Auto-Created-3
17 Eylül 2019 ( 3336 izlenme )
Reklamlar

Yılmaz Özdil: 10 yıl sonra, gene bir anda… Analar ağlamasın

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında, HDP binası önünde evlatları için oturma eylemi yapan anneleri konu aldı.

Özdil, "Asrın liderimiz bugünlerde aniden çıkıp “Memleket İsterim” şiirini okursa, kimse şaşmasın!" dedi.

İŞTE O YAZI:

Bir aile.
Devletle örgüt arasına sıkışmış.
İki oğulları var.
Biri askere gitmiş, Mehmetçik olmuş.
Biri dağa çıkmış, terörist olmuş.

“Güneşi Gördüm” bu.

Mahsun Kırmızıgül'ün filmi.

10 yıl önceydi.
2009'du…
Ergenekon dalga dalga geliyordu.
Tsk'ya Balyoz iniyordu.
Asrın liderimiz çıktı…
“Kürt açılımı başlatıyoruz” dedi.

Kürt açılımı, Polis Akademisi'nde açıldı.
Yol haritası toplantısına, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Mümtazer Türköne, Mustafa Karaalioğlu, Fehmi Koru gibi Akp borazanı gazetecilerle, Akp söylemlerini papağan gibi tekrar eden Akp'li akademisyenler katıldı.

Asrın liderimiz, Dtp genel başkanı Ahmet Türk'le görüştü. “Başbakan olarak görüşmedim, Akp genel başkanı olarak görüştüm” dedi.

Trt'nin Kürtçe kanalı yayına başladı.
Diyarbakır müftülüğü, Hazreti Muhammed'in doğum gününde, tarihte ilk defa, Ulucami'de Kürtçe mevlit okuttu.
Trt Şeş'te yayınlandı.

Cumhurbaşkanı o dönemde Abdullah Gül'dü.
Bitlis'e gitti.
Açılıma, anadil açılımını ilave etti.
Güroymak'a Norşin dedi.

Günler geçiyor, açılımda neyi açacağımız bir türlü açıklanmıyordu.
Bülent Arınç izah etti…
“Bu açılım Kürt açılımı değildir, demokratik açılımdır” dedi.
Daha açılmadan adı bile değişmişti ama, hâlâ neyin açıldığı belli değildi.

Açılımı kayıtsız şartsız desteklersen “demokratsın” diyorlardı.
Neyi açıyoruz diye sorarsan “ırkçı, faşist” damgası yapıştırıyorlardı.

Açılımın sloganı “analar ağlamasın”dı.
Neyi açıyoruz diye soranlara “analar ağlasın mı istiyorsun” diye saldırıyorlardı, susturuyorlardı.

Derken…
Açılımın, Pkk açılımı olduğu ortaya çıktı.
Kandil'den 34 üniformalı terörist geldi, Habur Sınır Kapısı'ndan yürüyerek giriş yaptılar, halaylarla karşılandılar.
Çadır mahkemesi kuruldu, savcılar hakimler, teröristlerin ayağına götürüldü.
“Etkin pişmanlıktan faydalanabilirsiniz” dediler, teröristler kabul etmedi, “herhangi bir konuda pişman değiliz, önderlik çağırdı, geldik” dediler, sıkıysa tutukla demeye getirdiler.
Hepsi serbest bırakıldı!
Otobüsün üstüne çıkıp, Diyarbakır'da şehir turu attılar.
Yani bir tek madalya takmadığımız kalmıştı!

Türkiye gözlerine inanamıyordu.
Asrın liderimiz ise pek memnundu…
“Habur'daki manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Çok güzel şeyler, umut verici, sevindirici gelişmeler oluyor” dedi!

Pkk açılımı için Tbmm'de oturum yapıldı.
Takvimde başka gün yokmuş gibi, özenle seçtiler, tam olarak 10 Kasım'a denk getirildi!

Dtp kapatıldı.
Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliği düşürüldü.
Aralarında Leyla Zana'nın da bulunduğu 37 kişiye 5'er yıl siyaset yasağı getirildi.

Aslında hepsi dümendi…
Terörün siyasi ayağıyla mücadele ediyoruz ayaklarına yatılıyordu.
Dtp tabelası indirildi, Bdp tabelası asıldı.

Böylece, hem sayın ahalimizin Habur yüzünden biriken gazı alınmış oldu, hem de durmak yok yola devam kapsamında Bdp'yle yola devam edildi.

İşte tam o sırada, tesadüfe bak…
“Güneşi Gördüm” vizyona girdi.

Devletle örgüt arasında sıkışan bir ailenin dramını anlatıyordu.
İki oğul vardı.
Birinin adı Serhat'tı.
Birinin adı Berat'tı.
Serhat Pkk'lıydı.
Berat Mehmetçik'ti.
Serhat, bir geceyarısı kendisi gibi kalaşnikoflu Pkk'lılarla birlikte evine geliyor, annesiyle babasıyla vedalaşıyor, o gece evde bulunan kardeşiyle karşılaşıyor, vicdan muhasebesi yapıyorlardı.
Asker olanı “çatışmada karşı karşıya gelirsek ne olacak ağabey?” diye soruyordu…
Terörist olanı “ben ölürsem terörist, sen ölürsen şehit olacaksın” cevabını veriyordu.

