Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Boğaziçi Üniversitesi'ndeki protestoya ilişkin “Osman Kavala denilen, adeta Soros'un temsilcisi olan kişinin karısı da provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır” dedi.
Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı kastediyor.
Erdoğan'ın adını anmadığı Buğra, ülkemizin en saygın bilim insanları arasında yer alıyor. İktisat ve sosyal politika alanında Türkçe ve İngilizce kaleme alınmış beş kitabı ve beş makale derlemesi var. Dünya Bilimler Akademisi Ödülü'ne layık görülen Buğra'nın akademiye adadığı bir ömür cinsiyetçi ve kibirli bir dille “Kocasının karısı” diye yok sayılıp çiğneniyor.
AİLE BOYU İKTİDAR
Halbuki ne aile bağları gördü memleket.
Misal, kayınpederlerin talihli damatları var.
Damat Berat Albayrak, işletme dalında bir yüksek lisansla Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Ekonomiyi viraneye çevirdiği yetmezmiş gibi, Instagram'a bıraktığı mesajla ardına bakmadan gitti. Batık 140 milyar doların hesabı bile sorulamıyor.
Misal babaların kısmetli oğulları var.
Eski Başbakan Binali Yıldırım'ın evlatları gemi filosu kurdu.
Misal, ailesini devlete
sokan eski Aile Bakanı var.
Ağabeyi Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı, kız kardeşi Cezayir Büyükelçisi, enişte TÜRKSAT'ta araştırmacı…
Var oğlu var.
DÜŞMAN KAZANMA SANATI
AK Partili eşlere ihaleler yağarken, Buğra'nın payına ise şair Nazım Hikmet'in ifadesiyle ‘bir mahpusun karısı' olmak düştü. Ülkede ayaklar altına alınan her gelenek gibi, mahpusun ailesine ilişmemek adeti de çoktandır terk edildi.
Osman Kavala, 79 şehirde en az 5 milyon insanın sokağa çıktığı, günlerce süren Gezi Parkı eylemlerinin lideri olmaktan beraat ettiği halde uçuk kaçık komplo teorilerinden bozma bir iddianameyle 15 Temmuz'a bağlanarak cezaevinde tutuldu.
O iddianameyi yazanlardan biri şu an Adalet Bakan Yardımcısı…
Diğeri Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı.
Geçen gün, aralarında bağ olmadığı halde Gezi ile 15 Temmuz davaları birleştirilerek Kavala'nın kalan ömründen aylar daha çalındı.
Aynı saatlerde Erdoğan, “Kavala'nın karısı” diyerek, Buğra'yı provokatör ilan etti.
Bu saygın bilim insanı her şeyden evvel romancı Tarık Buğra'nın kızı…
Hani şu, ‘Düşman Kazanma Sanatı' adlı kitabın da yazarı.
1979'da yazılan kitap sanki bugünü anlatıyor.
Kavala terörist…
“Kavala'nın karısı” provokatör…
Boğaziçi'ndeki protestocu sapkın…
Muhalefet düşman…
Böyle nereye?
Ayşe Buğra: Çok sarsıldım
■ Cumhurbaşkanı'nın sizi itham eden sözlerini işitince ne hissettiniz?
Tabii çok şaşırıyorsunuz. Bu olacak şey değil. Çok sarsıldım. Çok sarsıldım ama artık hiçbir şey için olmaz diyemiyoruz. Her şey oluyor.
■ Erdoğan sizi eylemleri provoke etmekle suçladı…
Ben 2017 yılında emekli oldum Boğaziçi'nden. 2000'lerin başından beri iktisat dersi vermiyorum lisans sınıflarına. Master ve doktora öğrencilerine veriyorum. Sosyal medyayla ilişkim yoktur. Twitter da Facebook da kullanmam. Bir ders veriyorum. Onu da internetten veriyorum. Okula gitmiyorum. Direnişler sırasında bir iki kere gittim. Birine katıldım ama yani nasıl bir provokasyon yapıp da insanları…
Provokasyon lafı o kadar kötü ki öğrenciye saygısızlık. Bizim öğrencilerimiz görüldü değil mi? Nasıl insanlar oldukları, nasıl kendilerini ifade edebildikleri… Hocalarının yönlendirmesi ile ortalığa dökülecek insanlar olmadığı herhalde görülüyor. Ne diyeyim?
■ Akademisyenler ve öğrenciler ne istiyor?
Üniversiteyi korumaya çalışıyorlar. Çok kolay girilen bir yer değil Boğaziçi. Bunlar hakikaten çok çalışkan, ne yaptığını bilen insanlar. Aileler yıllarca uğraşıyor çocukları hazırlamak için. Ve çok memnunlar orada olmaktan. Çok sahipleniyor. Çok seviyorlar. Çok iftihar ediyorlar okullarıyla. Dışarıdan etkilerle bozulmasını istemiyorlar. Bir koruma içgüdüsü bu.
■ Yetkililer öğrencilerin vandallık yaptığını savunuyor.
Hangi vandallık? Hepsinin talebi ortak: Bu üniversiteyi rahat bırakın.
■ İki fakülte açıldı.
Biz haberlerden duyuyoruz. Bizim üniversitede böyle olmaz bu işler. Kurumlar vardır. Kurumlar üniversite mensuplarıyla iletişim içinde hareket eder. Dışarıdan “Hukuk ve iletişim fakültesi açıldı” diye haber gelmesi çok tuhaf.
■ Eşinizin davaları birleştirildi. Ne düşünüyorsunuz?
Duruşmada avukatlar çok güzel anlattı. Tarihi bir savunma… Ama en ufak etki yapmıyor. (Kararı) Çok hızlı okudu heyet başkanı. Herhalde rahat değildi. O kadar hızlı okudu ki, celseye ara veriyor, toplanacağız diye bekliyordum. Çok üzücü bir manzaraydı. Tanıklar dinleniyor, savunmalar yapılıyor ama sonunda yine bu oluyor. Benim girdiğim kaçıncı dava, kaçıncı duruşma… Hep böyle.
■ Ümitvar mıydınız?
Hayır, çok gayret ediyorum ümitlenmemeye. Ne ümit, ne ümitsizlik. Öyle gidiyorum işte.
■ Ümitsiz misiniz?
Tabii yani. Bu ümitlenecek bir durum değil. Bir gün değişecek herhalde bu. Ne kadar sürdürülebilir, bilmiyorum. Herhalde bir noktada tahliye verecek birisi. Uzuyor, uzatılıyor. Gördüğüm o. Bizim için bir işkenceye döndü. Genç insanlar değiliz. Bir yaştan sonra 3.5 sene, insan hayatından alınan çok büyük bir zaman. Katlanılır olmaktan çıktı.