte gıda güvenliği de anlaşmanın ana başlıkları içinde yer alıyor.
SUYUN TAŞINMASI DENİZ SUYUNU ARITMAKTAN DAHA PAHALI ANCAK…
Dün yapılan anlaşmanın ardından kamuoyunda en çok Türkiye’nin Katar’a içme suyu verip vermeyeceği sorusu gündeme geldi. Suyun taşınması oldukça masraflı bir iş. Türkiye’nin MersinAnamur’daki Alaköprü Barajından Kıbrıs’a su temin etme projesinde boruların patlaması, yapım maliyetinin yanına bir de onarım maliyeti eklenmesi bunun örneklerinden biri. Bu nedenle deniz suyunu arıtmanın maliyeti uzak mesafelerden su taşımaktan daha uygun görülüyor. Ancak Katar gibi petrol zengini bir ülkenin iyi kalitedeki içme suyu elde edebilmek için yüksek maliyeti göze alabileceğini düşünmek yanlış olmaz.
TÜRKİYE BENZER ANLAŞMALAR YAPTI AMA KATAR’IN DURUMU FARKLI
Türkiye’nin Katar’la yaptığı anlaşmanın benzerlerinin başka ülkelerle de yaptığı belirtiliyor. Listede Pakistan, Irak, Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan ve bazı Afrika ülkeleri var. Katar’ın durumu ise bu sayılan ülkelerden farklı. Katar bir çöl ülkesi ve içilebilir tatlı su kaynaklarına sahip değil.
KATAR SU FAKİRİ ÜLKELER ARASINDA BAŞI ÇEKİYOR
Küresel ölçekte yapılan araştırmalara göre Katar dünyada su fakiri ülkeler listesinde başı çekiyor. Türkiye ise henüz Katar’dan birkaç basamak aşağıda yer alıyor. Ülkeler arasında yaşamsal bir konu olan suyun yönetimi konusunda anlaşmalar yapmak, işbirliğini geliştirmek ve bu konuda deneyimleri paylaşmak elbette çok önemli ancak Türkiye’nin Katar’ı mali kaynak, Katar’ın ise Türkiye’yi gıda ve su konusunda bir güvence olarak gördüğü bir dönemde bu tür anlaşmaların sadece sembolik bir diplomatik ilişki olarak görülmesi pek kolay değil.
BAKANLIK BU ANLAŞMANIN AYRINTILARINI KAMUOYUNA AÇIKLAMALI
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Katar ile yapılan su konusundaki anlaşmanın içeriğinin ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşması ve bu anlaşmanın Türkiye’den Katar’a su teminini içerip içermediği sorusuna açıklık getirmesi gerekiyor…