Akp'nin açılımı bu film üzerine oturtulmuştu.
Yandaş medyada, sırf bu sahne üzerine binlerce makale yazıldı.
Yandaş televizyonlarda günlerce övgü düzüldü.

Milyonlarca kişi izledi.
Toplumun algısı bu filmle manipüle edildi.
Toplumsal zemin bu filmle pekiştirildi.

Asrın liderimiz, açılım vesilesiyle gittiği her mitingte, Cahit Sıtkı Tarancı'nın “Memleket İsterim” şiirini okuyordu…
“Memleket isterim, gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun, kardeş kavgasına bir nihayet olsun…”

“Kardeş kavgası”nın anlatıldığı Güneşi Gördüm filminde de “Memleket İsterim” şiiri bangır bangır okunuyordu, fragmanı bile tamamen “Memleket İsterim” şiirinin üzerine bina edilmişti!

Bir oğlu asker, bir oğlu terörist olan, devletle örgüt arasına sıkışmış çaresiz aile, neticede nereye göç ediyordu?
Oslo'ya!

Ne tatlı bir tesadüf daha değil mi?

Filmin galası, Akp grup toplantısı gibiydi.
Akp adına açılımı yürüten içişleri bakanı Beşir Atalay, başbakan yardımcısı Cemil Çiçek, başbakanlık müsteşarı Efkan Ala, Akp genel başkan yardımcısı Abdülkadir Aksu, emniyet genel müdürü, Trt genel müdürü, Yök başkanı, hepsi oradaydı.
Asrın liderimiz telgrafla tebrik mesajı gönderdi, ayakta alkışlandı.
Galaya telgrafla tebrik mesajı gönderenler arasında, milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik, Egemen Bağış, Veysel Eroğlu, Nimet Çubukçu, Faruk Çelik de vardı.

Asrın liderimiz, şarkıcı, artist, futbolcu açılımı yaptı.
Bunları Dolmabahçe'de topladı.
Açılımın ne kadar önemli bir mesele olduğunu anlatırken habire “Güneşi Gördüm”ü örnek verdi!

Mahsun Kırmızıgül, asrın liderimizin artist toplantısına katılamamıştı, çünkü o sırada ABD'deydi, yeni filmini çekiyordu, asrın liderimize hitaben mektup yazdı, sayın basınımıza gönderdi.
“Sayın başbakanım, yeni filmimin çekimleri için ABD'deyim, bu yüzden toplantınıza katılamıyorum, bu barış süreci sadece tarihi fırsat değildir, yeni çağın gereksinimidir, sonuna kadar yanınızdayım” dedi.
Bu mektup, sayın basınımızın tamamında yayınlandı, Mahsun Kırmızıgül ayakta alkışlandı.

Mahsun Kırmızıgül'ün ABD'de çektiği yeni filmi neydi?
2010'da vizyona girecek olan “New York'ta Beş Minare”ydi.Düpedüz Fethullah Gülen propagandasıydı!

Türk Silahlı Kuvvetleri, fetocular aracılığıyla imha ediliyor.
Aynı yıl, açılım yapılıyor.
Aynı yıl, Güneşi Gördüm vizyona giriyor.
Hemen peşinden, New York'ta Beş Minare vizyona giriyordu.

Güneşi Gördüm filmi Akp ve fetocular tarafından öylesine destekleniyordu ki, Oscar'a aday adayı yapıldı iyi mi!

Elbette aday olamadı ama, sayın basınımızda sanki 12 dalda Oscar kazanmış kadar haber oldu!

Sonrası malum…
Açılım, saçılım oldu.
Akp medyası tarafından yere göğe sığdırılamayan Mahsun Kırmızıgül, aynı Akp medyası tarafından pkk'cı ve fetocu ilan edildi!

Aradan 10 yıl geçti.
2019 oldu.

Çocukları Pkk tarafından kandırılarak dağa götürülen anneler, Diyarbakır'da Hdp il binası önünde oturma eylemi yapmaya başladı.
En başta içişleri bakanı, Akp'li bakanlar Diyarbakır'a gidip, Hdp binası önündeki annelere destek verdi.
Hülya Koçyiğit, Gülben Ergen, Yavuz Bingöl, Muazzez Ersoy gibi yandaş sanatçılar, Diyarbakır'a gidip, annelere destek verdi.

33 anne var.
Ama, yandaş medyamız özellikle birini vurguluyor.
“Annenin büyük dramı” başlığıyla manşet yapılıyor.

Latife anne.
İki oğlu var.
Biri terörist.
Biri Mehmetçik.
“Tek korkum, çocuklarımın karşı karşıya gelip, birbirlerine silah çekmesi” diyor.

Dejavu…
Size de bir yerden tanıdık geliyor mu?

10 yıl önce, durup dururken…
Analar ağlamasın.
10 yıl sonra, gene bir anda…
Analar ağlamasın.

Asrın liderimiz bugünlerde aniden çıkıp “Memleket İsterim” şiirini okursa, kimse şaşmasın!

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Soyguna bakın; yol aynı mesafe aynı, fiyat 10 kat Kemal Kılıçdaroğlu'na açık mektup 5 gündür haber alınamayan Azra’dan korkunç haber! Can Ataklı'dan çarpıcı Cihat Yaycı analizi: Gururunu kıran kişiye övgü yağdırmaktan geri durmuyor